Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YOK mu bunun "uzaktan kumanda"sı!

        Basalım düğmeye değiştirelim... Şöyle neşeli, yaşama sevinci veren birileri çıksın karşımıza... Ağzından bal akan...

        Ama yok işte.

        Ölene kadar bize "reva görüleni" seyretmek durumundayız. Küfür, hesaplaşma, korku, ölüm, kan, barut, intikam, tehdit, kin, düşmanlık... Habire, durmadan... "Hayat" bu oldu.

        Hep mi böyleydi de ben mi şimdi "dayanıksız" oldum?..

        Yok ama durmadan "eski defterler" yoklanıyor, o sayfalardan da benzer şeyler çıkıyor. Korku, kin, düşmanlık, tehdit...

        Peki bu kadar gözümüzün önünde mi değildi de katlanıyorduk?

        Serde "gençlik" mi vardı yoksa?

        Akıl bir karış havada...

        Gönül aşka açık, haliyle göz başka her şeye kapalı...

        Allahım, bir "pembe gözlük" lütfen!

        İndiriver gözlerime!

        Yahut azıcık tahammül gücü!..

        Fakat "tahammül gücü"nün öteki adı "hır gürden zevk almak" olabilir mi?

        Çünkü insan olan "Yeteer!" diye bağırır...

        *

        "Güllük gülistanlık" bir ülke istiyorum.

        Tuhaf mı, ayıp mı, yasak mı, gülünç mü?

        Kavgaya dayanamıyorum. Ölüme çare bulmaya çalışıyor olsalar bile. Kulak veresim yok.

        Haklıyı haksızı merak etmiyorum.

        Sadece sessizlik istiyorum.

        Kendi ufak tefek kişisel dertlerimi öne çıkarabilmek, evet bu "şımarıklığı" yapmak istiyorum.

        Şu büyük iddialarla çekilen yeni diziler... Birbirinden "şiddetli" hani... Birbirinden "karanlık", birbirinden "sert"...

        Eskiden olsa eleştirene kızardım: "Mecbur musun, seyretme, geç."

        Ama şimdi kanaldan kanala geçerken birkaç saniyeliğine bile hayatıma girmelerini istemiyorum. Gücüm yok bakmaya...

        Sahi nedir bu artış? Eskiden "ölmeli öldürmeli" topu topu bir tane dizimiz vardı; oturur kalkar ona kızardık.

        Ne oldu, beğenimiz bu yönde mi gelişti? Onun için mi sayıları artıyor durmadan?

        Yurtta savaş televizyonda savaş!

        Ya da tersi ne bileyim...

        Bize nefes alacak yer kalmadı onu biliyorum.

        Bazen keşke diyorum, şu çok övündüğümüz otoyollar, havaalanları falan olmasaydı. En başta da "iletişim" adı altındaki bütün o "zımbırtı"lar... Kaçacak ücra bir köy, kasaba kalmadı. Nereye gitsen "Türkiye'nin nabzı" orada atıyor.

        "Dağın başı" diye bir yer de yok ki artık. Var da "imaj" değiştirdi.

        "Deveyi gütmek" kalıyor yine...

        MIŞ/MUŞ

        ■ Kadın olmak için en iyi 20 ülkeden İzlanda kadın-erkek eşitliği, Ruanda siyaset, Norveç annelik, Hindistan araba kullanmak açısından idealmiş.

        "Kocası tarafından cennete gönderilmek" açısından Türkiye pekâlâ 21. ülke olarak listede yer alabilir!

        Diğer Yazılar