Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin bir günlük miting maratonunu izlemem için davet aldığımda, “Diğer bölgelere göre hava daha serindir” düşüncesiyle Ordu ve Giresun mitinglerini izlemek istediğimi bildirdim. Ancak sabah 11.30 gibi iki şehrin tam ortasına konuşlandırılmış havalimanına ayak bastığımda kendi kendime ilk söylediğim şey, “Nereye düştüm ben?” oldu.

        Termometre 24 dereceyi gösteriyordu, ancak bu 24 derece öyle bir hissediliyordu ki kendimi Türkiye’nin en kuzeyinde değil, en güneyinde, Mardin ya da Antakya’da hissettirecek oranda kavurucu bir sıcaklığın içerisinde buldum.

        Uzatmayayım... Bir önceki gün miting yaptığı Muğla’dan kiralık özel uçakla Karadeniz’e inen Muharrem İnce ile buluşup seçim otobüsüne bindik ve önce Ordu mitingini, ardından da Giresun’u pürdikkat izledim. Kalabalık ve coşkuyu bizzat oradaki insanlara yorumlattım. Daha önce bu iki şehri de bilmediğim ve hemen her mitingin yapıldığı meydanların daha çok kim tarafından nasıl doldurulduğunu mukayese etme şansım olmadığı için İnce kürsüye çıkar çıkmaz ben de meydana dalıp gelen insanlara görüşlerini sordum.

        Bu bazen kâh bir polis memuru, kâh partili bir üye ya da Ordu ve Giresun yerel basınında görevli meslektaşım oldu. Hepsinden de doğru yorumu alabilmek için farklı sualler yönelttim tabii. Mesela CHP’lilere sorduğum soru şuydu: “Daha önceki CHP mitingleri nasıl oluyordu? Mesela Kemal Kılıçdaroğlu geldiğinde meydan yine bu kadar doldurulabiliyor muydu?”

        Bu sorum üzerine, iki şehrin miting meydanındaki CHP’lilerden aldığım ilk tepki aynen şöyle oldu: “Asla! Kıyas bile kabul edilemez!” Hem geçmiş tüm seçimleri, hem de 24 Haziran’ı takip eden yerel basın mensubu gazetecilerden de İnce’yle CHP’nin ciddi manada fark yarattığı yönünde yorumlar alınca bu defa miting alanlarının güvenliğinden sorumlu polislerin gerçek fikrini yokladım. Esasında onlar da aynı şeyleri söylediler, ancak şu notu düşerek:

        “Evet... İnce’yle bu ilk miting önceki tüm CHP mitinglerinden daha kalabalık ve kitle daha heyecanlı, ama yine de Erdoğan’lı mitinglerle asla kıyas edilemez!”

        Gördüğüm şudur ki: Diğer şehirler nasıl bilmiyorum ama Karadeniz’in bu iki şirin kentinde enteresan bir İnce merakı, heyecanı ve sempatisi oluşmuş. Bu sözlerimle zaten CHP’li olan seçmenleri kastetmiyorum elbette. Onlar için adeta bir popstar Muharrem İnce.

        Bu kastettiklerim daha evvel başka partilere oy veren insanlar. Mesela çok ilginç... Mitinge daha önce CHP’ye hiç oy vermemiş, vermeyi de düşünmeyen ancak sırf İnce’yi merak ettiği için gelen onlarca insanla karşılaştım. Diyebilirsiniz ki, “Ee sana mı denk geldi hep bu insanlar?” Değil tabii ben buldum onları. Bizzat meydanı dolduran kalabalığın arasına girip İnce konuşurken insanların tavırlarına göre aldığı duruşu tespit ederek nabız yokladım. Ve sohbet etme imkânı bulduklarımdan aldığım yanıt da aşağı yukarı şöyleydi değerli okurlarım: “Meclis’te oyum başka partiye olabilir. Çünkü ben CHP’ye oy vermedim, vermeyi de düşünmüyorum, ancak Muharrem İnce’yi beğeniyorum. Samimi buluyorum, bir de çalışkan. Bu defa belki ona oyumu verebilirim!”

        Özetle, 24 Haziran’ın sonucunu yüzde yüz tahmin etmem mümkün değil elbette ama şuna eminim: Ordu ve Giresun’da Muharrem İnce partisinden daha fazla oy alacak. Ha bu alacağı oy tüm genel seçimlerde birinci parti olmuş AK Parti’nin, Erdoğan’ın oyunu aşamaz ama sanki biraz daha yakınlaşabilir.

        **********

        İNCE'NİN TAHMİNLERİ TUTAR MI?

        MİTİNGLERİ tamamladıktan sonra Muharrem İnce’yle birlikte döndük İstanbul’a. Ve 1 saat 15 dakika boyunca anket sonuçlarına, genel duruma ve gelecek planlarına dair konuştuk.

        Özetini aktarmak istiyorum, zira çok uzun bir sohbetti... Özgüven iyidir tabii ama ben biraz aşırı buldum İnce’dekini! Elbette inanmak, başarmanın yarısıdır ama “Asla kaybetme ihtimalim yok! Ben cumhurbaşkanı oldum bile!” demek biraz fazla iddialı geldi bana.

        Bu arada kime ait olursa olsun hiçbir anket sonucunu dikkate almadığını ifade ediyor. Hatta, “Ben kendim çok daha iyi yoklayabiliyorum halkın neyi nasıl yapacağını” deyip son derece dürüst bir biçimde kendi tahminlerini yazdırıyor bana.

        Merak etmeyin, tek tek not aldım verdiği oy oranlarını ve fotoğrafını çekip arşive attım şahitler huzurunda. Çok isterdim sizlerle paylaşmayı ama söz verdim, bunu şu anda yapamam. Ancak 24 Haziran’dan sonra açıklayacağım. Tabii karşımdaki aday, “Kazandım, benim için bu yarış bitmiştir” dediği ve buna inanan biri olduğu için gelecekle ilgili sualler yöneltmek farz oldu.

        Nasıl bir kabine düşündüğünü sordum. “Türkiye’de bir ilk olacak” cevabını verdi... Ben de bunun üzerine, “Eee doğru, ilk olacak, çünkü yeni sistemin ilk kabinesi nihayetinde!” şeklinde espriyle karşılık verince, “Hayır... Bu sistemin ilk kabinesi olacak ama herkesin hayran kalacağı bir kabine olacak!” dedi. Kabinesine, milletvekili olanlardan almak istedikleri olup olmadığını da sordum. Ona da “Aritmetiğe bağlı!” şeklinde yanıt verdi. Yani eğer CHP Meclis’te yeterli sayıda çoğunluğa sahip olursa kabinesinde bakan olarak değerlendirebileceği isimler olduğunu ifade etti.

        En son sorum ise dünkü programıyla ilgili oldu. Yani arife günü... “Yarın benim değişmez tatil günüm. Her arife böyleyimdir. Önce anacığımın evine gideceğim... Onu da yanıma alıp babamın mezarına gideceğiz ailece. Sonra eve dönüp bahçeme dalacağım biraz. Ne oldu o kirazlarım, elmalarım bilmiyorum. Domateslerim, biberlerim ne halde biraz onlarla ilgileneceğim. Kısacası yani yarın off günüm! Ve herkes bilsin, göreve geldiğimde de bu rutinim değişmeyecek. Cumhurbaşkanı olduğumda da senede iki günü, yani arife günlerini köydeki evime, aileme, bahçemdeki meyve ağaçlarına ve sebzelerime adayacağım.”

        Diğer Yazılar