Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ZATEN biliyorduk ülke olarak siyah ile beyaz ayrımının nasıl olduğunu yansıtacak derecede kutuplaştığımızı ama bu son uçak kazası vesilesiyle gördük ki artık ortak değerlerimizi de tamamen yitirmişiz. Şundan eminim ki, her ne olursa olsun, yani birbirimizden ölesiye nefret etsek, birbirimize tahammülde son noktada olsak bile ansızın gelen bir acı haber, yaşanan ölüm ya da ölümler karşısındaki o ağır, vicdanlı, merhametli duruşumuz yok artık!

        Toplum olarak o kadar ayrışmış ve öyle savrulmuşuz ki, ölüm karşısında bile; “bizler ve ötekiler” ayrımını çok rahat dile getirebiliyoruz... Neden böyle diyorum, anlatayım...

        Bildiğiniz gibi çok acı, çok trajik bir kaza yaşandı pazar akşamı. Ben de bu korkunç kazadan tüm Türkiye gibi www.haberturk.com’un son dakika mesajı sayesinde haberdar oldum. Ve kısa bir süre geçtikten sonra aktarılan ayrıntıları takip etmek için girdiğim sosyal medyada, kazada hayatını kaybeden insanlarla ilgili karşılaştığım yorumlara ise inanamadım.

        Düşünün... İçindeki 11 gencecik kadını İstanbul’a getiren özel jet, İran’da dağa çakılmış... Ve o 11 insanın anasının, babasının, eşlerinin, çocuklarının, kardeşlerinin, bütün sevenlerinin yüreğine ateşler düşmüş, ama birileri neyin hıncı ve öfkesiyle bilmiyorum, sosyal medyada aklına geleni yazıyor.

        Neden? Çünkü efendim düşen jetteki o insanlar, aralarında hepi topu 1 ay sonra evlenecek olan arkadaşlarının kına gecesi de diyebileceğimiz bekârlığına veda partisi için gittikleri Birleşik Arap Emirlikleri’nden dönüyorlarmış. İnanamadım yapılan yorumlara.

        O yorumlara baktıkça kendi kendime, “Nasıl bir ülkede yaşıyoruz Allah’ım? Nasıl biz bu hale geldik?” demekten nevrim döndü. İşin garibi bu tür yorumları yapanlar, tek bir görüşten insanlar falan da değil. Bu akıllara ziyan yorumları yapanların profillerine göz attığımda kiminin Müslüman muhafazakâr, dindar kiminin ise her fırsatta, “Önce insan” diye bağıran sosyalistler olduğunu gördüm.

        O acımasız, alçakça bulduğum yorumları buraya taşıyıp bir de ben ekmeklerine yağ sürmeyeceğim ama gerçekten çok üzüldüm. Hayatını kaybedenlere Allah rahmet eylesin diyorum. Ailelerine sabır diliyorum, ama bu vesileyle de bu toplumun ayrışmasında, ülke insanının merhamet denilen o ortak değeri bile kaybetmesine sebep olanlara seslenmek istiyorum: “Haberiniz olsun... Biz biz değiliz artık!”

        ***********

        AYKUT ERDOĞDU’DAN ÇARPITMADAN CEVAP BEKLİYORUM!

        ŞUNU kesin olarak anladım ki; CHP’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu sadece rakamları değil, kendisine yapılan itirazları da çarpıtma konusunda mahir bir isim! Dediğim şuydu: “Erdoğdu’nun AK Parti iktidarı döneminde Türkiye’nin dış borçlanma ve faiz borcu için tarih aralığına 2002 yılını dahil etmesi yanlıştır. Erdoğdu bu yanlışı kamuoyunda ters algı oluşturmak için bilerek, kasıtla yapıyor ve bu da muhalefete hiç yakışmıyor.”

        Soruyorum şimdi; siz Aykut Bey’in yerinde olsaydınız bu itirazıma nasıl bir cevap verirdiniz? Ya “Evet 2003 yılına 1 ay gibi bir zaman kala AK Parti iktidar olmuştur, ama sonuçta teknik açıdan bu tarihin hesaba katılması bir zorunluluktur!” ya da “Evet, pardon yanlış olmuş. 2002 yılının çıkarılıp yeniden bir hesap yapılması lazım!” derdiniz.

        Değerli okurlarım... Maalesef itirazımın cevabı bu kadar basitken Sayın Erdoğdu buna cevap vermek yerine Twitter hesabından şunları yazdı: “Hanımefendi, rakamlar Merkez Bankası’ndan... Biz bu rakamları kullandık. Rakamlarla oynama varsa Merkez Bankası Başkanı’na başvurunuz!”

        Lütfen elinizi vicdanınıza koyunuz ve söyleyin. Şimdi bu açıklama, benim itirazımın tam karşılığı mı? “Niye 2002’yi dahil ettiniz?” eleştirime cevap bu mu olmalıydı?

        Sırf emin olmak ve sizlere doğru bir referans vermek için dün objektifliği ve hakkaniyetliliği asla tartışılamayan ekonomi yazarımız Abdurrahman Yıldırım’ı aradım. Ona sordum Aykut Erdoğdu’ya yaptığım itirazımda haklı olup olmadığımı...

        “Haklısın” dedi ve şunları ekledi: “AK Parti’nin 2002 Kasım’da iktidara gelmesine rağmen hesaplamalara 2002’nin dahil edilmesi yanlıştır. Sonuçta 2002 bütçesini hazırlamayan bir hükümeti o bütçeden sorumlu tutmak doğru değil!”

        Sonra da Türkiye’nin dış borçlarına ve ödediği faizlere dair yorumunu almak istedim. Sorum şuydu: “AK Parti iktidarı döneminde gerçekten de önceki yıllara rağmen çok fazla mı faiz ödüyoruz?”

        “Hayır!” dedi Yıldırım ve şunları söyledi: “Söz konusu faiz ödemesi ise AK Parti dönemini bu konuda kutlamak lazım. Zira 2002 yılında % 14 olan faiz ödemesi oranı, 2017’de % 1.8’e düşmüştür. Böyle bakılırsa yanlış olur. Bir de şunu söylemem lazım. Kim gelirse gelsin ülkenin başına bu mevcut sistemde dışarıdan borçlanmaması ve buna karşılık faiz ödememesi imkânsızdır. Mesele faiz ödememek ise bu sistemin kökünden değişmesi gerekir ki bunun da olabilmesi çok zor, hatta neredeyse imkânsızdır!”

        Özetle, Aykut Erdoğdu’ya tekrar diyorum... O rakamlar doğru rakamlar evet ama mesele rakamların doğruluğu değil zaten... Doğru rakamları bağlamından kopararak kanıt diye sunmanızdır. Rakamların yalan söylemeyeceği kesin, ama rakamları çarpıtmanız da kusura bakmayın muhalif de olsanız etik değildir!

        Haksız mıyım?

        ***********

        KÜÇÜK BİR DÜZELTME...

        BİR önceki yazımda, CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu’nun AK Parti iktidarını dış borçlar ve faizler konusunda eleştirdiği açıklamasına ekonomist Şefik Çalışkan’ın itiraz ettiğini yapmış, ondan alıntılar yapmıştım. Yazdıklarıma itirazı yok ancak önceki gün uzun bir telefon görüşmesi yaptık kendisiyle ve fark ettim ki o günkü yazımın altına düştüğüm bir not canını sıkmış Şefik Bey’in.

        Demiştim ya hani, “Şefik Çalışkan, AK Partili değil, aksine sıkı bir muhalif”. Diyor ki: “Erdoğdu’nun bazı kurumlarımızın ürettiği rakamları çarpıtarak ülkemizin Cumhurbaşkanı’na, kültür, gelenek ve göreneğimizde hakaret anlamına gelen ‘tefeci/faizci’ demesini içime sindiremedim. Bunun için de o itirazı yaptım! Ama bu benim AK Partili olduğumu göstermez. AK Partili değilim, ama sıkı bir muhalif olduğum ibaresi de yanlış. Çünkü gerçek şu ki ben hiçbir partiye üye değilim. Kendimi bu anlamda kategorize etmek istemiyorum. Çünkü ben doğruya doğru, yanlışa yanlış demeyi seviyorum!”

        Diğer Yazılar