Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hükümet iki gündür cinsel istismarı düzenleyen tasarı üzerinden ağır eleştirilere maruz kalıyor. Ancak sosyal linçliği meslek haline getirmiş olanların “operasyon yapmak için fırsat kollama” habisliğini masaya yatırma lüksüne mahal vermeyecek kadar ciddi, vicdanları yaralayıcı bir tasarıyla karşı karşıya olduğumuzu söylemek yanlış olmaz.

        Hakkını verelim. Tasarı “Çocukların Cinsel İstismarı” suçunun düzenlendiği 103. maddenin 1. fıkrası için ceza artırımı içeriyor. Hüküm, “Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” ifadesini içeriyor. Teklif bu suçun cezasının hem alt hem üst sınırını yükselterek “7 yıldan 10 yıla kadar” diyor. Hükümeti tecavüzcüyü, sübyancıyı aklamakla suçlayanların ahlak yoksunluğunu burada ve bu kadar vurgulamak kâfi.

        Tartışma yaratan, haklı olarak tepki çeken ise 103. maddede yapılan şu değişiklik teklifiyle ilgili: “Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16.11.2016 tarihine kadar işlenen istismar suçundan, mağdurla failin evlenmesi durumunda, ceza açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir. Zamanaşımı süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkındaki hüküm açıklanır veya cezanın infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suça azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazının ortadan kaldırılmasına karar verilir.”

        Söz konusu hüküm bir “geçici madde” olarak, geleceğe yönelik olmayan, “16.11.2016 tarihine kadar işlenen” suçlar için geçerli.

        Yani aslında, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaygın olan küçük gelinlerin eşlerini kurtarmak amaçlanıyor. Reşit olmayan, hatta mahkeme kararıyla reşit kılınacak yaşta bile olmayan, 14-15 yaşındaki kız çocuğuyla evlendiği için cezaevine düşmüş kocalar söz konusu.

        Düzenleme, söz konusu evlilikleri gerçekleştirenleri de, gerçekleşmesini sağlayan ebeveynleri de aklıyor. Uygulamaya bir tarih sınırı koyuyor ama mücadele edilen “çocuk gelinler” trajedisine küçük de olsa bir meşruiyet parantezi açmış oluyor. “Reşit olmadığı gibi mahkeme kararıyla reşit kılınabilecek yaşta bile olmayan bir çocuğun iradesinden, rızasından bahsedilebilirmiş gibi” bir tutum referans alınmış ki en önemli sorun da bu.

        Sare Aydın Yılmaz’ın başkanı, Sümeyye Erdoğan’ın yardımcısı olduğu KADEM hem esas hem de usul bağlamında sorunlu bulunan tasarıyı eleştiren bir metin yayınlayarak sıkıntılara dikkat çektiler. AK Partili kadınların perde arkasında, görünmez dokunuşlarla pek çok tasarıya müdahil olduğunu biliyoruz, ama KADEM’in çıkışıyla ilk kez AK Partili kadınlar “görünür” ve “açık” bir itirazda bulunmuş oldular ki, söz konusu tasarı bağlamında tebarüz etmiş en hayırlı gelişme budur. Nitekim Başbakan Binali Yıldırım’ın tasarının muhalefetle ve AK Partili kadın milletvekilleriyle de görüşülerek son haline kavuşacağını duyurup erteleme talimatı vermesinden de anlaşılıyor ki, muhafazakâr ve demokrat kadınların müdahalesi etkili oldu.

        Çünkü sadece esas değil, usul sorunluydu. Çünkü sadece muhalefet değil, AK Parti tabanının da içinde yer aldığı “kamuoyu” hiç düşünülmeden hareket edilmiş, birkaç bin aileye yardım edelim derken Türkiye’nin geleceğini etkileyecek bir mantalite, yangından mal kaçırılır gibi dikte edilmeye çalışılmıştı. Çünkü yapılanın aslında “Kürt meselesi” ile ilgili olduğu ve bazı aşiret ağalarını memnun etmeye yönelik olduğu şüphesi doğmuştu.

        Sevinmek için hâlâ erken. Bakalım 22 Kasım’da ne olacak?

        Ama şunu ekleyelim: PKK ile mücadele sırasında yara alan ve PKK’nın çağrılarına karşılık vermeyen bölge halkına teşekkür borçlu olduğumuz kesin. Ama bu teşekkürün bedeli berbat törelere meşruiyet tanımaktan geçmemeli.

        Diğer Yazılar