Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ZERRİN Özer bu açıklamaları dikkat çekmek için mi yaptı, yoksa aslında Türkiye’nin cinselliği algılayışı ve yaşayışı hakkında bir tartışma mı başlatmaya çalışıyor. Ben ikinci şıkkı tercih etmek istiyorum.

        Elimizde Zerrin Özer’in “Türk erkeklerinin yarısı biseksüel” sözlerini doğrulayacak istatistiksel bir veri yok, bu konuda yapılmış ciddi bir akademik araştırma da. En fazla anekdotlara dayalı bir gözlem olduğu söylenebilir.

        Özer’in sözleri özellikle “erkek basın” tarafından karikatürize ediliyor ya da bitik bir şarkıcının dikkat çekme numaraları muamelesi yapılıyor. Halbuki tam da erkek cinselliğini tartışmak için bir bahane. Bugüne kadar halının altına süpürdüğümüz gerçekleri birazcık tartışmaya başlasak gerçeklerden korkacağız sanki. Bu yüzden de magazin gündemi deyip geçiştirmek hepimizin işine geliyor.

        Zerrin Özer’in anlamadığı, anlatamadığı aslında Türk erkeklerinin yarısının biseksüel olduğu değil. Bastırılmış cinselliğin, seksin mutlak bir tabu olarak sürekli gizlenmesinin, açıkça konuşulmamasının yarattığı kafa karışıklığı. Kişinin kendisini biseksüel diye tanımlaması belli bir kabul ve cinsel kimliğin bilinciyle ilgili; halbuki Türkiye’de böyle bir durumdan söz edilemez. Aksine, baskıdan doğan açlık ve kafa karışıklığı söz konusu.

        ÇARPIK CİNSELLİK

        Öyle bir bastırılmışlık ki kırsalda gözü dönmüşlükten yaşananları konuşmaya çekiniyoruz.

        Cinsel eğitim dersleri olmadan, düzcinselliğin dışındaki spektrumda yer alan harflerin de insanın doğasının bir parçası olduğu öğretilmeden Türk erkeklerinin çarpık cinselliği de bitmeyecek.

        Türkiye yarısı biseksüel erkeklerin ülkesi mi, bilmiyorum. Ama ahırlar, eşcinsel çocuklarını öldüren anne-babalar, baskıyla evlendirilen, istemedikleri hayatı yaşamaya zorlanan, tabuların altında ezilen insan hikâyeleriyle dolu bereketli topraklara sahip olduğumuz kesin.

        Cinselliği kapalı kapıların ardından çıkararak işe başlamak gerek. Törenin sınırladığı hayatların ötesinde de bir gerçek olduğunu göstererek. Bu yüzden televizyonda kadınla erkeğin öpüşmesi önemli; oysa Türkiye hayatın doğal akışını cezalandırmakta usta.

        Benzer şekilde kamuoyunun lideri konumundaki figürlere de büyük rol düşüyor. İş dünyası, sanat, popüler kültürden isimler kendi kimliklerini çekinmeden açıklamalı. Bu basit bir ifşaat değil, kırsalda kafası karışık bir gence ahır dışında da bir cinsel hayat olduğunu gösterecek bir umut ışığı. Cinsel kimlik ya da cinsel hayat kişinin hayat boyu kendisini mahkûm edeceği pranga olmamalı sonuçta. Zerrin Özer’in meşhur şarkısında dediği gibi “Bak, gelip geçiyor ömür”.

        ***********

        KARA LİSTEDEN ÇIKTI

        MEHMETÇİK’e moral vermek için Hatay’a giden ünlüler arasında Beştepe’nin olağan davetli listesinde olan isimler vardı. Ancak içlerinden biri özellikle dikkatimi çekti: Deniz Seki.

        Yaşadığı zor zamanlardan sonra “kabul edilmek” Deniz Seki’ye de moral olmuştur. Zira, hapisten çıktıktan sonra dışlanmak ile yeniden kulübe kabul edilmek arasında ince bir çizgide ilerliyordu. Yakın çevresindekiler bile onunla aynı karede fotoğraf vermek istemiyor gibiydi. Şimdi bu tereddüt ortadan kalkmıştır herhalde.

        Deniz Seki’yi davet ettikleri için Cumhurbaşkanlığı ekibini de kutlamak gerek. Mahkûmiyetin ömür boyu bir mağduriyet anlamına gelmediği, insanlara ikinci bir şans verilmesi gerektiğini hatırlattıkları için.

        ***********

        YAKIN SONUÇ?

        AHMET Hakan dün Fenerbahçe başkanlığıyla ilgili bir anket açıkladı. Aziz Yıldırım’ın yüzde 53, Ali Koç’un yüzde 47 şansı görünüyor.

        Ahmet Hakan “Sonuçlar bu kadar yakınken” diyor... Sandıktan böyle sonuç çıksa “meşruiyet” tartışması bile doğmaz. Altı puanlık fark “sonuçlar yakın” demekse başka seçimlere ne yorum yapacağız?

        ***********

        MÜKEMMEL BİR BELGESEL

        ROCK gazeteciliğinin altın çağı 70’lerdi. Menajerlerden, basın danışmanlarından çok önce rock yıldızlarıyla gazetecilerin “kanka” olduğu, bu yakın dostluğun Rolling Stone gibi dergilerin sayfalarına da yansıdığı yıllar.

        Şimdi ünlülere dair gördüğümüz her şey denetimden geçiyor, kontratlarla sınırları çiziliyor ve bize yansıtılan ideal bir portre oluyor.

        Netflix’te hafta sonu başlayan “Rapture” belgesel serisi bu normun biraz dışında. İki bölümünü SXSW’de izlediğim belgesel, günümüzün önemli rap yıldızlarını yakından takip ediyor, hikâyelerini ekrana yansıtıyor.

        SAHİCİ ANLAR

        Atlanta’da T.I.’ın çocuklarıyla ilişkisi, bir rap yıldızının çocuğuna verdiği abartılı doğum günü partisi mesela. Ya da Dave East’in anne-babası, Nas’ın New York’ta bir emlakçıyla ev dolaşması...

        Gençlerin intihar etmesini önlemek için bir şarkı yapan, bu meseleyi dava edinen Logic’le bir hayranının konuşması var ki hele... Depresyondan onun şarkılarıyla kurtulan genç ağlıyor, neredeyse kalbi duracak. Kimse bu kadar iyi oyuncu olamaz; tanık olduğumuz sahici bir an...

        Doğrusu, belgeseli yapanların en çok erişimini kıskandım.

        NASIL İZLEMELİ?

        - Netflix’te her bölüm var ama teker teker ara vererek izlemek en iyisi.

        - Rap hakkında hiçbir fikri olmayanlara giriş dersi olabilir, rap hayranları içinse bir hazine.

        - Ünlülerin dünyasını, şöhretlerle ilgili belgesel nasıl yapılmalı diye merak edenler de izleyebilir.

        Diğer Yazılar