Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÇOK kurultay gördüm... Herhalde bu 7’ncisi ya da 8’incisi falandır ama böylesi bir kurultaya ilk kez şahitlik ediyorum değerli okurlarım. “Ediyorum” diyorum çünkü ben bu yazıyı yazdığım sıralarda kurultay hâlâ devam ediyordu. Bir süreliğine yazıyı rahat yazabilmek için dışarı çıktım, otelime geldim ve o anda bomba gibi bir “Son dakika” düştü telefonuma... ”Muharrem İnce’ye şok! Aday olamıyor!” Ne yapacağımı şaşırdım inanın o anda. Geri mi döneyim salona yoksa yazıya devam mı edeyim, kalakaldım. Neyse İnce’nin aday olup olamayacağı mevzusunun netleşmesi için biraz bekledim ve az önce sorunun aşıldığı ve İnce’nin aday olduğu bilgisi gelince klavyemle buluştum...

        (Bu mükerrer oy tartışmasını ayrı bir kutuda yorumlayacağım. O nedenle onu şimdilik pas geçiyorum bu bölümde ve esasa giriyorum. 36’ncısı yapılan CHP Kurultayı’nda neler yaşandığını, neler olduğunu bire bir gözlemleyen olarak anlatmak istiyorum.)

        Bir kere şunu söyleyeyim: Bu kurultay, CHP tarihinde başka türlü yazılacak, vakti geldiğinde de başka türlü bahsi yapılacak bir kurultay. Bir önceki yazımda demiştim hani: “CHP tabanında heyecan sıfır, büyük bir yılgınlık var ve bunun böyle olmasının tek nedeni de Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa devam etmekteki ısrarıdır.”

        Bu dediğim, dün Ankara’da bire bir yaşandı değerli okurlarım. Sadece ben değil, benimle birlikte o salonda olan herkes, tribünleri dolduran partililerin ne halde olduklarını, nasıl bir psikolojide olduklarını bizzat izledi.

        Düşünün... Genel başkan, genel başkan olarak konuşmasını yapıyor. AK Parti’ye, iktidara en sert cümlelerle yükleniyor ve muhalefet yapıyor ama o tribünlerde oturan partililerin elleri alkış çırpmak için bile havaya kalkmıyor. Yaklaşık 45 dakika kadar konuştu Kemal Bey. Ve çok samimi söylüyorum, o 45 dakikanın belki de birkaç dakikasında bir heyecan oluşturabildi. Geri kalanın tümünde salonun tamamı bir üniversite amfisinde hocasının anlattıklarını dinleyen öğrenciler gibiydi. Hepimiz, tüm gazeteciler birbirimize bakıp diyorduk ki: “Bu nasıl kurultay? Sanki ölü toprağı serpilmiş gibi CHP’lilerin üzerine!” Ve yine samimi söyleyeyim, o ölü toprağı serpilmiş hallerin sonuna kadar da devam edeceğini sanıyorduk. Ama öyle olmadı. Divan tarafından aday olduğu açıklanan İnce konuşmasını yapmaya başladıktan bir süre sonra, az önce ölü ozanlar derneği üyeleri gibi süklüm püklüm oturmakta olan partililer havalara sıçramaya başladı. Esasında konuşmanın başında öyle bir durum yoktu ama sanırım kendi siyaset tarihinin en bomba konuşmasını yapan İnce, söyledikleri, vurgusu, ses tonu ile herkesi hayretlere düşürdü.

        Siz bu yazıyı okurken sonuç belli olacak ama şu anda tahmin etmek çok zor. İşin gerçeği, bu kurultayın galibi İnce oldu. Sonucu bilmem ama partinin tabanının yüzde 80’inin gönlünü İnce kazandı. Bunu ben değil, herkes gördü. Ama CHP’de öyle garip bir yapılanma var ki; değil salonu, partilileri filan Türkiye’yi kazanmış olsanız dahi o partinin başına geçmek için 1266 delegenin yarısından 1 fazlasının oyunu almak zorundasınız.

        İnce bunu başarabilir mi, emin değilim. Çünkü delegeye hâkim olan kişi, hadi daha açık yazayım patronları olan şahıs Kemal Kılıçdaroğlu! İnce çok zor şartlarda girdi yani yarışa ve eğer zaferle tamamlarsa büyük bir olaya imza atmış olur bunu şimdiden söyleyeyim. Ama diyelim ki delegenin Kılıçdaroğlu zaafını kıramadı ve sonunda sayısal olarak galibiyeti alamadı. Böyle olsa dahi kimse İnce için “Kaybetti” diyemez! Çünkü partinin asıl sahibi o salonun orta yerinde ablukaya alınmış gibi oturtulan 1266 delege değil, tribünlerde oturan Fatsalı Zeynep Teyzeler, Malatyalı Mahmut Amcalar, Tekirdağlı Osman Ağalardır...

        ***********

        MÜKERRER OY ALGI OPERASYONU MUYDU?

        BU konuda inanılmaz bir skandala imza atıldı kurultayda. Ve bu skandala neden olan da divan kuruludur. Çünkü Yılmaz Büyükerşen yani divan başkanı, şu anonsu yaptı: “İmzalar teslim edildi. Bu imzalara göre de 2 aday var. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce!”

        Ardından da İnce çıkıp kürsüye adaylık konuşmasını yaptı. Bas bas bağırdı “Adayım” diye. Ne olduysa çok sonra oldu. İnce salondan ayrıldıktan ve hatta salonun birçoğu boşaldıktan sonra, İnce’nin imzaları arasında mükerrer oy olduğu iddia edildi. Mükerrerden kasıt, sahte ya da geçersiz oy demek değil. Bir delege isterse 2 adaya birden imza atabiliyor. Tüzükte bu var. Yasal yani. Sadece böyle bir durum söz konusu olduğunda delege son anda divan kuruluna gider ve son tercihini yapar.

        Şimdi benim anladığım şu... Divan kurulu, oyların tam olarak kontrolünü yapmadan İnce’nin aday olduğunu açıkladı. Hata yaptılar yani. Büyük hata hem de! Peki ama o hatadan sonra, onca şeyden sonra kamuoyunun gözleri önünde neden bu konu tartışmaya açıldı? “İnce aday olmayabilir, oylarında sıkıntı var” deyip neden kamuoyunda İnce’nin sahtecilik yapmış olduğu algısının oluşmasına izin verdiler? Tamam. Ben bunun bilinçle, kasıtla yapılmış bir algı operasyonu olduğunu düşünmüyorum ama niyet öyle olmasa da kusura bakmasın Sayın Büyükerşen ve divan kurulu üyeleri beceriksizlikleri ile o niyete hizmet ettiler?

        Haksız mıyım efendim?

        Diğer Yazılar