Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SALI günü Meclis kulislerinin en fazla ilgi gören kişisi, Habertürk Gazetesi yazarı Muharrem Sarıkaya’ydı. Gerek iktidar, gerekse muhalefet partilerinden çok sayıda milletvekili ve yönetici, Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Haşim Kılıç ile yüzde 10 barajı üzerine yaptığı söyleşi hakkında kendisiyle konuşup tartıştı. AYM’nin böyle bir hakkı olmadığını söyleyene tanık olmadım.

        Sarıkaya’nın yazısının ardından AYM’nin barajı kaldırıp kaldır(a)mayacağı üzerine çok şey yazılıp söylendi. Bu tür hukuki/ yasal konulardan anlayan biri değilim, fakat tartışmalardan çıkardığım kadarıyla önümüzdeki genel seçimlere muhtemelen yine yüzde 10 barajıyla gireceğe benziyoruz.

        Mevcut şartlarda barajın kalkması, esas olarak ve belki de sadece HDP’ye yarar. Seçimlere bağımsız adaylarla değil de parti olarak girmesi halinde HDP’nin mevcut milletvekili sayısını ikiye katlaması bile mümkün olabilir. Bu durumda en büyük kaybın kendilerinden olacağı için AKP’lilerin barajı savunmaları ilk bakışta anlaşılır bir şey. Ama madalyonun diğer yüzüne bakınca, iktidar partisi eğer çözüm sürecinde sahiden samimiyse, bunu başarmak için zayıf değil tam tersine güçlü bir muhataba ihtiyacı olacaktır. Eğer HDP bugün baskın olan eğilime uygun olarak seçime baraja rağmen parti olarak girer ve yüzde 10’un altında kalırsa bu durum çözüm sürecini iyice zora sokar.

        DARBE KORKUTMACASINA DEVAM

        Tabii olayın bir de Tayyip Erdoğan-Haşim Kılıç çatışması boyutu var. Muhafazakâr kimliğiyle temayüz eden, AKP’nin kapatılmamasında son derece kritik bir rol oynamış olan Kılıç, bir süredir siyasi iktidarın önde gelen isimleri ve destekçileri tarafından “son vesayetçi” olarak gösteriliyor.

        Nisan ayında AYM açılış töreninde yaptığı konuşmanın ardından zirve yapan ama bir süredir yatışmış görünen Kılıç aleyhine propagandalar yüzde 10 olayıyla birlikte, kaldığı yerden, üstelik şiddetlenerek devam ediyor. Bu kavganın kabaca iki nedeni var:

        1- Erdoğan “kuvvetler ayrılığı” ilkesinden memnun değil, özellikle yargıdan şikâyet ediyor ve AYM’nin güç ve etkisini sınırlamak istiyor.

        2- Erdoğan, siyaseti “düşmanlara karşı savaş” temelinde kurguluyor ve düşmansız kaldığında kendine yeni düşmanlar yaratıyor.

        Erdoğan yanlılarının Gülen Cemaati’nden sonra AYM ve Kılıç’ı da düşman ilan edecekleri, hatta bu iki odak arasında bağlantı olduğunu da ileri sürecekleri belliydi. Nitekim Kılıç aleyhtarı yorumların çoğunda AYM Başkanı’nın 17-25 Aralık kriziyle birlikte tutum değiştirdiği söyleniyor ki şahsen çok emin değilim.

        Gülsüm Elvan’ın dik duruşu

        YAVUZ Bingöl, Berkin Elvan’a, ailesine ve sevenlerine çok ayıp etti. Berkin’in annesi Gülsüm Elvan’ın Bingöl’e verdiği cevabı aktarmak istiyorum:

        “Ne hırsızlık, ne arsızlık yaptın da bizi bastırmaya çalışıyorsun? O meydanda olsan sen de yuhalayacak mıydın? Ne ben, ne de ailem bizi yuhalatanın da yuhalayanın da annesini tanımayız, ismini bile bilmeyiz, ağzımızdan asla kötü söylemez, aklımızdan ve kalbimizden asla kötü düşünce geçirmeyiz. Ancak biz seni dünyaya getiren o güzel kadını tanırız, ellerinden öper, önünde saygıyla eğilir ve olur da bir haddini bilmez ona dil uzatırsa bedenimizi siper ederiz. Sen yine de onurlu ve güzel kadına laf etme şerefsizliğini gösteren bir alçak olursa, çık ve ilk konserinde beni; Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm’ü yuhalat. Gocunmam, yaralanmam, üzülmem. Derim ki Şahsenem bacı anamdır, ona gelen bana gelsin.”

        Gülsüm ve eşi Sami Elvan’ın serinkanlılığının, sağduyuyu hiç bırakmaksızın sergiledikleri dik duruşun herkese, hepimize örnek olmasını diliyorum.

        Diğer Yazılar