Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TAM diyoruz ki “Şükürler olsun, hiç değilse geçmişin ayıplarından kurtulduk”, sonra biri çıkıyor ve eski kâbuslarımızı anımsatıyor. Bu ülkenin en büyük ayıplarından biriydi o yasa maddesi. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 434. maddesi. En kaba tabiriyle tecavüzcüsüyle evlenen kadın, cinsel özgürlüğüne karşı işlenmiş bu korkunç suçu işleyene özgürlük ve kendi vücuduna da gücünün yettiği kadar hapis cezası vermiş oluyordu.

        2004 yılında kurtulduk bu kâbustan. Ama ne ilginç ki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri “yargıyı hızlandırmak” bahanesiyle bu kâbusun geri gelmesini istiyor. Üstelik önerileri bununla da sınırlı kalmıyor. 15 yaşın altındakilerle rızaen cinsel ilişki suçlarının düşürülmesini de öneriyorlar. Yani çocuk yaştaki evliliklerin de önünü açmak istiyorlar. Minik çocuklara yetişkin muamelesi çekmek istiyorlar. Gerekçeleri de çok ama çok dramatik. Efendim yargıda birikme oluyormuş ve zaman kaybediliyormuş. Hatta mümkünse tecavüz sonrası Adli Tıp’tan istenen “Ruh sağlığı bozulmuştur” raporundan da vazgeçilmeli ve vücut sağlığı raporuyla yetinilmeliymiş. Kanım dondu bu cümleleri okurken. Bir yandan da çok ama çok korktum. Göz koyduğu kadına, kadının rızası olmaksızın tecavüz eden adam yeniden kolayca o kadının sahibi olabilecek bu öneriye göre. 12 yaşındaki bir kız çocuğu zorla evlendirilip mahkemede “Rızam vardı” dediği anda onunla “sözde” evlenen yetişkin cezadan kurtulacak. Bu yargıçlar hangi ülkenin yargıçları ve bu adalet duygusunu nerede geliştirdiler? Kadınından erkeğinden geçtim hiç mi acıma duyguları yok insanlara karşı. Ya empati kabiliyeti? Biz kadınlar bir gece rahat uyuyamayacak mıyız bu ülkede? Yasalar beden bütünlüğümüzü, kişisel özgürlüklerimizi koruyor diye huzur duyamayacak mıyız? Bize yan gözle bakanlara yasanın, hukukun ve devletin verdiği güvenceyle meydan okuyamayacak mıyız? En fenası tecavüzden, cinsel özgürlükten geçtim de adalet anlayışı az gelişmiş üçüncü dünya ülkesi standartlarında seyreden bu hâkimlerin önüne basit bir davayla çıktığımızda nasıl güveneceğiz adil yargılanacağımıza? Oldu olacak şehir merkezlerine eğitici olması amacıyla “Bakabileceksen tecavüz et” afişleri de asılsın. Tecavüzcü de bu toplumun güzide bir parçası sonuçta!

        Panik yok Beren’ciğim, tadını çıkar hayatın

        SANIYORUM ki Beren Saat ve Esra Dermancıoğlu dün hayli pişmanlıkla dolu bir gün geçirdiler. Nereye baksalar dağılmış fotoğraflarını gördüler. Haklarında binlerce insan internette tuhaf tuhaf yorumlar yaptı. Umarım ikisinin de birazcık olsun özgüveni sağlamdır ve kulaklarını kapatmışlardır konuşulanlara. Sonuçta belli ki ayların gerginliğini atmak için canlarının istediği gibi içtiler, eğlendiler sonra da o talihsiz fotoğraflara imza attılar. Öncelikle şunu belirtmek gerek ki o fotoğraflar dünyanın her yerinde haber olur ve aynı şekilde yayınlanır. Ama şunu da açıklığa kavuşturmak gerek ki Beren de Esra da paşa gönül kriterlerini konuşturup her insan gibi dağılma haklarını kullandılar. Çok genç yaşta pek azımızın kaldırabileceği ağır bir şöhret yükünün altına giren Saat iyi bile dayanıyor bu kadar uzun süredir çok popüler olmaya. Herkes diyor ki işe zarar verdi, Fatmagül’ün imajını yerle yeksan eyledi. Arkadaşlar abartmayın, o sadece bir dizi, bu da gencecik bir insan. Bırakalım işin o bölümünü Ay Yapım düşünsün. Ve yine bırakalım, insanlar hayatlarının tadını istedikleri gibi çıkarsın. Arada siz de frenleri boşa almayı deneyin, iyi gelir kanaatindeyim.

        EĞER

        BAŞLARDA her şey şahane gidiyorsa, Söylediği her şeyi kalbine yazıyorsan, Ve her söylediğini anlıyor olmanın tadını çıkarırken zevkten hafiften parmağını da şıklatıyorsan, Sonra keyfin arttıkça hafiften dans bile etmeye başlıyorsan, Ancak her şey mutlu mutlu giderken ansızın iletişim sorunu baş gösteriyorsa, Tüm dikkatini, zihnini konsantre ettiğin halde söylediklerini anlayamıyorsan, Üstelik ritminiz yükseldikçe etrafındaki kız kalabalığı artıyor ve hatta görüntüye siyahi koca adamlar da giriyorsa, Sen çaresiz anlamasan da anlıyormuş gibi yaptıkça karşındakinin dedikleri iyice anlaşılmaz hale geliyorsa... Panik yapma güzel kardeşim. Sadece televizyonda bir Serdar Ortaç klibi ve şarkısına denk gelmiş olmalısın. Hemen Flash TV’ye geç ve olduğun yerden halaya katıl. Bişeyciğin kalmaz.

        Amy-Tony düeti yıkılıyor

        DÜN bizim ülkemizin en büyük iki sesinin düetiyle ilgili fikirlerimi paylaşmıştım. Ne tesadüf ki bugünlerde bir yandan da Amy Winehouse ve Tony Bennett’in birlikte söylediği “Body And Soul” şarkısının videosu dolaşmaya başladı internette. Amy’nin ölümüyle hayranları için daha da değerlenen bu çalışma 85 yaşındaki Tony Bennett’in yakında çıkacak olan Duets II albümünde yer alacak. Şarkı hiç de alıştığımız Amy Winehous şarkıları gibi değil. Yumuşacık bir aşk şarkısı ve Amy’nin tarzının çok uzağında. Ama sesi ve vokal tarzı o kadar yakışmış ki insana huzur veriyor dinlerken. Şarkının videosunun sadeliği ve muhteşem altyapısı bizim müzik endüstrisine hayat dersi olacak nitelikte. Sen Tarkan ve Bülent Ersoy’a düet yaptırıyorsun ve işin daha videosu ortada yok, radyolara doğru dürüst dağıtmıyorsun, üstelik iki yıldız da farklı şarkı söylüyor gibi. Öte yandan müziksever olarak da TonyAmy düetine bakıyorsun, sadece of diyorsun. Ha bir de “keşke” diyorsun tabii. Keşke bizimkiler de biraz bu işleri ciddiye alsa...

        Diğer Yazılar