Dilek Hanif'in özrü kabahatinden büyük
ÖCÜ gibi tasarımlar gözümün önünden bir türlü gitmek bilmiyor.
Sanki hamamdan çıkıp, üşüyüp havluya sarınmış insanlar gibi kumaşlara bürünmüş kadın uçuş görevlileri, tarzının ne olduğunu anlamak mümkün olmayan demode ve yine üst üste kumaşlara sarınmış erkek uçuş görevlisi.
THY denilince çağrışım yapan onlarca güzel şeyin yerini bu kumaş bohçası aldı. Ha fesleri de unutmayalım tabii.
"Suikast" denildi. "Yok zaten o dikilmeyecekti" denildi.
"Bizim hiç suçumuz yok, ucu dışarıda mihraklar paylaşmış" demeye de getirildi.
BİR YOL KAZASI
Ardından -artık kaç alternatif varsa-göze daha hoş görünen, modern görünümlü kıyafetlerin fotoğrafları servis edildi. Dünyanın en sıradan, benzeri bin kere görülmüş kabin görevlisi kıyafetleri ortaya saçıldı.
"E bunlar olacaksa şu anda kullanılanların suçu ne, durduk yere neden masraf ediyoruz" diyecek halimiz bile kalmadı.
Çünkü o korkunç üniformaların yerine önümüze ne konulursa konsun gözümüze daha iyi görüneceği kesindi.
Tam bunlar olurken bir de THY'nin iç hat uçuşlarında üç hat dışında alkolün kaldırıldığı haberi geldi.
"Bir kurumun imajı bir haftada nasıl yerle bir edilir" konu başlığıyla pazarlama iletişimi derslerinde gösterilebilecek bir vaka yaşadık. Üstelik bu yol kazası sonrası kurumun ve olayın muhataplarının yaptığı açıklamalar kriz yönetimi konusunda da beceriksizlik örneğiydi.
Ki bu konuda bayrağı Dilek Hanif başarıyla ele aldı. Önceki akşam hem NTV hem de CNN Türk'te konuştu. Ortada bir hata yoktu. O korkunç şeyleri gerçekten "tasarlamıştı".
Üstelik bu korkunç üniforma taslaklarına verilen tepkiyi de kendisini linç etmeye çalışan bir kalabalığa bağlıyordu.
Yani bir kurumun, ülkenin en gurur duyduğu kurumun imajının kendi tasarladığı kıyafetler yüzünden sarsılmış olmasının en küçük bir önemi yoktu onun için.
Ama yaptığı açıklamalar arasında en acayibi bana göre şu cümleydi: "O kıyafetler seçilseydi
altına imza atmazdım."
Bir cümle, bir insanın yaptığı işe ve hayata bakışını bu kadar güzel mi özetler.
HERHALDE PARA İSTEMEZDİ
Yani yapılan iş içe sinerse tüm başarı ve takdiri toplamak için marka amblemi basılacak kıyafetlere. Ama tersi olursa yapmamış gibi yapacak Dilek Hanif. Herhalde ücret de almayacaktı içine sinmeyen tasarımlar seçildiği için. E ülkenin en ünlü modacılarından birinden bahsediyoruz.
Mademki içine sinmeyen kıyafete imza atamayacak kadar onurlu, herhalde para da istemezdi diye düşünüyorum.
Yoksa tersi çok acayip olurdu. Yani hem bu acayiplikte ve imzanı atmayacağın kıyafetler dik, sonra bir de üzerine para al. Di mi ama?
Ay çok kötü kalplisiniz, kadın niye öyle bir şey yapsın yahu!
Sürat kadar uzun dorse de öldürür
SON günlerde İstanbul trafiğiyle ilgili yapılan sürat ve koridor radar sistemi konusundaki tartışmaları hayretle takip ediyorum.
İstanbul'un her yerine koridor radarlar konulacak ve trafik hızları interaktif olarak değiştirilecekmiş. Eğer önünüzde tıkanıklık varsa bir anda saatte 30 km'ye düşecekmiş hız limiti.
Önünüzde ne olduğunu bilmeksizin aniden yavaşlayıp kendinizi arkadan gelen ve bu durumun farkında olmayan sürücünün merhametli kollarına bırakacak olmanız bir yana, saatte otuz kilometre hızla seyretmenin üzerinizde yaratacağı psikolojik sıkıntı, günlük stresinize ekstra katkıda bulunacak.
E-5'TE HATALI ARAÇLAR
"Hadi bu sistem çalışır ve trafiği belki rahatlatır" desek yine de kendimi gülmekten alamıyorum. Çünkü sanki trafik yönetimi, kuralların uygulanmasına dair bilimsel her şeyi gerçekleştirdik, tüm önlemleri aldık da geriye radar koridoru kaldı.
Peh! Trafikte daha can güvenliği sağlamayı başaramadık. Çıkın TEM'e, E-5'e onlarca hatalı
araç göreceksiniz.
Mesela normal taşıma kapasitesinin çok üzerine çıkacak şekilde kasaları yükseltilmiş kamyonetler, kamyonlar göreceksiniz.
Çalıştığı inşaattan çamur içinde çıkmış hem etrafa çamur saçan hem de kendisi çamur içinde olduğundan ışıkları görünmeyen kamyonlar göreceksiniz.
Stopları, farları yanmayan, farları sonradan takma ve ağırlık denge sistemi olmadığı için hem önündeki hem de karşıdan gelen otomobiller için tehlike arz eden çok parlak farklı araçlar
göreceksiniz.
SON GÖRDÜĞÜ TIR'DI
Kabak lastikleri, egzozundan fabrika dumanı çıkaranı filan saymıyorum bile. Önceki gün TEM'de bir otomobil sürücüsü, dorsesi illegal şekilde uzatılmış bir TIR gördü.
Bu da bu dünyada gördüğü son şey oldu. Otomobiliyle çarpıp sekmek yerine altına girdi çünkü o sonradan uzatılmış bölümün.
Ha, kendisi de aşırı süratliydi ayrı ama belki bir şansı olabilirdi. O yüzden vatandaşı para musluğu olarak gören ve radarlarla milyonlarca lira toplamayı trafiği yola sokma yöntemi olarak gören zihniyeti ne yazık ki ciddiye alamıyorum!