Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BU yıl Türkiye'de en çok okunması gereken kitap, John Rawls'un "Bir Adalet Teorisi" (A Theory of Justice) adlı kitabı olmalı. Yeni bir Anayasa'nın yapılacağı varsayılan bu yılda hem yapıcılar hem de onlardan talepleri olanlar, kafalarını netleştirmek için bu kitabı mutlaka incelemeli.

        Ekonomi doktrinleri çalışmaları bağlamında bana 40 yıl kadar önce okutulan bu kitabı bugünlerde de elimden düşürmüyorum. Çünkü Anayasa sonuçta bir adil toplum arayışı olmalıdır. Adil bir topluma ulaşma çabası, insanın kendi hayatını düzene sokarken başka insanlarla ilişkilerinin çerçevesini belirlemek için ihtiyaç duyduğu ahlaki ilkelere ulaşma çabasıdır.

        İnsanın kendini ve başkalarıyla ilişkilerini düzene sokarken neyin meşru olacağına, sınırların nerede çizileceğine ve neyin doğru kabul edilebileceğine ilişkin düzenlemeler ("etik"in alanıdır bu) yapılmalıdır. Dolayısıyla düzgün bir Anayasa yazmanın bu kadar zor olmasının nedeni, anayasaların aynı zamanda zor bir etik çalışma ürünü de olmalarıdır.

        Dolayısıyla temel ilkelerde anlaşıldıktan sonra Anayasa'nın fiilen yazılması çok da zor olan bir şey değildir. Türkiye bugüne kadar kolay olan bölümün zor olduğu varsayımıyla davranıp boşuna zaman harcadı, birtakım komisyonlar topladı ve her defasında ortaya yetersiz kötü anayasalar çıktı.

        EN HAYATİ SORU

        Bu defa asıl zor olan bölüme konsantre olunmalı ve etiksel bir çalışma yapılmalıdır. Hepimiz, bütün vatandaşlar kendimize şu soruyu sormalıyız: "Biz kendimize nasıl bir yaşam istiyoruz? Bu yaşamı kendimize kurarken toplumdaki diğer insanlarla ilişkilerimizin nasıl olmasını isteyeceğiz?" Bence her anayasanın temelinde bu soru olmalıdır. Bu soruya bizler kendimiz için net cevaplar verdiğimizde ve toplumda buna benzer cevaplar arttıkça (toplumsal mutabakat) bunu sağlayacak yeni Anayasa'nın da temeli kurulur.

        İnsanın kendine nasıl bir yaşam istediği, diğerlerine nasıl davranacağı ve kendisine nasıl davranılmasını istediği de temelde etikle ilgili bir sorundur. Rawls'un kitabı benim etikle ilgili olarak ve adil toplum hakkında, adalet kavramı hakkında düşünmemi kolaylaştırıyor. Bu nedenle anayasa yapıcılarına da bu kitabı tavsiye ettim. Onlar bunu okuyuncaya kadar işte benim nasıl türde bir hayat istediğime dair arzularım aşağıdaki gibidir.

        SEKÜLER DEVLET

        1- Ben artık laik değil, seküler devletin olduğu bir toplumda yaşamak istiyorum. Bence laik devlet, insanlara inançlarını nasıl yaşamalarının doğru olacağını dikte eden bir devlet idaresidir. Ama bence her insana inancını istediği gibi, hiç kısıtlama olmaksızın yaşama imkânlarını açan devlet, sekülerdir.

        Devlet inanana nasıl yaşamasının doğru olacağını söylemek yerine onun kendisi için doğru olanı zaten bulacağını görüp bunun önündeki bütün engelleri kaldırmalıdır. Şunu bilin ki, sadece bu tür toplumlar inanmak istemeyenlere de en rahat yaşam alanı tanırlar.

        KAMUSAL ALAN

        2- Türkiye'nin kamusal alan kavramına bir an önce netlik getirmesi gerekiyor. Eski düzene göre bir genç kadına, "Sen istersen evinde türbanını tak, ama bununla bir kamusal alan olan üniversiteye gelme" denebiliyordu ve bu tuhaflık fazla bir anayasal sorun çıkarmadan yaşanabiliyordu. Yeni Anayasa'mızda inananın önündeki engelleri kaldıracak seküler devlet, kamusal alan kısıtlamalarını da ortadan kaldırmak zorunda.

        3- Ben özgürlükler ve düşünce hürriyeti hakkında mutlakçıyım. Yani her düşünceye, her davranışa, her yaşam tarzına mutlak özgürlük verilen bir ülkede yaşamak istiyorum. Bu yaklaşımımda bazı etik problemler olduğunun farkındayım; çünkü özgürlüklerimizi kullanırken bunun diğer insanlarla ilşkilerimiz açısından nerede, nasıl sınırlanacağını da ilke bağlamında netleştirmeliyiz.

        İlke oluştururken bizi yönlendiren yine daha fazla demokrasi ve özgürlükler arayışımız olmalıdır.

        ANAYASA KISA OLSUN

        Bence bu kısa liste üzerinde bir toplumsal uzlaşma oluşturulursa gerisi teferruattır ve otomatik olarak da gelir.

        Bence uzun ve hayatın her alanını kesin düzenleyen anayasalar yapmak bir marifet değildir, aksine bu tür anayasalar daima sorunlu metinler olmuşlardır.

        Türkiye seküler, kamusal alanını buna göre düzenlemiş, her vatandaşına özgürlüklerini ve düşünce hürriyetini maksimum düzeyde vermiş bir ülke olmaya karar verdikten ve Anayasa'nın temel hükümleriyle bunlar güvenceye alındıktan sonra diğer maddelerde artık neyi, nasıl yapacağınız da az çok belli olmuş demektir.

        AMASI MAMASI OLMAZ

        Bu tür anayasaların "ama"yla, "fakat"la başlayan cümlelere ihtiyacı yoktur. Örneğin, "Düşünce hürriyetiniz var ama" lafını anayasada çok söylememeniz gerekiyor. Özgürlüğü bir maddede verdikten sonra diğer maddelerde "Bunu nasıl yapıp da kısıtlarız?" diye düşünmenin de önüne prensip olarak geçilmelidir.

        YENİ TÜRKİYE BUNA ZATEN HAZIR

        2012 yılında yapılacak yeni Anayasa'nın, yeni Türkiye'nin anayasası olacağı unutulmamalıdır. Yeni Türkiye'nin kendisine özgü güzel bir gerçeği var ve benim kendime özlediğim hayatın kurulmasını kolaylaştıracak bir Anayasa'nın bu tür bir ülkede yazılması çok daha kolay olması gerekiyor diye de düşünüyorum.

        Vatandaş, seküler yaşamı ve kendi kamusal alanını daha şimdiden sorunsuz pratiğe geçirmeye başladı bile. Yeni Anayasa'nın yapacağı tek şey, bütün bu gelişmelerin sekteye uğramamasını sağlamak ve pratikte yapmaya çalıştıklarımızı daha rahat kurmamıza yardımcı olacak çerçeveyi çizmekten ibaret.

        ***

        Ateistler İçin Din

        KAMUSAL alan kavramının yeniden düşünülmesinin, yeni Anayasa açısından öneminin büyük olduğunu düşündüğümden Alain de Botton'un "Ateistler İçin Din" kitabının geçen yılın sonuna doğru yayımlanmış olmasının Türkiye açısından büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.

        Çünkü bu kitapta ateistlerin bile dindarlardan öğrenebilecekleri güzel şeyler olduğu yazıyor ve bunları öğrenmesinin bir ateistin yaşamını nasıl daha anlamlı ve güzel yapacağı anlatılıyor.

        Bu kitap incelendiğinde Türkiye'de kamusal alanımızı daha bilinçli, daha gönül rahatlığıyla kurmaya girişebileceğimizi düşünüyorum.

        ***

        Yine zengin olamadım

        BU defa 40 milyonun bana çıkacağına çok inanıyordum, o yüzden kendime beş bilet aldım ve birtakım hayaller kurdum. Güya para çıkar çıkmaz kendime New York'ta şehri güzel gören bir stüdyo alacaktım ve onun yüksek camlı odasını büyük bir barla döşeyecektim, barı kaliteli şarap, viskilerle dolduracaktım (Müzik setimi bile seçmiştim, o da Bose olacaktı).

        Sonra da her üç haftada bir, iki-üç günlüğüne oraya gidecektim. Ama çekilişten sonra bana çıkan parayla sadece bir şişe rakı alabildim, onu da manzarasız çalışma odamda efkârdan içiyorum.

        ***

        Yeni Star hakkında

        STAR televizyonunun tanıtım müziğini ve filmini, kanalın yeni logosunu, ekran grafiklerini beğendim ama birtakım eleştirilerim de var. Bunları da www.haberturk.com'daki medyatık blogumda uzun uzun yazdım.

        Orada da dediğim gibi, bizim sektöre yatırım yapan her girişimi sonuna kadar destekliyorum. Eleştirilerim de her şeyin daha iyi olmasına katkıda bulunmak amacını taşıyor.

        Diğer Yazılar