Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yazımı gazeteye gönderdiğimde henüz oy kullanma süreci tamamlanmamıştı. Bu yüzden yazımı ihtimaller üzerine yazıyorum.

        Siz bu yazıyı okurken, referandumun sonuçları ne olursa olsun, millet son sözü söylemiş olacak. Herkesin milletin iradesine saygı göstermesi ve sonucu kabullenmesi gerekir. Bundan sonrası için “Ülkemize hayırlı olsun” diyeceğiz.

        Kamuoyu yoklamalarına ve genel kanıya göre, oylamadan “Evet” çıkma ihtimali daha yüksek görünüyor. Beklentilerin gerçekleşmesi durumunda, Türkiye yeni bir hükümet sistemine uyanacak. Artık “Yeni Türkiye” fikri gerçekleşmiş olacak.

        Uygulamadaki “parlamenter sistem”, bünyesinde müzminleşmiş pek çok sorunu barındırıyor ve yozlaşmış durumdaydı. Ancak yeni sistem de daha başlangıçta birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Özellikle yeni sistem tasarlanırken, sadece başbakanın, bakanlar kurulunun kaldırılması ve başkanın güçlendirilmesi yaklaşımının benimsenmesi nedeniyle devletin diğer öğeleri üzerine etkisi göz ardı edildi.

        FREN-DENGE SİSTEMİ

        Halbuki devlet karşılıklı bağımlılık ve etkileşim içinde olan birçok parçadan oluşan bir bütündür. Bu bütünün kendisinde veya unsurlarında yapılan bir değişikliğin, her bir öğeye etkileri göz önüne alınmadan yapılması, ileride yapısal sorunlara neden olur. Nitekim, bunu tahmin eden Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Sayın Şükrü Karatepe, “Uygulamaya geçtikten bir süre sonra bazı değişiklikler yapılabilir” dedi.

        Güçlü bir lider, Türk halkının hoşuna gidecek bir tarzdır. Ancak yeni düzenlemelerin, parti yönetimlerinde olduğu gibi oligarşik bir yapıyı doğurmaması için şimdiden tedbir almak gerekir.

        Mevcut sistemde Cumhurbaşkanı hiçbir icrai yetkisi olmayan, ancak vesayet denetimi yapan bir güce sahipti. İl müdürlerinden bakanlara kadar bütün atamalarda zincirin son halkası olarak işlemi tamamlayan bir rol oynuyordu. Yeni sistemde gerçekten bu vesayet kalkmış olacak, belki yeni sistemin en büyük ve önemli kazancı bu olacak.

        Yeni sistemde Cumhurbaşkanı hem icrai yetkilerle güçlendi, hem de kamu kaynaklarını kullanacak. Ayrıca il müdürlerinden bakanlara kadar bütün atamalarda tek başına Cumhurbaşkanı’nın karar vermesi nedeniyle merkezin gücü tahkim edilecek. Ancak vesayetin kalktığı yerde, hukuki denetimin güçlendirilmesi gerekir.

        Bazıları yasamanın, halkın seçtiği başkanı denetleyemeyeceğini, halk denetiminin yeterli olacağını düşünebilir. Ancak kamu kaynaklarını tahsis yetkisi (bütçe yapma hakkı) yasamadadır. Dolayısıyla kamu kaynaklarının doğru, etkin ve hukuka uygun kullanımını denetleme hakkı da yasamada olur. Bu açıdan, dış denetim sistemlerinin güçlendirilmesi, yasama denetiminin artırılması gerekir. Bu noktada devletin şeffaflığını artıracak ve siyasetin finansmanını daha doğru ve sağlam bir zemine oturtacak düzenlemeler yararlı olacaktır.

        Kısa veya uzun bir vadede mutlaka kuvvetler arasındaki “fren ve denge” sistemini yeniden düzenlemek gerekecek. İdeal bir güçler dengesine sahip olmayan devlet yapısı, birçok akut veya kronik soruna gebe görünüyor, dolayısıyla şartlar mutlaka yeni bir düzenlemeye zorlayacak kanaatindeyim.

        Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu yeni duruma göre gözden geçirilerek daha demokratik bir yapı oluşturulabilirse, kuvvetler arasındaki denge daha iyi kurulabilir.

        SÜKÛNETLE KARŞILAMAK

        AK Parti iktidarları şimdiye kadar demokrasinin derinleştirilmesi için çok önemli adımlar attı, yerel yönetimleri güçlendirdi. Ancak özellikle idarenin merkeziyetçi yapısının değiştirilmesi ve iyi yönetişimin sağlanması için yapılması gereken pek çok düzenleme var: İdari anlamda adem-i merkeziyet, katılımın artırılması, denetimin güçlendirilmesi ve yöneticilerin hesap verebilirliği gibi.

        Bu geçiş sürecinde, hükümetin ekonomiye özel bir önem ve ilgi göstermesi gerekiyor.

        Diğer taraftan, referandum sürecinde cepheleştirilen toplum kesimlerinin birlik ve beraberliğinin sağlanması, insanlar arasında yıpranan ülfet ve güven ilişkisinin yenilenmesi çok önem arz ediyor. Hem iktidar hem de muhalefet kanadı sonuçları sükûnet ve suhuletle karşılamayı bilmeli, toplum içinde barış ve güven ortamını güçlendirecek adımlar atmalıdır.

        Nihayet, referandum sürecinde gerginleşen AB ilişkilerinin onarılmaya, müzakere sürecinin yeniden başlatılmasına ve uyum çabalarının artırılmasına ihtiyaç var.

        Diğer Yazılar