Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon, Suriye’nin kuzeyinde 30 bin kişilik “sınır koruma gücü” kuracağını duyurmuştu. Bu rakamın paramiliter güçlerle 70 bine varacağı düşünülüyor. YPG’nin çatı örgütü Demokratik Suriye Güçleri (DSG) militanlarından oluşan “sınır koruma gücü” esasında, ABD tarafından oluşturulan bir “düzenli ordu”. ABD, YPG’ye verdiği desteği yeni bir evreye taşıdı, adeta “upgrade” etti. Elbette Türkiye’den tepki gecikmedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Sincan’da yapımı tamamlanan Kazan Soda Elektrik Fabrikası açılışında ABD’ye ağır sözlerle karşılık verdi.

        “Amerika, ülkemiz sınırları boyunca bir terör ordusu kurduğunu ikrar etmiştir. Bize düşen de bu terör ordusunu daha doğmadan boğmaktır.”

        ABD’nin söz konusu kararı aynı zamanda Suriye ve Irak’ta kalıcı olduğunu deklare etme biçimi olarak da okunabilir. Durum böyle olduğı içindir ki, Suriye’den Rusya’dan da tepki geldi. Rusya, “ABD’nin Suriye’de ordu kurma çabaları ülkenin toprak bütünlüğüne zarar verebilir. ABD’den bu konuda detaylı açıklama bekliyoruz” dedi. Suriye’den yapılan açıklama ise “Suriye ordusu, ülkedeki Amerikan varlığı ve aparatlarını bitirmek için azimli” şeklindeydi.

        Görünürde, ABD’nin YPG ordusu kurma hamlesi hem Türkiye hem Rusya hem Suriye rejmi tarafından tepkiyle karşılandı. Gerçek öyle mi?

        Bu soruyu ABD’nin kararının Türkiye’nin Afrin ile ilgili açıklamalarının hemen ardından geldiğini, Afrin konusunda ise Rusya’dan da destek görmediğimizi, bilakis köstek gördüğümüzü hatırlamadan cevaplayamayız. Suriye rejimi deseniz, son günlerde İdlib’de oluşturulan çatışmasızlık bölgesine saldırmasıyla gündemde. Aynı Rusya bu konuda da Esad’ın yanında. Türkiye’yi vaat ettiği gözetim denetim konusunda rolünü icra etmeye davet edip duruyor.

        ABD, PYD-YPG konusunda Türkiye’yi tehdit eden işler yapıyor, doğru. Ama Rusya da, ABD’den daha fazla net değil. Dahası, Afrin’deki YPG varlığından bizzat sorumlu.

        Daha 4 Aralık’ta Suriye’nin Deyrizor kentinde Rus general Alex Kim ile YPG’nin sözcüsü Nuri Mahmut Rus bayrağı ve YPG flamasının da bulunduğu ortak bir toplantı ve basın açıklaması yapmıştı, hatırlayalım.

        Zor günler. Çünkü Rusya ve ABD, PYD-YPG’yi koz ve şantaj aracı olarak görüyor. Sadece talep listeleri farklı.

        ***********

        ‘YAPILAMAZ’ RAPORLARINDAN DÜNYA LİDERLİĞİNE

        DÜN, Ciner Grubu’nun 1.5 milyar dolarlık yatırım bedeliyle gerçekleştirdiği Kazan Soda Elektrik Üretim AŞ tesislerinin açılışı gerçekleşti. Söz konusu tesis sayesinde Türkiye dünyanın en büyük “soda külü” üreticisi oldu.

        Soda külü “trona” madeninden elde ediliyor. Türkiye’de Beypazarı, Sincan, Kazan çevresinde bordan çok daha fazla oranda trona bulunuyor. Deterjandan cama, kâğıt yapımında tekstile, kimya sanayiinden nükleer santrallara kadar pek çok alanda kullanılan ağır ve hafif soda külü hammaddesi için trona madenine ihtiyaç duyulmakta.

        Peki bu madeni neden yeni yeni duyuyoruz? Üretime, sanayimize katkısı çok daha önce olabilirdi ama olmadı. Neden şimdi?

        Cevabını dün açılışta konuşma yapan Turgay Ciner verdi:

        “80’li yıllarda Beypazarı trona sahası için yapılan çalışmalarda dünyanın önde gelen yabancı şirketlerine yüksek danışmanlık ücretleri ödenerek yaptırılan fizibilite çalışmaları bu madenin çıkarılmasının mümkün olmadığını raporlamıştı. Çeşitli kuruluşların arşivlerinde bu kayıtlar bulunmaktadır.”

        Peki nasıl oldu da, madenin çıkarılması ve soda külü hammaddesinin elde edilmesi mümkün olabildi?

        Risk alarak. Dünyanın hiçbir yerinde trona madenlerine uygulanmamış bir metot olan solüsyon madenciliğini deneyerek, sonuç alana kadar uğraşarak. Sonuç başarılı. Hem maden çıkarılabilmiş, hem de metodun patenti artık Türkiye’de.

        Üretimi mümkün olmayacak şekilde raporlanmış Beypazarı trona madeninin üzerinde bugün dev bir tesis var. Kazan Soda ve Beypazarı Soda Külü tesislerinde üretilen soda külü bütün dünyaya ihraç ediliyor ve Türkiye’ye yılda 800 milyon dolar döviz girdisi sağlıyor. Önemli olanı, bu ihracat rakamının söz konusu ihracatla ilintili kalemlerde herhangi bir ithalat yapılmadan gerçekleştirilmiş olması. 800 milyon dolar ihracat, 1 dolarlık bir ithalat girdisi dahi olmadan gerçekleşti. Bu veriler önemli. Çünkü “milli” ve “yerli” mefhumları verilerle desteklendiğinde daha değerli.

        Diğer Yazılar