Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Belli bir duman var, orası kesin, ama ateş de var mı işte orası tam bir muamma. Yine de fısıltı gazetesi dur durak bilmiyor. Pek çok yerde Türkiye’nin PYD’yi engellemek için Suriye’deki Esad rejimiyle uzlaşma peşinde olduğu söyleniyor. Daha da ilginci Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in de arabulucu olarak devrede olduğu konuşuluyor.

        “Duman varsa gazeteciye düşen, ateş de var mı ona bakmaktır” şiarıyla Vatan Partisi Lideri Doğu Perinçek’i aradım. “Hükümet için Esad’la görüştüğünüz konuşuluyor, doğru mu?” diye sordum. Evvela kimsenin partisine direktif veremeyeceğini vurguladı. Sonra da G.Kurmay İstihbarat Dairesi’nden emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in başkanlığındaki bir parti heyetinin bu yıl pek çok kez Şam’da üst düzey temaslarda bulunduğunu aktardı. Kendisinin de şubatta Esad’la 2.5 saat görüştüğünü anlattı. “Verimli geçti” dediği görüşmelerin amacını da “Türkiye’nin bütünlüğü ve bağımsızlığı için iki ülkenin yakınlaşması gerektiğine inanıyoruz” sözleriyle açıkladı.

        Derken sıra geldi meselenin en çok merak edilen tarafına. “Hükümetin, Vatan Partisi’nin bu ziyaretleriyle bir ilgisi var mıydı?” Perinçek bu soruya “Ziyaret sonrası arkadaşlarımız Dışişleri Bakanlığı’na gidip yaptıkları görüşmeleri anlatıyorlar” yanıtını verdi.

        Peki “Türkiye’nin PYD ve ABD’yle yaşadığı krize Esad nasıl bakıyor?” diye sordum. Perinçek “Esad ABD’yi Suriye’yi bölmek isteyen düşman, PYD’yi de onun piyonu olarak görüyor. Esad terörist ihraç edilmezse Türkiye’yle dost olmaya hazır olduğunu söyledi” dedi. “Ankara-Şam ilişkisi düzelir mi, ne zaman düzelir?” soruma da “Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da ‘Zaruretten düzelecek’ demedi mi? Suriye’yle ilişkimiz zorunlu olarak düzelecek ama hızlı olmalıyız” yanıtını verdi.

        MESELE HARBİDEN DE İSLAM MI?

        Dakka bir, gol bir... Londra’nın ilk Müslüman Belediye Başkanı Sadık Han, koltuğa oturur oturmaz seksi kadınların olduğu reklam afişlerinin metro ve otobüslere asılmasını yasakladı.

        Malumunuz Han, Pakistan asıllı bir ailenin çocuğu olarak Londra’da gelmiş dünyaya. Siyasi çizgi olarak da liberal sol gelenekten geliyor.

        Şimdi Han’ın kararını bu saydığım kimliklerinden hangisiyle açıklamalıyız sizce? Batı medyasındaki haberleri merakla inceledim. Büyük bölümü yasak kararını Han’ın Müslüman kimliğine bağladı.

        İyi de buradaki mesele harbiden de Müslümanlık mıydı? Başkan Han’ın açıklaması meselenin hiç de öyle olmadığını gözler önüne seriyor. Han kararın gerekçesini şu sözlerle açıklamış: “Ben bir babayım, iki genç kızın babasıyım ve bu tip reklamların kadınları küçük düşürdüğünü, onları bedenlerinden utanmaya sevk ettiğini düşünüyorum. Kimse otobüste, metroda seyahat ederken bedenine yönelik gerçek dışı beklentiler yüzünden kendisini baskı altında hissetmemeli.”

        Han’ı kız babası kimliğiyle aldığı bu karar nedeniyle alkışlamak gerekiyor. Han’ın önyargılı yorumları boşa çıkaran bu izahatı kimlik merkezli okumaların bazen ne kadar manipülatif olabileceğine dair güzel bir örnek değil mi?

        Buradan sözü Orlando’daki katlima getireceğim. Batı medyasınının tamamında bir gay barda 49 insanı öldüren teröristin Müslüman kimliği özellikle vurgulandı. İslamofobiye karşı olduğunu söyleyenler bile aynı hataya düştü. Meseleyi böyle aktarıldığı için “Müslüman=Cani” şeklindeki yanlış algının zihinlerdeki yeri de biraz daha sağlamlaştı. Oysa Londralı Han gibi Orlando’daki katil Ömer Metin’in de eylemlerine etki edebilecek nice farklı kimliği bulunuyor. Metin ABD doğumlu bir “New Yorker” mesela. Şiddete fazlasıyla meyilli bir psikopat, hasta yani! Homofobik ve gizli eşcinsel olma ihtimali de hiç düşük değil. Hepsinden mühimi sayısız işgalin kurbanı olmuş Afganistan kökenli bir aileden geliyor Metin. Üstelik yıllarca ABD ordusuna askerlik, istihbaratına da muhbirlik etmiş ve sonradan Müslüman olmuş Amerikalı bir radikalden de din dersleri almış. IŞİD’le tek bağlantısı da bu ajan hocası zaten. Sizi bilmem ama bu kadar çarpıcı kimliğe sahipken Metin’in neredeyse sadece Müslüman kimliğinin öne çıkarılması bana biraz fazla kötü niyetli bir yaklaşım gibi geldi.

        Diğer Yazılar