Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKAN Erdoğan’ı, geçmişten bahsederken daima kin dolu ve öfkeli görüyoruz. Bu hislerle dolu olmasının çok da haksız nedenlere dayanmadığı açık. Ancak dünyanın çok kritik gelişmeler içinde olduğu ve hem global hem de iç gelişmelerin üzerinde büyük yük oluşturduğu bir dönemde Türkiye’nin sadece geçmişle hesaplaşıp bir anlamda öfkesini boşaltmakla yetinemeyeceği de barizdir. Eğer bu durumda kalmakta ısrar edilirse, Türkiye global yeni düzende öncü devletlerden olma iddiasını korkarım ki kaybedecek. Eğer elimize geçen büyük fırsatı kullanmazsak kaybedilmiş geçmişimize bir de kaybedilmiş gelecek katılacak. Bu tehlikeyi bertaraf etmek Erdoğan’ın elinde. Başbakan geçmişte yaşananla hesaplaşmanın her şeyden önemli olduğu izlenimi vererek liderlik etmek yerine bir beyaz sayfa açarak geleceğe konsantre olmalı. İnanarak bahsettiği ve bu kez ilk defa gerçekleşmesi ihtimali hayli yüksek olan büyük ve güçlü Türkiye amacına kilitlenmeli.

        SADECE GEÇMİŞTE YAŞAYAMAYIZ

        Geçmişteki darbe girişimleriyle yüzleşmek ve hesabını sormak gayet tabii ki önemlidir, ancak bence bu hesap üst düzeyde zaten soruldu ve darbe fikri artık tarihe gömüldü. Darbeci zihniyete karşı ideolojik savaş da kazanıldı. Siyasi açıdan darbeci zihniyet darbe yedi.Her şeyden önemlisi, darbeci zihniyete karşı hayli geniş bir toplumsal tepki oluştu. Bütün bunları AKP iktidarının oluşturduğu siyasi iklim sağladı. CHP’de de büyük bir değişim başladı, içindeki eski darbeci zihniyeti tasfiye ediyor o partimiz de. TSK’da sadece bazı davalar yüzünden yediği darbe nedeniyle değil, daha da önemlisi ideolojik olarak aldığı yenilgiden sonra bundan böyle bırakın bir askerin darbeden laf etmesini, bunu düşünebilmesi bile kolay değil. Çünkü Türkiye birçok yönüyle cumhuriyet sisteminin kurucu ideolojisiyle yüzleşti, birçok eleştiri ve özeleştiri getirildi. Şimdi yeni Türkiye’yi kurma zamanı ve ikinci cumhuriyet döneminde artık geçmişin kavgalarını yapmaya değil yeni olanı kavrayıp şekillendirmemizi sağlayacak diyaloglara ve uzlaşmalara ihtiyacımız var. Bunu bir tek Başbakan Erdoğan sağlayabilir, buna giriştiği takdirde CHP’nin de ona tam destek vereceğini sanıyorum.

        ERDOĞAN BUNA ZORUNLU DA

        Bu sadece Başbakan’ın iyi niyetine kalmış bir şey de değil. Erdoğan bunu yapmadığı, sadece geçmişin hesabını sormaya konsantre olduğu takdirde Türkiye’nin çoktan başlamış bulunan global oyunda mağlup olacağını görmelidir. Yeni oluşan global dünyada ve yeni dünya düzeninde her şey çok hızlı değişiyor. Ekonomiler, siyaset anlayışları, kültürler çok büyük bir değişim içindeler. Neyin ne olacağı henüz belli değil ama ana eğilimler ortaya yavaştan çıkıyor. Bu yepyeni düzende başarılı bir şekilde yer almak isteyen her ülke kendi içinde yeni global düzene uygun ekonomik, siyasi ve kültürel dönüşümü acilen yapmak zorunda. Türkiye durumun aciliyetinin farkında mı? Açıkça üzülerek söylemem gerekiyor ki, bu yeni düzen içinde önemli bir konumda yer alması ihtimali büyük olan ülkeler arasında bir tek Türkiye bunun farkında değilmiş gibi davranıyor. Çünkü eğer potansiyelinin farkında olsaydı geçmişin hesaplaşmalarına bu kadar takılıp kalmazdı, geleceğe konsantre olarak hazırlıklarına başlardı Geçmişin kininden arınma zamanı. Eğer biz kendimize bir beyaz sayfa açmazsak ve yeni Türkiye’nin hepimize sağladığı fırsatları kullanıp ülkemizi global bir oyuncu yapmak için çalışmaya başlamazsak, bunun hesabını çocuklarımıza ve torunlarımıza zor veririz. Başbakan Erdoğan zor da olsa içindeki birikmiş kin ve öfkeden arınmalı, global düzende öncü rol üstlenecek Türkiye’yi geleceği kurmaya konsantre etmeli. Bu duygulardan arınmak, geçmişte yaşanan haksızlıkların büyüklüğü nedeniyle zor olabilir, ama lider olmak da bu zor olanı başarmaya bağlıdır. Dahası, dindar bir Başbakan’ın bunu isterse çok daha kolay yapabileceğini düşünüyorum.

        Erdoğan’ın üslubu üzerine

        SON günlerde Başbakan Erdoğan’ın çok sık sert üslup kullandığını ve onu bayağı sinirli gördüğümü söylemem gerekiyor. Bu belki de 28 Şubat tartışmaları içinde olduğumuzdan, o ve arkadaşlarının 28 Şubat’ın verdiği acıları çok hissettiğinden olabilir. Ancak sürekli olarak geçmişin hesabını sormak için düşünen bir liderlik üslubu Erdoğan’a hiç yakışmıyor. Eskiden kötülükleri yapanlar, tarihi okuyamayıp bu yüzden bizzat kötü olmasalar bile kötü davranışlarda bulunmuş olabilirler. Erdoğan ise onların eylemlerine maruz kalmakla birlikte onları bitirmiş olan tarihi süreci doğru okuyarak, doğru zamanda doğru tavır aldı ve bir dönemi ve aktörlerini sildi. Bu durumdaki liderin hâlâ eski olanlara kızması ve kinlenmesi, hem kendisi hem de Türkiye için bir vakit kaybıdır.

        GQ Dergisi

        BEN Conde Nast dergilerini (Vanity Fair, New Yorker, GQ) daima bir uzman titizliğiyle incelerim. Arkadaşlar belki de bunu bildiklerinden olsa gerek GQ Türkiye’nin ilk sayısını göndermişler. Çok titiz bir çalışmanın ürünü, keyif veren bir dergi olmuş, tebrik ediyorum. Ama bu tür dergilerde Türkiye’de eksik gördüğüm bir yan da var. Bunu da www.haberturk.com’da Medyatık blogumda yazdım.

        Diğer Yazılar