Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ayşe Sucu, Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Faaliyetleri Merkezi'ni kuran, geliştiren ve yıllar içinde heyecanından hiçbir şey yitirmemiş bir kimseydi. Görevden alınmasının son derece tatsız bir şekilde olması ve çiçeği burnunda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez döneminde gerçekleşmesi pek çok soru işaretine neden oldu. Ancak bilmeyenler için hatırlatalım, Mehmet Görmez aynı zamanda Ayşe Sucu'nun çalışmalarını destekleyen, Sucu'nun Kadın Faaliyetleri Merkezi'ni bugünlere getirmesinde âmil olan isimlerden biri olarak biliniyor.

        Din-Bir Sen Başkanı Lütfi Şenocak'ın Sucu hakkında yaptığı tezviratı da gereksiz ve haşin buldum. Şenocak'ın "Davranışları ve söylemleri dinin söyledikleriyle ve kurumla uyum içinde değildi" iddiası Ayşe Sucu'nun "başörtüsü şekli"ni de tartışma konusu haline getirdi. Bu tartışma Ayşe Sucu'ya, emeklerine, birikimine ve başını Ayşe Hanım gibi örten pek çok kadına yapılmış bir haksızlıktır. Ancak üzülerek belirtmeliyim ki, bu görevden alınma meselesi başka bir şeye daha hizmet ediyor: Ayşe Sucu'nun mağduriyeti ve incinmişliği bahane edilerek başını Ayşe Sucu gibi örtmeyen kadınların incitilmesine. İşin kötüsü Ayşe Hanım da dahil oluyor bu faaliyete.

        Ne demek istediğimi daha açık anlatayım. Ayşe Sucu'nun katıldığı "Söz Sende" programında Balçiçek Pamir, Sucu'nun emeklerini takdir etmeyenleri eleştirmek için birkaç kez "görüntü dindarlığı" ifadesini kullandı. İki kadın program boyunca "başını Ayşe Hanım gibi örtmeyen kadınlara" o kadar çok "bıyıkaltı" gülümseme gönderdiler ki, neyin ve kimin yargılandığı birbirine karıştı gitti...

        Ayşe Sucu'nun görevden alınmasının nedeni, başını Ayşe Hanım gibi önden saçı görünecek şekilde örtmeyerek bir "görüntü dindarlığına yol açan" başörtülü kadınlar mıdır? Ayrıca "görüntü dindarlığı" demek, "dindar görünen insanların aslında dindar olmadıklarını" söylemektir. Bu tavrın bir hayli iddialı ve mantıktan uzak bir genelleme içerdiğini belirtmeye gerek yok sanırım.

        Ayşe Sucu'nun görevinden alınmasının nedenlerinin tümüyle "siyasi" olduğunu, kendisinin bir "safları sıklaştıralım abiler" meselesine kurban gittiğini düşünüyorum. Sebep Mehmet Görmez değil, hedef de Benazir Butto modeli yahut Ayşe Sucu gibi örtünenler değil. Sucu'nun başını örtme şekli de sadece kendisini ilgilendirir, bana kalırsa bir Müslüman kadın nasıl ve nereye kadar örtüneceğini dini bilgisi ve vicdani kıstasları doğrultusunda kendisi tefsir edebilir, tefsirinin sonucuna saygı duymak gerekir.

        Ama Ayşe Sucu'nun mağduriyeti ne ona ne de başkasına, başörtülü kadınların dindarlıklarını kategorize etme yetkisi vermez. Ayşe Sucu'nun mağduriyeti bu ülkede halen yaşanmakta olan başörtüsü ayrımcılığını perdelemez, bu sorun yokmuş gibi davranılmasını meşru kılmaz. Bu anlamda Sucu'nun bu mesele üzerinde düşünen, konuşan, yazan insanları hem de hiç ayrım yapmadan "başörtüsünü istismar etmekle" itham etmesini son derece yakışıksız bulduğumu belirtmeliyim. Kusura bakmasın ama, sizin rahatınız bozuluyor ve kendinizi kötü hissediyorsunuz diye, rejimin kırılma noktalarından birini, despotik laikliğin sonucu olan başörtüsü yasaklarını ve bu yasakların tetiklediği diğer sorunları, öte yandan esnek bir laikliğin farklı inanç ve dünya görüşleri arasındaki denge ve adaleti sağlayacak yegâne metot olduğunu, yazmayacak, konuşmayacak değiliz. Hele hele bu alandaki can yakıcı perspektif sadece kadınları değil, sadece dindarları değil, seküler liberal erkekleri bile mağdur ediyor iken...

        "Nasıl yani?" diyenlere, başörtülü bir muhabirin, Gülizar Baki'nin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne üye olabilmesini sağladı diye, cemiyetteki jüri görevlerinden alınan gazetemizin Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Doğan Satmış'ın durumunu örnek vermek isterim. Kendisi aynı zamanda, "Bu ülkenin kadınlarının en az yüzde 60'ı başörtülü. Ama herhangi bir medya grubunun çalışanlarına baktığımız zaman çalışan kadınlar arasında yüzde 1 oranında bile başörtülü göremiyoruz" şeklindeki cümleleriyle sorunun gerçek boyutunu, İslamcı kesimin, Diyanet'in, cemaatin ve AK Parti'nin muhayyilesini aşacak şekilde ortaya koyan vicdanlı bir gazetecidir. Ayşe Sucu'yu dinleyecek olursak, Doğan Satmış dahil herkesin bu sorundan el çekmesi gerekiyor.

        El çekme Doğan Satmış.

        Sana da geçmiş olsun Ayşe Sucu.

        Diğer Yazılar