Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HAMBURG'da yaşanan olaylar Avrupa'nın ilgisini çekme-me-ye ve Alman basınında da yer alma-ma-ya devam ediyor. Oysa Almanya, Hamburg'da şu an AB yasalarını bir hayli zorlayacak bir tedbire imza attı. Bazı semtleri "tehlikeli bölge" ilan etti. Güvenlik güçleri sıkıyönetimi aratmayan tedbirler aldılar, polis onlarca kontrol noktasında keyfi aramalar yapıyor, insanları sorgulayıp gözaltına alıyor. ABD bile ülkedeki vatandaşlarını uyarmak durumunda kaldı ama AB'den bu konuda çıt çıkmıyor.

        Çatışmalar sol grupların işgal ettiği "Rota Flora" adlı kültür merkezi ve Reeperbahn semtindeki Esso evlerinin boşaltılması yüzünden çıktı. Ancak gerginliğin başka bir nedeni var ki, söz konusu olaylarla İstanbul Gezi olayları arasındaki benzerliği artıyor. Kimilerine göre olayları ateşleyen, "Occupy Wallstreet" eylemine paralel başlayan "Occupy Hamburg" adını taşıyan düzenli bir grubun kaldığı kampın sabah saatlerinde polis tarafından dağıtılması oldu.

        Gelinen noktada 8 bin Hamburglu polisle çatıştı ve toplam 170 polis ve 20'si ağır 500 gösterici yaralandı.

        Polis göstericilere cop, biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti.

        Maskeli bir grubun Davidwache polis karakoluna saldırıp üç polisi yaraladığı yalanı uyduruldu.

        Hamburg'da üç semt "tehlikeli bölge" ilan edildi.

        Uygulama kapsamında hafta sonunda toplam 400 kişi kontrol edildi, 45 kişi geçici bir süre gözaltına alındı ve ardından serbest bırakıldı. 90 kişinin ise belirli yerlerde toplanmaları yasaklandı.

        Turistlerin de uğrak yeri olan St. Pauli, Sternschanze ve Altona'nın bir bölümünde polis somut bir tehdit ya da şüphe olmaksızın kimlik kontrolü yapabiliyor.

        Şüphelilerin üzerini ya da çantalarını arayabiliyor, şüpheli görülen kişilerin belirli yerlerde toplanmasını yasaklayabiliyor.

        Polis müdürü Peter Born eleştirileri reddetti, "Onlar polise taş atıyordu" diyerek teşkilatı savundu. Polis sendikası, polisin can güvenliğinin artırılmasını talep etmekte. İşin ilginci, Alman basını da aynı görüşte.

        Gezi olayları sırasında polis şiddeti üzerinden Erdoğan'a ağır ifadeler kullanan bu gazeteler şimdi "Polisin hiç suçu yok" diyen haberler yayınlıyor. Alman basını ile paralel olarak "bağzı" Türk basını da Hamburg olaylarındaki göstericiler için ısrarla "solcu" ifadesini kullanıyor.

        Muhalefet, iktidarı çatışmaları körüklemekle suçluyor. Ancak Merkel'in Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi ise polisin yanında durmakta hiç tereddüt göstermiyor.

        CDU'nun iç politika uzmanı Wolfgang Bosbach, "Giderek daha çok polis, şiddet kurbanı oluyor" diyerek yasanın sertleştirilmesini talep ediyor.

        Hamburg İçişleri Senatörü Michael Neumann, suçun tamamını göstericilere atarak onları "Hiçbir neden olmadığı halde olay çıkarmakla" suçladı. Bununla da yetinmeyerek Başbakan'ın "çapulcu" nitelemesinin çok üzerine çıkan bir vurgu yapmayı seçti. "Gösteri günü toplananlar, daha en baştan olay çıkarmayı hedefleyen alçak kriminallerdi" dedi. Neumann polise, 50 bin voltluk elektrikli basınç (elektroimpulswaffe) tabancası kullanma planını gündeme getirdi. ABD'de 60 yıldır kullanılan tabanca Uluslararası Af Örgütü'nün raporlarına göre 2001 -2008 yılları arasında 40 kişinin ölümüne neden olmuş bir silah. Vücutta elektrik çarpması etkisi yaratan ve 10 metre uzaktan dahi etkili olabilen, hasar verme kapasitesi yüksek, kalp rahatsızlığına neden olabilen bir aygıt.

        Bütün bunlar olurken AB'nin kafası yine Türkiye ile meşgul. Emniyette yaşanan görevden almalar konusuna değinen komisyon sözcüsü Olivier Bailly, gelişmeleri "endişe verici" bulduğunu söylüyor.

        "Tehlikeli bölge" uygulaması ya da Alman polisine verilmesi plananan 50 bin voltluk şok tabancası hakkında verilmiş bir beyanat yok.

        İşte bunlar hep Avrupa...

        Diğer Yazılar