Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ŞU cep telefonuna istemimiz dışında reklam postası gönderme işini çözemediler gitti.

        Hele özel günlerde öyle bir bombardıman yaşıyorum ki resmen telefondan soğuyorum.

        Eminim size de oluyordur.

        Daha Sevgililer Günü ticareti bombardımanını yeni hazmetmiştik ki 8 Mart Dünya Kadınlar günü mesajları başladı.

        Biliyorsunuz Sevgililer Günü'nde iş, kalp şeklinde kaşar peyniri üretmeye kadar gitmişti. Kadınlar Günü'nün de pek bir farkı yok.

        Dün bir SMS geldi cep telefonuma.

        Kadınlar Günü'nü düşük faizli özel krediyle kutlayacakmışız. Tüylerim diken diken oluyor bu tarz "cıvıklıkları" gördükçe.

        ŞİDDET ARTARKEN

        Kadınların canını yakmanın, öldürmenin sıradan olay sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz.

        Neredeyse hepimizin etrafında şiddet gören veya gördüğünü düşündüğümüz bir kadın var. Şiddetin katsayısı, zalimlik seviyesi, hunharlığı giderek de artıyor.

        Üstelik artık resmi olarak biliyoruz ki bu ülkenin hoşgörülen, karşılıksız kalan, hatta uygulayana hak görülen tek yasadışı şiddeti kadına şiddet.

        Kadınlar, ellerinden tuttukları, birlikte sonsuza kadar mutluluk hayali kurdukları, gündüz emeklerini sevgilerini gösterip gece namuslarını teslim ettikleri adamların şiddetine uğrayınca kimse bunu dert edinmiyor kendine.

        Mutsuzluk sarmalında büyüyen çocuklar şiddetin bir sonraki halkası haline geliyorlar. Kimse bunu da dert edinmiyor.

        KİMSE ORALI DEĞİL

        13 kez karakola başvurup kocasının şiddetinden kaçan kadının 14'üncüde cesedi çıkarılıyor evinden. Kimse oralı olmuyor.

        Gülşah Öğretmen hayati endişeyle başvurduğu Van Vali Yardımcısı'ndan "Ölüm haktır" tavsiyesi alıyor ve sonra öldürülüyor. Arkasında bir şikâyet dilekçesi bırakıyor.

        Sıradan insanları bırakın konunun birinci elden muhatabı devlet bile oralı olmuyor.

        Kadınların kanları akıyor, canları yanıyor, gururları kırılıyor, yuvaları dağılıyor, önce ruhları ardından da kendileri ölüyor kimse ama hiç kimse oralı olmuyor.

        Sonra yalandan karanfiller dağıtarak dünyanın en saçma promosyon kampanyalarıyla indirimli krediler vererek Kadınlar Günü diye aslıyla hiç alakası olmayan bir kavram türetiyoruz. Ha bir de konuşmalar yapılıyor tabii ülkenin her yerinde.

        "Kadınlar... Kadınlarımız... Onlar çiçek, onlar evimizin direği, analarımız onlar, baş tacı..."

        İnsanın kusası geliyor bu samimiyet(!) yağmurundan!

        İnfaz kurumu şoförlerinden acı mektup

        SANIRIM mesleğimin en sevdiğim taraflarından biri yolumun hiç kesişmeyeceği insanların sesini duymama ve aracı olup duyurmama olanak sağlaması.

        Dünkü ceza infaz kurumu araçlarındaki güvenlik açıklarıyla ilgili yazımın ardından Sincan Açık Ceza İnfaz Kurumu şoförlerinden çok acı bir e-posta aldım. Dertliler, üzgünler ve haklı görünüyorlar:

        'ARAÇLAR KALİTESİZ'

        "İyi mesailer Rahşan Hanım,

        Ben Sincan Açık Ceza İnfaz Kurumu şoförüyüm. Kurumumda-ki 44 şoför adına tarafınıza bu mesajı yazmaktayım. Yazınızda mahkûmların sıkıntılarından bahsetmişsiniz. Haklı olduğunuz yönler olmakla birlikte işin içinde olmadığınızdan kaynaklı bilgi eksikliğinden yanlışlarınız da var. Bunun yanında kaza sırasında araçta bulunan diğer 'insan'ların sıkıntılarını da görmezden gelmektesiniz. Biz şoförler olarak kısaca kendi problemlerimize değinmek istedik.

        Ucuza mal edilmiş kalitesiz malzemeli araçlar. Aynı zamanda bakımsız ve çoğu arızalı. Kalitesiz ve yol tutuşu olmayan lastikler... Bunlar araçlarımızın fiziki sorunlarımızın bazıları. Fazla mesai yapan ve hak ettiğimiz fazla mesai ücretlerini yada izinlerini kullanamayan bizleriz. Her ne kadar çalışma saatlerimiz 08.00-17.00 olarak görünse de mahkemelerin yada hastanelerin işlerinin (ameliyat vs.) uzun sürmesi nedeniyle işimiz çoğunlukla 17.00'de bitmemekte, bazen 22.00-23.00 saatlerine kadar sürmektedir. Bu da yetmezmiş gibi saat sabah 4'te, 5'te, 6'da il dışı sevk başlıyor ve çoğunlukla bu görevler gece 1-2 gibi bitmektedir.

        Mesela Sivas'ta vuku bulan kazada şoför saat 24'te yola çıkmıştır. Yorgun, uykusuzdur. Ayrıca o saatlerde olması doğal olan buzlanma, kazanın asıl suçlusudur. Ama eminim ki sorumluluk 'rahmetli' şoför arkadaşımıza bırakılacaktır. Evet şoför arkadaşımız vefat etmiştir. Ama yangında vefat eden ve sizin tabirinizle adının önüne 'mahkûm yazılmış insanlar kadar değeri ve haberi olmamıştır. Muhtemelen sizin bile bilginiz yoktu. İşte bu ülkede 'mahkûmlar kadar bile değeri olmayan şoförleri siz de unuttunuz.

        Sizden ricamız bize daha hassas yaklaşmanız. O mahkûmların, o askerlerin hayatını bu kadar olumsuz şartlara rağmen kendi canı gibi taşıyan ve buna rağmen mahkûmlar kadar bile hakkı olmayan bizleri haberlerinizde yazılarınızda daha çok hatırlarsanız memnun oluruz.

        Şimdiden teşekkür eder iyi mesailer dileriz.

        Sincan Açık Ceza İnfaz Kurumu şoförleri."

        Diğer Yazılar