Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Önceki günkü "Evlilik; Hizmet Sektörü" başlıklı yazısıyla milleti pes ettirdi, "Yeter! Söz milletindir" diyerek olaya müdahale hakkımızı doğurdu.

        Burada dikkat edin, bu yazı benim kendimi milletle özdeşleştirdiğim ender durumlardandır, bir daha olacağını da sanmıyorum; o yüzden sürdüğü kadarıyla keyfini çıkarın.

        Yazısında özet olarak, kadınların evlilikte sürekli hizmet içinde olduklarını söylüyor. Pakize hangi grubun evliliğinden bahsediyor bilemiyorum, ama galiba o da son zamanların modası olan halka yakın olmak, halkın değerlerine yakın durmak trendinden etkilenmiş, onların evliliklerine bakmış olmalı.

        Ancak bizim tarafta durum böyle değil. Yani beyaz Türk milletinden bahsediyorum. Bizde de evlilikler hizmet sektörü içinde kabul edilebilir, ama bizde hizmeti erkekler yapar kadınlar değil.

        Kendimden örnek vereyim... Benim karım daima kendisine ilgi göstermemi bekler. Bir erkeğin, karısına sürekli ilgi göstermesini beklemek büyük bir insan hakları ihlalidir.

        Bu ilgi beklentisi dışında özel talepleri de vardır, onların da karşılanmasını ister. Örneğin, biraz kendime zaman ayırmış oturuyorum değil mi. Rana benden kalkıp güzel bir risotto yapmamı ister.

        Risotto, pişirmeye başladığınızda başından yarım saat hiç ayrılamayacağınız bir yemektir; bu yüzden onu özellikle istediğini sanıyorum. Bizim evde hizmette süreklilik prensibi geçerlidir; ben hizmeti vereceğim, o da alacak, bu kadar net prensibimiz.

        Pakize'nin dediği gibi de bazı evler vardır, ama emin olun ki o tür evlerde hiçbir erkek, karısından risotto pişirmesini isteyecek hayal gücüne sahip değildir.

        Onlar istese istese biraz pilav veya bulgurlu pilav isteyebilir. Bunları pişirmek için sürekli başında durmaya, sürekli ilgi göstermeye gerek yok. Koyarsın tencereye, gelir oturursun yerine, bir süre sonra da alırsın ocaktan olur biter.

        Risotto ile bitmez işim, Rana onun yanında ayrıca şarap da ister. Eğer evde şarap kalmamışsa ilk önce kavga çıkar, "Bir daha bana haber vermeden evde hiçbir şeyi bitirmeyeceksin" yolundaki geleneksel azarımı işitirim, sonra da markete giderim. Bir defasında "Sadece Sancerre şarabı içerim" diye tutturdu, ben de sadece sussun diye risottoyu pişirdikten sonra yurtdışına gittim ve Sancerre'i alıp geldim.

        Bunun dışında başka hizmetlerim de var tabii ki; şöyle anlatayım meseleyi: Eğer bu dünyada alışveriş torbalarını taşımakla kilo veriliyor olsaydı, benim dünyanın en fit vücutlu insan olmam gerekirdi. Hatta boyum bile uzamış olmalıydı.

        Taşımanın bana zor geldiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, beni daha çok beklemek yıpratıyor. Rana alışverişe konsantre olmuşken yanında konsantrasyonunu bozacak bir organizma istemiyor.

        Hep dükkânın dışında bırakır beni. Hiçbir zaman da dediği vakitte dönmez. Sanki benim bu hayatta dükkânlar dışında taşınacak yeni torbaları beklemekten başka hiçbir işim yokmuş gibi davranır. Bir defasında "Hemen gelirim" dedi. 3 saat sonra yanıma uğrayıp, "İşim biraz uzayacak, biraz daha bekleyeceksin" dedi.

        Ben 3 saatten sonra, "Bari beklemeyeyim de gidip eve bir film seyredeyim" dedim. Gidip filmi seyrettim, sonra da bir duş aldım, ardından dükkânın önüne gittim. Gittiğimde hâlâ gelmemişti, yarım saat sonra alışveriş paketleriyle geldi.

        "İnsan arada bir içeriye bakar, acaba karımın yardıma ihtiyacı var mı?" diye sorar dedi. Bir önceki alışverişimizde içeriye baktığım için kızmış ve konsantrasyonunu bozmakla itham etmişti beni. Sonra da asıl niyetimin güzel tezgâhtar kızları dikizlemek olduğunu iddia etmişti.

        Pakize Suda'nın, yazısını yazarken hangi grup insana baktığını gerçekten anlamadım; çünkü yazısında "sürpriz partiler"le ilgili bölüm var. Bu bölümde kadınların kocalarına düzenlediği "pastadan dansöz çıkan" doğum günü partilerinden bahsediyor.

        Bu biraz beyaz Türk ailelerine yakışan bir durum gibi geldi bana. Evet bizde böyle partiler vardır, ancak bunları eşlerimiz, kadın arkadaş grubuyla seyahatteyken erkekler arasında düzenleriz. Eğer yurtiçi seyahattelerse bunu yapmaktan korkarız; öyle bir işe girişmemiz için karılarımızın misak-ı milli sınırları dışına çıkmaları gerekir.

        Hem sonra bizim partilerimizde pastadan çıkan kadının mesleği dansözlük filan değildir. Dansöz seyrederek kaybedecek zamanımız yok bizim; dansözü eşlerimiz yanımızdayken belki seyrederiz.

        Pakize Suda yazısının sonuna doğru, "Seks konusuna girmedik daha" demiş; bence de girmesek daha iyi olur ama biz zavallı erkeklere haksızlık yapılmasa da çok iyi olurdu doğrusu.

        İşte şimdi yandık

        DOĞRUSU Ertuğrul Özkök'ün Palo Alto'dan dönmesini dört gözle beklediğim söylenemez. Eskiden gazetelerin geleceğinin sallantıda olduğunu söyler ve buna karşı mücadele edilmesi için neler yapılması gerektiğini düşünürdük.

        Şimdi ise oradaki dijital gelecek çalışmasından döndüğünde, o geleceğin olmamasının doğru bir iş olduğunu da söylemeye başlayacak. Her şey daha da çekilmez olacak

        Duyarlı yazı bölümü

        BEN yerkürenin dengelerinin korunmasından, tarımın sürdürülebilir olmasından, ekolojik dengelerin sağlanmasından yana bilinçli ve doğal olarak tahammül edilmesi imkânsız bir insanım. Bu yüzden ülkemizdeki kereviz saplarının ziyan edilmesi sorununa son verilmesini istiyorum. İktidarı da bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum.

        Kereviz sapları çok lezzetlidir, daha da önemlisi bloody mary yaparken kokteyle apayrı bir lezzet katar. İktidardan bu acil sorunumuza duyarlılıkla sahip çıkmasını bekliyorum.

        Diğer Yazılar