Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Emrah Serbes'in "Erken Kaybedenler" öyküsünden sinemaya diye beklerken tiyatroya uyarlanan öyküsü günümüz kutuplaşmasını mercek altına alan ve anlatımı ile verimli bir soruyu masaya koyan bir oyun. Yönetmen Sami Berat Marçalı öyküye satırı satırına sadık kalarak tahribat yapmamak adına bir nevi taşıyıcılığı tercih etmiş izlenimi yaratıyor. Aşırı sadakat nedeniyle direkt, net, somut ve yer yer basit bir dil kullandığı için acaba metin biraz daha estetize edilse ve öğretmek yerine hissettirmeye, sezdirmeye meyletse daha iyi olmaz mıydı sorusunu akla düşürüyor. Yani Marçalı, Serbes’e bu kadar sadık kalmasa ve kendi zengin dünyasını da bulaştırsaydı oyunun lezzeti, kıvamı ve aurası sahneye daha yakışmaz mıydı?

        Çünkü pek çok açıdan seyirciyi yakalayan ancak yakaladığı yerde hamlığıyla kopartan, kaydıran ve sonra tekrar kucaklayan bir akışa ve söyleme sahip. Aslında Sami Berat Marçalı’nın tüm yanlış ya da eksik anlamalardan kaçınmak için metni örtük değil doğrudan işlemesi gayet anlaşılır bir durum. İzleyicinin yaratıcı sezgi dünyası yerine en ilgi çekici olanı açık karşıtlıklar üzerinden değerlendirmesini ve anlamasını istiyor. Ne var ki anlaşılmaz olmak kadar çok anlaşılır olmakta bazen sorun olabiliyor. Özellikle kimi yüksek sahnelerde alegori, metafor ve sembollerden uzak didaktik metin mesajlarını direkt aşılasa da dayanıksız ve tatsız kalabiliyor. Marçalı sanki metni sahiplenmiyor ya da o kadar dokunulmaz buluyor ki kucağındaki öyküyü olduğu gibi sahneye bırakıyor.

        Yönetmenin öyküyü bu şekilde uyarlaması metni izleme anında etkisini güçlendiriyor, hatta büyülüyor ancak yerini yadırgayan yüksek nidalar, feryatlar, uzun ve tekrarlı ağlamalar yer yer göze sokuluyor olduğundan anlamdan kaybediyor. Kendisini sonuna kadar açan mesaj fazla direkt somutlaşınca delalet ettiği zıtlıkları kısırlaştırıp manayı tam kapsayamıyor sanki.

        Biri şehit ailesi olan Küçük Faşo Nurettin ve Kürt öğrenci Semih’in üzerinden okunan andımız, söylenen türkü, çekilen halay, ağlayan anne ile verilen kardeşlik mesajları sembolize ettiği sorunun büyüklüğünü ve çatışmanın derinliğini yer yer karikatürize ediyor, sonra derliyor topluyor ve fakat tam anlamıyla sonuna kadar taşıyamıyor. Sahne imkanlarının kısıtlı olması ise dar alanda atılmak istenen büyük golleri bolca alkışlatmayı başarsa da altı kalın çizili iletilerin içinden yiyor ve bir miktar ham kalıyor.

        Yine hatırlamakta fayda var ki bu bilinçli bir tercih ve yönetmenin şeffaf bir tutumla mesajlarını süslemeden, oyalamadan ve yormadan bir kere de sahne sahne vermesi seyirci açısından seyri kolay ve katharsise izin veren bir seyir sağlıyor. Ve belki de böylesi amaca daha yakın ve daha hizmetkardır.

        Hiçbir açıdan benzerlik göstermese de Mahsun Kırmızıgül filmlerinin önce iyice şişiren ve sonra tadıyla seyircinin gazını çıkaran işleri akla geliyor. Sosyal gerçekçi sorunları irdelerken abarttığı, köpürttüğü ve tüm ana damar hassasiyetleri malzeme ettiği için kimi eleştirmenler tarafından yerden yere vuruluyor ve kimileri göklere çıkarıyor. Kırmızıgül filmlerinin sanat mı gişe mi yoksa her ikisi birden mi olduğuna bir türlü karar verilememesi de yine aynı sebeplerden doğuyor. Marçalı’nın Üst Kattaki Terörist yorumu da benzer şekilde ayakta alkışlanırken yerilebilir de. Dolayısıyla yönetmenin metnin genetiğini bozmama endişesi belki de fazla popülist bir sonuç çıkararak tiyatrodan çok Serbes’in öyküsüne sözcülükle kalıyor.

        Sonuçta durumu kotaran, seyir zevkini sonuna kadar tatmin eden ve elini meselenin altına koyan bir metin olarak hakkını yemeden uyarlama tarzı tartışmaya açılabilir. Kaldı ki uyarlamaların nirengi noktası yani hangi metin için nasıl bir yöntem kullanılması seçimi içeriğe uygun sınırların isabetli öngörüsüyle mümkündür. Üst Kattaki Terörist’in bu açıdan tartışılmaya ihtiyacı var gibi görünmektedir. Son olarak muhteşem oyuncuların kusursuz performansları oyunun tüm gölgeli alanlarını temize çıkarmakta ve hayranlık uyandırmaktadır.

        Diğer Yazılar