Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KENDİ kendime 15 Temmuz gecesindeki başarısız darbe girişiminde bir komplo teorisi olarak dillendirdiğim bir tezin doğru çıkabilme ihtimalinden korkuyorum: Acaba 15 Temmuz’un gerçek başarısı, başarısızlığı mıydı?

        FETÖ elindeki sınırlı güçle, dış dünyadan ve askerin her kesiminden destek almadan devleti ele geçirebileceğini gerçekten hesaplayacak kadar şaşkın olabilir mi? Bir ihtimal gerçekten güçten gözleri döndüğü ve çaresizliğe kapıldıkları için neyi kaybedeceklerini hesap etmeden bu işe giriştikleri. Diğer ihtimal ise başarısız bir darbe girişiminin doğuracağı sonuçları, Erdoğan’ın karşılığında vereceği tepkileri öngörüp dünya önünde onu hedefe oturtmak mı?

        Devleti ele geçiren bir yapılaşmanın temizlenmesi kimi aksaklıklar, haksız mağduriyetler olmadan mümkün değil ne yazık ki. Önemi olan geçiş sürecini, bu olağanüstü hali asgariye indirip yola devam etmek. Ancak hâlâ hata üstüne hata yapılıyor ve artık iktidara çok yakın kimi kalemler bile “Bu operasyonlar FETÖ’ye yarıyor” diye isyan ediyor. Wall Street Journal muhabiri hakkında çıkan tutuklama kararı, bu hata zincirinde son baş ağrıtıcı halka.

        YAPILAN HATALAR

        Yapılan her hata, oluşan her yeni mağduriyet hem örgütün kendini aklamasına yarıyor, hem de dünya nezdinde Türkiye’nin hanesine eksi puan olarak yazılıyor.

        Eksi puan yazılsa ne olur, diyebilirsiniz. Ama Türkiye tek başına dünyadan kopuk bir ada değil. Dış mihrak edebiyatı, lise ders kitabı alıntısı yapmıyorum ama tarih boyunca hiçbir yapancı ülke bu toprakları rahat bırakmamış, şimdi mi bırakacak? Batı (eşittir ABD) sadece kendisine bağımlı, sadece başka ülkelerin dediğini yapan bir Türkiye istiyor.

        Erdoğan’dan rahatsız olanlar, özgürlüklerin kısıtlanmasına isyan edenler, “Ne olacaksa olsun” diyen bir aymazlıkla Türkiye’nin aslında 15 Temmuz’dan beri bir bağımsızlık mücadelesi verdiğini görmüyor, görmek işine gelmiyor.

        Erdoğan’ı darbeyle deviremeyen bir “güç” yeni yollar arıyor.

        Demokrasi dışı yöntemlerle Erdoğan gitsin de yerine gelecek kukla sayesinde FETÖ’cü polisler yeniden ülkeye dönüp hepimizin özel konuşmalarını, seks hayatını, banka hesap hareketlerini ele geçirip tehdit unsuru mu oluştursunlar?

        Erdoğan gitsin de yeniden şüpheli bir yapılaşma ülkeyi ele geçirsin ve gazetecisinden işadamına insanlar ilkokul mezunu bir şaklabanın önünde “hazır ol”da durmaya mecbur mu kalsın?

        ATLETLİ DEĞİL KUVVETLİ

        Ben bu oyunda yokum. İlk günden beri nitelikli bir alternatif, atletli değil kuvvetli bir muhalefet olursa Erdoğan’ın gidebileceğini savundum. Hâlâ da bu inancımı koruyorum. Erdoğan’ın bunca senedir Türkiye’nin başında olmasının en büyük sosyolojik nedeni, halkın bir bölümünün desteğini hâlâ hissetmesi ve beklentilerinin karşılığını vermesi. Bu sizin ya da benim tasavvurumuz olan Türkiye’yle aynı olmayabilir. Ama buna karşı çıkmanın yolu da gökten (askerden, gizli örgütten, tarikattan ya da ABD’den) mucize beklemek değil. Nitelikli bir siyasi hareket oluşturup seçmeni ikna ederseniz, halk da onay verirse Erdoğan’ın iktidarına son verirsiniz. Otoriterleşme falan bir yana, hâlâ kurumlar işliyor, hâlâ Türkiye’de seçimlerin geçerliliği var.

        Bütün uluslararası krizlerde önceliğimiz Türkiye’ye sahip çıkmak, Türkiye’nin bağımsızlığını savunmak olmalı. Partizanlık, kişisel hesaplar, iktidar hesapları bir yana bırakılmalı ve Türkiye’nin şu anda yaşamak olduğu sürecin adı konmalı: Bu bağımsızlık mücadelesidir.

        **************

        İLİŞKİYE NASIL ŞÜPHE HÂKİM OLDU?

        1- Tıpkı insanlar arasında olduğu gibi ülkeler arasındaki ilişkiye de şüphe karışmışsa tamir olması zordur. Türkiye ile ABD arasında da 15 Temmuz darbe girişiminden beri “şüpheli bir dostluk” sürüyor. Kriz sadece vize, papaz ya da konsolosluk çalışanı değil. Açık konuşalım, Türkiye hükümeti hâlâ 15 Temmuz’da ABD’nin bir rolü olmadığına ikna olmuyor.

        2- Amerikan hükümetinin Fethullah Gülen konusundaki yavaşlığı bu şüphenin ilk gerekçesi. ABD istihbarat birimleri, Gülen okulları hakkında soruşturma başlatan FBI, Amerikan basını imamın gerçek yüzünü bilmiyor olabilir mi? Ama 15 Temmuz’dan beri gerek resmi gerekse gayri resmi Amerikan kurumları hep Gülen’in lehine çalışıyor. Belki tesadüf ama tesadüf olamayacak kadar çok göze batıyor. FETÖ lobicilerine teslim olmuş gibi onların anlattığı masalları tekrar ediyorlar. Kongre’de FETÖ söylemi konuşuluyor, Amerikan basınında FETÖ’nün çerçevesini çizdiği şekillerde haberler çıkıyor.

        3- Vize işlemlerinin dondurulması, çocuklarını ziyaret etmek isteyen Türk ailelerini, öğrencileri, iş yapan insanları, birbirine kavuşmak isteyen uzak mesafeli sevgilileri vuruyor... Ama Gülen’in paralı askerleri, Türkiye’nin en kirli operasyonlarına bizzat dahil olmuş Emrullah Uslu, Ekrem Dumanlı, Ahmet Yayla istedikleri gibi ABD’de geziyor, hatta kimileri ağırlanıp el üstünde tutuluyorlar. Okullarda ders verdirilip gazetelere makaleleri basılıyor.

        4- 15 Temmuz’dan sonra bir zamanlar Erdoğan’ı el üstünde tutan Amerikan basınının da tavrı 180 derece değişti. Gezi döneminde başlayan çatlak, Türkiye’yle ilgili olumsuz haberlerin haddinden fazla büyütülüp göz önüne sokulmasıyla hızlandı. Amerikan basını Türkiye’yi hedef göstermek için sürekli aynı şema etrafında haberler yapıyor: “Türkiye’nin sınırları kevgir gibi, IŞİD’e yardım gidiyor, Türkiye’de otoriter yönetim var, özgürlükler kısıtlanıyor.” Erdoğan’ın korumalarının Washington, D.C.’nin ortasında protestoculara saldırmaları yakışıksız. Ama bu gerçekten New York Times’ın iki koca sayfasını işgal edecek kadar önemli bir haber mi? Bir-iki sütunda geçiştirilecekken kasten uluslararası krize dönüştü adeta.

        **************

        TÜRKİYE PARANOYAK OLMAKTA HAKSIZ DEĞİL

        ABD yönetimi Türkiye’deki darbe girişimiyle ilgisi olmadığını açıklıyor... Ben “1953’te İran’da ne olduğunu anlatsanıza” demek istiyorum...

        ABD yönetimi Fethullah Gülen’i korumadığını iddia ediyor... Ben “Afganistan’da Taliban’ın büyümesinin yolunu kimin açtığını” sorgulamak istiyorum...

        ABD yönetimi konsolosluk çalışanlarının Türkiye’nin aleyhine çalışmadığını söylüyor... Ben “zamanında Kamboçya’da CIA ajanlarının ne yaptığını” hatırlatmak istiyorum...

        ABD yönetimi Türkiye’deki iktidara ve seçimlere saygı duyduğunu açıklıyor... Ben “Şili’de iktidarın nasıl el değiştirdiğini” düşünüyorum...

        LİSTE ÇOK UZUN

        “Bizim çocuklar başardı” CIA’nın efsane Türkiye şeflerinden Paul Henze’ye atfedilen ve 12 Eylül darbesiyle özdeşleşen meşhur cümle.

        ABD’nin gerçekten 15 Temmuz’a müdahalesi olmamış olabilir, bütün açıklamalarında doğruyu da söylüyordur belki. Ama başka ülkelerin hükümetlerini devirme konusunda sicili o kadar kabarık, başka hükümetleri değiştirme konusunda kimini yüzüne gözüne de bulaştırdığı o kadar çok eylemi var ki Türkiye de paranoyak olmakta haklı.

        Arnavutluk, Kolombiya, El Salvador, Gana, Küba, Endonezya, Honduras, Brezilya, Irak, Kore, Libya, Nikaragua... Listelerden sıkıldım, say say bitmiyor Amerikan müdahalesi.

        Diğer Yazılar