Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BU işi yapınca, yani gazetecilik, özelde de yorumculuk, ister istemez bazı konuların içine girmek zorunda kalıyorsunuz. FETÖ’yle mücadele kapsamında meslekten ihraç edilenlere ilişkin yapılan çalışmalar da bunlardan biri. Geçen gün de yazmıştım. Oluk oluk mektup yağıyordu ilk zamanlar, ama ben mümkün olduğunca bu mektupları köşeme taşımıyordum; çünkü o günün şartlarında doğru olmazdı bu. Ortalık çok karışıktı ve açıkçası kimin doğru söylediğini tespit edebilmek mümkün değildi.

        Ama artık mümkün. Çünkü geçen mayıs ayında göreve başlayan OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu, çalışmalarında bayağı ilerlemiş durumda. Dün OHAL Komisyonu Başkanvekili Esat Işık’la bir görüşme yaptım telefonda. Biz gazetecilere, köşe yazarlarına gelen mektuplardaki iddialardan yola çıkıp konuyla alakalı hemen her şeyi sordum.

        KURUM TEBLİĞ EDECEK

        Hemen en başında şunu belirteyim değerli okurlarım, OHAL Komisyonu çalışmalarında bayağı bir yol kat etmiş. Ve epeyce bir başvurunun da incelemesini yapıp kararlarını vermiş. Ancak bu kararların komisyon tarafından açıklanacağı bilgisi doğru değil.

        Esat Işık, “Toplam 103 bin başvuru var komisyonumuzda. Tamamı değil ama bir grup başvuruyla ilgili kararları verdik ve bu kararları kişilerin ihraç edildiği kurum ya da kuruluşa göndereceğiz. Kişinin işine geri dönüp dönmeyeceğinin tebligatını da o kurum yapacak. Bizim herhangi bir dosyanın öyle ya da böyle sonucu hakkında bilgi vermemiz mümkün değil!” diyor ve ekliyor: “Alınan kararları yolladığımız kurum 15 gün içerisinde tebligatı kişiye ulaştırmak zorunda. İşe iadesine karar verilmiş yahut reddolmuş fark etmiyor bu durum. İvedilikle kişiye ulaştırılması konusunda hassasiyet üst düzeyde!”

        BAŞKA BİR GÖREVE

        Sayı alamadım bir türlü Işık’tan ama anladığım kadarıyla daha devam edecekler çalışmaya. Çok da normal böyle olması; çünkü komisyon henüz 6 aylık. 6 ay içerisinde tamamının bitirilmiş olması zaten imkânsız. Bu arada bir detay daha öğrendim. Ben bilmiyordum bunu. Büyük bir ihtimalle çoğunluk da benimle aynı durumda.

        Şöyle bir kural varmış KHK gereği... Göreve iadesine karar verilen kişi eski görev yerine dönemiyor. Mesela öğretmen, kadrosu Milli Eğitim Bakanlığı’nda. O öğretmen geri döndüğünde aynı kadroyla devam edemeyecek. Başka bir kurumda, örneğin Nüfus Müdürlüğü’nde istihdamı sağlanacak.

        Bir ayrıntı da işe iadesi kabul edilmeyenlerle ilgili. Yargı yolu açık bu kişilere ve bu kişiler eğer isterlerse komisyonun ret kararını, sırf bu iş için görevlendirilen Ankara İdare Mahkemesi’ne götürebilecek. Yani komisyonun “kendisinin FETÖ ile ilişkisinin kesin olduğu” yönündeki kararından şikâyetçi olabilecek.

        ‘TEK KRİTER YOK’

        Işık’la uzun bir görüşme yaptık. Sağ olsun, tüm sorularıma açıklıkla ve samimiyetle cevap verdi. Bu sorularımdan biri de komisyonun değerlendirmesinde hangi kriterleri delil kabul ettiğiyle alakalıydı. “Tek bir kriter yok” diyor Işık. Bir kişinin FETÖ üyesi olduğunun tespiti için ilk baktıkları, önem verdikleri şeyin kişinin devlete sadakatinin olup olmadığını söylüyor.

        Yani değerli okurlarım, bir kişinin Bank Asya’da hesabının olması ya da FETÖ’nün okullarında eğitim görmesi, o kişinin FETÖ’cü olduğu yönünde bir karara vardırmamış komisyonu. Hatta şöyle söyleyeyim: ByLock bile tek başına kesin bir delil kabul edilmemiş. “Çok kuvvetli bir delil evet ama telefonunda her ByLock çıkanın da FETÖ’cü olduğunu kabul etmedik” ifadesini kullanıyor Işık.

        ByLock’un aktif bir biçimde kullanılmış olmasına çok önem verdiklerini belirtiyor. Ve yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için de şöyle bir örnek veriyor: “Mesela kişi öğretmen... Öğretmen hattı almış kendi adına ve akrabalarından birine vermiş. Ve hattın sahibi değil ama kullanan kişi ByLock indirmiş. Bu durumda biz o öğretmenin başka da bir bağını bulamamışsak FETÖ’yle ilgili görevine iadesine karar verdik.”

        TİCARET DEĞİL İHANET

        Biliyorum ki şimdi milyonlarca insan, komisyonun hangi kriterleri esas alarak karar verdiğini merak ediyor. Çok isterdim isim isim yazarak insanlara durumunu bildirmeyi, ama bu mümkün değil. Sadece görüşmemiz neticesinde edindiğim izlenimden yola çıkarak şu tüyoyu verebilirim: Bence komisyon çok hassas bir çalışma yürütmüş. Bir kere, görevden alınanların tüm itirazlarını dikkate almış. Ve galiba ibadet ya da sosyal çevrenin etkileri gereği yapının bir terör örgütü değil, dayanışma ve yardımlaşma amaçlı oluşmuş bir dini grup yani cemaat olduğu niyetiyle ilişki içerisine girmiş kişileri affetmiş.

        Affetmedikleri, bu örgütle ibadet ya da ticaret gereği ilişkiye girenler değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın defalarca üzerine basa basa söylediği gibi İHANET amacıyla ilişki kuranlar olmuş...

        ***************

        FETÖ’CÜ VEYA DEĞİL, KİM BELİRLEYECEK BUNU?

        GEÇEN pazartesi, “FETÖ’ye hizmetin yeni yöntemi; kraldan çok kralcılık!” başlığıyla bir yazı kaleme aldım. Söz konusu yazıda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Gaziantep’te Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nda çalışan 25 kişinin iddialarını gündeme taşıdım. Yazımda iddiaların muhatabı olan Gaziantep Valiliği’nden cevap bekledim. Birkaç gün hem de. Ancak baktım ki arayan soran yok, dün yazıya başlamadan önce kendim aradım valiliği...

        Vali Ali Yerlikaya çok yoğunmuş, görüşmemiz mümkün olmadı. Onun yerine Basın Danışmanı Muammer Karadeniz iletişime geçti ve tarafıma konuyla ilgili bir bilgi notu gönderdi. Not çok uzun, tamamını yayınlamam mümkün değil ama Gaziantep Valiliği tarafından aktarılan özetle şu: “FETÖ/ PDY terör örgütüyle ‘irtibatı veya iltisakı’ nedeniyle Şahinbey İlçesi’nde 17, Şehitkamil İlçesi’nde 6, Merkez Sosyal Yardımlaşma Vakfı’nda 2, Araban Sosyal Yardımlaşma Vakfı’nda 1 olmak üzere toplam 26 kişinin sözleşmesi feshedilmiş. Bu şahısların hepsi sözleşmelerinin feshedilmesi işlemini yargıya götürmüşler. Şahinbey Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından sözleşmesi feshedilen 16 kişi mahkemeye dava açmış, bu davaların hepsini kaybetmişler. Bunlardan 12’si temyiz için üst mahkemeye başvuruda bulunmuş. Temyiz edilen davalardan 5’i sözleşmesi feshedilenler aleyhine sonuçlanmış, 7 kişiyle ilgili temyiz süreci devam ediyor. Bu kişilerden 1’i de halen tutuklu bulunuyor!”

        Tarafıma iletilen bu bilgi notu üzerine hemen mağdur edildiklerini iddia eden tarafa ulaştım ve valiliğin bu açıklamasına karşı cevaplarını istedim.

        Aldım. Ve şunu anladım ki, Gaziantep Valiliği meseleye tam hâkim değil. Çünkü olsaydı bana iş akdi sona erdirilen bu kişilerin yargıya müracaatlarının reddedildiği yönündeki bilgiyi paylaşmazlardı. Zira bu kişiler kadrolu değil, sözleşmeli personel olarak görev yapıyormuş. Ve doğru, durumlarının çözümü için iş mahkemesine gitmişler ancak mahkeme usulen reddetmiş başvurularını ve bu konulara 15 Temmuz sonrası oluşturulan OHAL komisyonlarının bakacağını belirtmiş.

        Ancak şöyle bir durum var: OHAL komisyonları sadece KHK ile iş ilişkisi kesilenlerin dosyalarını kabul ediyor, yani kadroluların. Sözleşmeli olanların değil. Tabiri caizse değerli okurlarım, söz konusu bu kişiler ortada kalmış durumda. Gerçekten FETÖ’cü mü değil mi bakacak bir makam yok! Sanıyorum bu durumda olan sadece bu kişiler de değil. Gelen mektuplardan anlaşılıyor ki binlerce insan var aynı durumda olan.

        Hülasa... Hem Gaziantep Valiliği’nin bu bilgi eksikliğini gidermek, hem de OHAL şartlarına uygun olmadıkları için ortada kalan vatandaşların durumuna gerçekçi ve köklü bir çözüm bulunması adına bu uyarıyı yapıyorum. Ve çok basit bir dokunuşla hallolacak bu sorunun çözümü için İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’den bu konuya ivedilikle el atmalarını rica ediyorum.

        Diğer Yazılar