Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HİÇBİR şey! Evet yanlış okumadınız. Başlıktaki sorunun net cevabı bu! Üstelik bu cevap benim gözlemlerim neticesinde oluşan bir cevap da değil! Bu bir bilimsel tespit! Ciddi bir kamuoyu araştırma şirketi tarafından yapılan bir yoklamanın sonucu. Araştırmanın tamamını sizlerle paylaşmayı isterdim ama maalesef onu yapamıyorum; yakında açıklanır diye tahmin ediyorum.

        Ama gördüm... Hatta benim gördüğümü Türkiye kamuoyuna mal olmuş birbirinden kıymetli isimler de gördü. Ve o gördüğümüz araştırmanın sonucuna göre de AK Parti seçmeninin neredeyse yüzde 90’ı, başaktörü Zarrab olan ABD’deki davanın Türkiye’yi uluslararası arenada tamamen zora düşürmek gayesiyle sahnelenen bir oyun olduğuna inanıyor ve bu oyuna asla gelmeyeceğini üzerine basa basa belirtiyor...

        Dedim ya, “Keşke tamamı elimde olsaydı”... Zira gerçekten çok ama çok ilginç bir araştırma. Daha doğrusu tuhaf. Şöyle mesela... Sorulan soruya göre AK Parti seçmeni Zarrab’ın iddia ettiği gibi rüşvet verdiğine yüzde yüz inanıyor... Yani, “Evet işin içinde rüşvet var!” diyor. Ve rüşvet aldığı iddia edilenlerin de kesinlikle yargılanması gerektiğini söylüyor ama “Türkiye’nin işi bu” diyor. “Eğer bir yargılama yapılacaksa bunu Türkiye yapmalı, ABD değil” diyerek noktayı koyuyor!

        Özetle değerli okurlarım... Başta FETÖ olmak üzere muhaliflerin ve muhalif basının söz konusu dava üzerinden en büyük beklentileri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin kendi tabanında itibar ve güven sarsıntısı geçirmesiydi. Gözlerimle gördüğüm söz konusu araştırmadan hareketle bu beklenti içerisinde olanlar üzülecekler ama şunu çok net söylemeliyim: “Haberiniz olsun... Değil 5-10 puan, 1 puan bile düşme yok AK Parti’nin oy oranında!”

        Bu arada, söz konusu araştırmadan haberdar olmama vesile olan kişi de muhalif partinin bir üyesi. Yani iktidar mensubu ya da sempatizanı değil. Daha önce hiç tanışmamıştık. Bir davette tesadüfen karşılaştık ve nasıl oldu, boşluğuna mı geldi bilmiyorum, aralarında benim de olduğum insanlara telefonundaki bahsettiğim bu araştırmayı gösterdi ve tek tek okudu. Çok ilgimi çekti tabii bir gazeteci olarak...

        *************

        BİR ‘RÖPORTAJ’, SADECE ‘RÖPORTAJ’ DEĞİLDİR MİLLET!

        EN sonunda ben de onunla röportaj yapacağım galiba! “Nasıl başarabiliyorsun bu isimlerle bu olağanüstü söyleşileri yapmayı?” diye sorup, ben oturacağım önüne...

        Gerçekten inanılmaz, harika işler çıkarıyor Nalan Koçak! Eskiden ara sıra yapıyordu, artık rutine bağladı ve her pazartesi müthiş işler çıkarıyor genç arkadaşımız. Bazıları abarttığımı, yazdıklarımın tamamen meslektaş dayanışmasının bir yansıması olduğunu düşünebilir. O da var tabii. Elbette ki en büyük keyiflerimden biri, özellikle hemcinslerime destek atmak ama Nalan’ın yaptığı iş desteğin ötesinde anlamlar ifade ediyor benim için.

        Söyleşi deyip geçmemek lazım... Söyleşirsin. Karşına birini alıp konuşursun, hatta biraz iş biliyorsan sıradan bir isimle bile yaptığın röportajdan gündeme oturtacak bir şeyler bulup patlatırsın ama söyleşide esas mesele ne konuştuğundan daha önemli olan kimi konuşturduğundur.

        Nalan’ın kombinasyonu dört dörtlük bu nedenle. Hem konuşturulması çok ama çok zor isimlere ulaşıyor, hem de küt küt sorup çok ses getiren cevaplar alıyor. Ve Nalan bir de bunu Türkiye dışından isimlerle yapıyor. Zaten bence en zor tarafı da o! Önceki gün mesela şahaneydi yine yaptığı iş! Geçen sene Ankara’da hunharca katledilen Rus Büyükelçi Karlov’un eşi Marina Karlova’yı konuşturmuş. Çok gazetecinin aklına gelmiştir o isimle konuşmak ama eminim bir süre sonra ulaşamadıklarından ya da ikna edemediklerinden dolayı vazgeçmişlerdir. Nalan’ı Nalan yapan işte vazgeçmemesi...

        Öğrendim ki kaç aydır peşindeymiş kadının ve sonunda ikna edip konuşturmayı başarmış. Tebrik ediyorum kendisini ve can-ı gönülden kutluyorum...

        *************

        TRUMP’IN ASIL DERDİ NE?

        HERHALDE, “Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ederek iyi yaptı” demeyeceğim ama Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesiyle ilgili farklı bir pencereden bakacağım.

        Adam çok patavatsız eyvallah ama nihayetinde aptal değil. Kudüs’le ilgili bu çıkışının sonucunda tüm dünyada nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını elbette ki biliyordu. Bilmese de en azından birileri bilmesi gerektiğini söylemiştir kendisine. Tüm bunlara rağmen kalktı bu sivriliği yaptı. Neden? Çünkü kafa aşağı gittiğinin farkında ve bu düşüşünü de ancak Amerika’daki Yahudi lobisinin tam desteğini alırsa durdurabileceğine inandırılıyor. Yoksa herkes farkında ki, Trump için mesele ne İsrail, ne de Kudüs...

        Zerre miskal umurunda olduğunu düşünmüyorum oralarda neler olup bittiğinden. Onun umurunda olan tek şey, altından kaymakta olan koltuğunu tutmak, başka da bir şey yok. İddia ediyorum; deseler ki, “Başkan, Kudüs’ü İslamiyet’in merkezi ilan edersen ABD’deki tüm Müslümanlar sana oy verecek ve koltuğun yüzde yüz sağlama alınacak!”, vallahi onu da yapar Trump! O kadar korkuyor adam politik kariyerinin fiyaskoyla sonuçlanmasından.

        Diğer Yazılar