Dün yeni cumhuriyetin ilan günüydü
BUGÜNE kadar hiçbir önemli hayati sorununu barışçı yöntemlerle çözememiş cumhuriyetimiz açısından dün bir dönüm noktasıydı.
İleride çocuklarımız, torunlarımız, 21 Mart 2013 tarihini yeni bir cumhuriyetin ilanı olarak, bayram günü olarak kutlayacaklar.
İlk önce Abdullah Öcalan'dan çok olgun, sağlam analizlere dayalı bir gelecek tasarımı ve yeni cumhuriyetin temel taşlarını oluşturacak fikirlerle dolu açıklama geldi.
Sonra bütün televizyonlarda Nevruz kutlamalarının olgunluğu, böyle görüntülere hasret olan insanlarımıza naklen aktarıldı.
Bence Öcalan, bu süreçte gösterdiği olgunluk ve liderlik vasfıyla hangi satır arası okunursa okunsun olumluluk akan, hiçbir falsosu olmayan bir açıklamayı çok zor şartlar altında ve çok kritik bir zamanda yaparak bu ülkenin geleceği için sağlam bir adım attı.
Tabii dünkü ülke zaferinde bu ülkenin siyasi liderliğinin zor şartlara, tehlikelere göğüs gererek attığı cesur adımların rolünü her zaman minnetle hatırlamalıyız. Ayrıca siyasi otorite dışında sürecin uygulayıcısı olarak MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın gösterdiği özverili vatansever mücadeleyi de katiyen unutmamalıyız.
Daha çok büyük laflar edebilirim, ama ben sadece bir erkek çocuk babası olarak dünden itibaren oğlumun geleceğine bu ülkede çok daha emin bakmaya başladım.
Sadece bu nedenle de olsa -ki bu bence yeterli nedendir- bu süreci sonuçlandıran herkese, başta siyasi iktidara ve onun direktiflerini uygulayanlara teşekkür borçluyum.
Dediğim gibi, çocuklarımız 21 Mart 2013 tarihini ileride bir bayram olarak kutlayacak ve inşallah ben de yaşlı bir adam olarak onların sevincini ve gururunu paylaşacağım.
Şaraptan anlamak
FRANSIZ Psikolog Frederic Brochet, yaptığı detaylı çalışma sonucunda beyaz şarabın içine kırmızı yiyecek renklendiricisi konulduğunda deneyimli içicilerin bile bunu kırmızı şarap sanarak yorumlar yaptıklarını keşfetmiş.
Dahası Fransa'da bir şarap şişesine "vin de table" etiketi yapıştırıldığında, yani o şarabı "sıradan, gündelik" olarak damgaladığınızda bir tür tepki alınmış, yine aynı şaraba "grand cru" yani "önemli, büyük" etiketi yapıştırıldığında farklı tepkiler gelmiş. Herkes tada göre değil etikette ne dendiğine göre yorum yapmaya başlamış.
Aynı deneyler kokular hakkında da yapılmış. Biliyorsunuz bir şarabı denerken yapılan ilk iş, kokusunu almaktır. Brown Üniversitesi'nde psikoloji dalında profesör olan Rachel Herz, yaptığı çalışmada insanın kokuyu önceden kendisine verilen bilgiler doğrultusunda aldığını görmüş.
Örneğin, bir kokuyu, deneyi yapan "Bu kusmuk kokusu" diye damgaladığında koklayan kusmuk kokladığını düşünmüş, ama aynı kokuyu "Bu parmesan peyniri" diye damgaladığınızda koklayan kaliteli bir peynir kokladığını düşünmüş.
Şarapta da bu oluyor; uzmanlar o şarabın kokusunu türlü yaratıcı şekillerde tanımlıyorlar. Örneğin, "Yağmur sonrası toprak gibi kokuyor" veya "Kır çiçekleri kokusu var, ağızda şeftali tadı bırakıyor" gibi zengin yorumlar olabiliyor ve biz içtiğimizde bunların hiçbirini tadamasak bile bu tanımlar nedeniyle varmış gibi sanıyoruz. Şarapta "uzmanlığı" olan herkese arz ederim bu bilgileri.
TARİHİ BİR GÜN
EĞER Nurgül Yeşilçay yeni bir cesur poz vermezse, eğer bu olmadan bir gün geçirebilmek gün Türkiye tarihine önemli bir gün olarak geçebilir. "Seks sattırır" mantığıyla yapılan bu cesur görüntü verme bombardımanı abartılı olduğunda sıkıcı ve rutin hale gelebiliyor. Her şeyi tadında bırakıp arada bire indirgemek doğru olacak.
Ben de Nurgül Hanım'ın güzel vücudunu görmekten memnunum, ama nasıl ki ben iskender döneri de çok severim ama bunu her gün yersem bıkarsam, vücudu her gün çeşitli cesur durumlarda görmek de bıktırıcı olabiliyor.