Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEZİ’nin yıldönümü tahmin edildiği şekilde geçti. Katılım tahmin edilenden düşüktü. Dilerseniz ilginin neden düştüğünü sosyologlara bırakıp 1 yıl önce yaşananlara odaklanalım.

        Hatırlayacağınız üzere meselenin ağaç olmadığı bizzat eyleme önderlik edenlerce itiraf edilmişti. “Bu daha başlangıç” diyenler sonraki günlerde niyetlerini iyice belli ettiler. İktidarın Topçu Kışlası’ndan vazgeçmesi de pek işe yaramadı. Başbakanlık Ofisi’ni basma girişiminde bulunanlar, ortamı yumuşatmaya yönelik hamlelere verdikleri cevaplarla daha açık oynamaya başladılar. Birtakım kabul edilmesi imkânsız taleplerle şiddeti araçsallaştırdıklarını gözler önüne serdiler.

        Hal böyle olunca Gezi’nin sanıldığı gibi bir demokrasi arayışı olmadığı somut şekilde görüldü. Gezi’nin sandık yoluyla iktidara gelemeyenlerin “demokrasiden vazgeçiş” eylemi olduğu iyice anlaşıldı. Ayaklanmayı sessiz sedasız izleyen milyonlar da bu gerçeği görüp ona göre pozisyon aldı.

        Neticede de olay eşyanın tabiatına uygun şekilde noktalandı. Demokrasi kendini savundu. Siyasi iktidarı şiddetle sona erdirme girişimi, demokrasiyi koruma sorumluluğu bulunan meşru kuvvetlerce püskürtüldü. Nitekim ABD’deki Occupy hareketi de şiddete teşne olduğuna dair işaretler verdiği an benzeri şekilde noktalanmıştı.

        Bu arada Türkiye’nin Gezi’de atlattığı asıl tehlikeyi de es geçmeyelim. Farklı gruplardan oluşan bir hareket, iktidarı devirmek için meydana döküldüğünde yaşanabilecekleri görmek için Gezi’den 1 ay sonra ve biraz da Gezi’den alınan ilhamla Mısır’da yapılana bakalım.

        Derin devlet (Felul) tarafından kurulduğu sonradan ortaya çıkan Temerrüd Hareketi, 30 Haziran’da halkı, ülkenin ilk sivil Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi‘ye karşı Tahrir Meydanı’na doldurdu. Neticede halkın istediği oldu da... Ordu yönetime el koyup Mursi‘yi 3 Temmuz’da tutukladı. Ancak sonraki hadiseler hiç de Tahrir’i dolduranların tahayyül ettikleri şekilde cereyan etmedi.

        Mısır kaosa sürüklendi. Binlerce darbe karşıtı katledildi, işkenceden geçirildi. Onlarcası diri diri yakıldı.

        Darbeyi desteklemiş olanların da aralarında bulunduğu yüzlerce kişi ya tutuklandı ya da yurtdışına kaçtı. Süreç, darbe için uygun anı kollamakta olduğunu sonradan itiraf eden Genelkurmay Başkanı Sisi‘nin göstermelik bir seçimle cumhurbaşkanı olmasıyla sonuçlandı. Darbeyle sonuçlanan Tahrir’deki gösterilerin yıldönümüne az kaldı. Ancak Mısırlı liberaller başta olmak üzere ülkeyi kaosa sürükleyenlerin, eylemlerin birinci yıldönümünde Tahrir’i doldurmaları beklenmiyor. Çünkü bunca rezaletin hem sorumlusu hem de kurbanı olarak Tahrir’i anacak yüzleri bile kalmadı.

        Gezi de başarılı olsaydı, muhtemelen geriye anılabilecek bir yıldönümü kalmayacaktı. Neyse ki geriye yıldönümü anılabilecek bir Gezi kalmış da Türkiye Mısır olmamış.

        Vekilin senin gibi olacak

        CHP Lideri Kılıçdaroğlu‘nun bindiği uçak 2 saat rötar yapınca ortalık karıştı. CHP tepki gösterince THY kendini affetirmek için takla üstüne takla attı.

        Sizce o uçaktaki Kılıçdaroğlu olmasa THY aynı taklaları atar mıydı? Cevapları duyar gibiyim...

        Burası Türkiye... Yanlış, siyasilere yapıldıysa yanlış olabilir ve düzeltilebilir.

        Şimdi bu gerçeğin bizi getirdiği noktayı da açalım...

        Trafikte sıkışıp kalmaktan şikâyetçi misin?

        O halde vekilini de senin gibi trafikte sinir küpü olanlardan seçeceksin.

        Devlet hastanesinde sıra beklemekten gına mı geldi?

        Vekilin de hastalandığında aynı hastaneye giden biri olacak.

        Çocuğunu gönderdiğin okulun iç açıcı değil mi?

        Çaresi belli: Vekilin de senin gibi oğlunu devlet okuluna gönderen biri olacak.

        Bu liste daha uzar gider de yerim kalmadı.

        Neyse ama... Anladınız siz ne demek istediğimi.

        Diğer Yazılar