Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Giderek yerleşik bir devlet haline gelme yolundaki (IŞ)İD, kollarının ne kadar uzun olduğunu aynı günde üç farklı yerde düzenleyebildiği terör eylemleri ve katliamlarla gösterdi.

        Bu durumda (IŞ)İD idaresinin çok kısa sürede tarihe karışmayacağını varsaymak yanlış olmaz. Zaten İran rejim bir hayli zayıflasa da Esad’ın gitmesine hâlâ izin vermeme kararlılığını sürdürüyor. Esad ise Murat Yetkin’in dünkü yazısında aktardığı istihbarat bilgilerine göre hâlâ (IŞ)İD’e işbirliği teklif edebiliyor. Bu kez de Hatay-Kilis hattına doğru bir ilerlemeyi hava kuvvetleriyle destekleyerek Türkiye’nin Cilvegözü ve Öncüpınar sınır kapılarını tehlikeye atacak bir adımı destekliyor.

        (IŞ)İD bugüne dek işgal ettiği yerlerin yalnızca ikisinden çıkarılabildi. Birisi Irak’taki Tikrit, diğeri ise Türkiye sınırının hemen ötesindeki Telabyad. Bir de geçen yıl büyük bir hırsla saldırdığı Kobani’yi düşürmeyi başaramamıştı. Bu kentlerdeki çatışmaların hepsinde de ABD hava kuvvetleri savaşçılara büyük destek sağlamıştı.

        Son ikisinde (IŞ)İD’e yenilgiyi tattıranlar Suriye Kürtlerinin örgütleri ve onlara yardıma giden PKK ile Türkiye Kürtleri olmuştu. Ancak buna rağmen üç gün önce (IŞ)İD Kobani’de katliam yapabilecek eylemleri örgütlemeyi de becermişti. Üstelik Telabyad’ın düşmesinin ardından “başkenti” Rakka’yı savunma derdine düşmesi gerekirken bu eylemleri gerçekleştirebildi.

        Tabloya bakıldığında Türkiye’nin kolay biteceğe benzemeyen Suriye’deki savaşın bugünkü aşamasında karşı karşıya kaldığı durum kısaca şöyle: YA PKK’nın uzantısıdır diye makbul bulmadığı PYD/YPG ile komşu olmayı içine sindirecek ve bu örgütle bir şekilde diyalog yahut işbirliği içine girecek. Ya da (IŞ)İD’i daha tercih edilir bir komşu olarak görmeyi sürdürüp tüm dünyanın savaş açtığı bu örgüt/devlete karşı müsamahakâr bulunan tavrını devam ettirecek.

        Dünkü Radikal’deki Murat Yetkin’in yazısına bakılırsa, hükümet nihayet Suriye sınır kapılarını kapatmaya çalışan, Cerablus’u bir saldırı üssü haline getiren (IŞ)İD’in ciddi ve hakkından gelinmesi gereken bir güvenlik tehdidi oluşturduğuna kanaat getirdi. Bunun da ötesinde PYD’nin sınırın ötesinde bir Kürt bölgesi oluşturmasından da rahatsızlık duyuyor. Bunu en sert şekilde dile getiren de Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.

        Bu tehdit değerlendirmesi üzerine hükümet Silahlı Kuvvetler’den Suriye topraklarına girmesini istedi. Yetkin’in bildirdiğine göre “Hedef Cerablus olabilirdi. Ordu belki 10-15 kilometre içeri girip hem IŞİD, hem PYD’ye karşı tampon bölge oluşturabilir, hem de yeni bir göç dalgasını bu bölgede, Türkiye’ye girmeden tutabilirdi.”

        Önce yazılı emir isteyen Genelkurmay bu emir de gelince başka gerekçelerle Suriye topraklarına girme konusundaki isteksizliğini belli etti. Hukuki sorunların yanı sıra Silahlı Kuvvetler’in çeşitli grupların hedefi haline geleceğini de vurguladı. Kısaca işi yokuşa sürdü. Kanımca doğru da yaptı.

        Sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getiren bir unsur daha var. Türkiye’den YPG saflarında çarpışmaya giden 4500 kişi olduğu ve bunların 173’ünün de öldüğü bildiriliyor. Kobani’de hükümetin tavrının ülke içinde nasıl bir infiale yol açtığı ve iç politika dengelerini bile değiştirdiği ortada. Benzer şekilde Türkiye’den (IŞ)İD saflarında da savaşıp düşenler ve hatta bazı kaynaklara göre “uykuda” (IŞ)İD hücreleri var.

        O halde neresinden bakılırsa bakılsın sınırın ötesindeki yeni durum Türkiye açısından yalnızca bir dış politika meselesi değil ciddi bir iç siyaset ve güvenlik meselesidir de.

        Suriye politikasının ve özellikle Musul’da uyarılara kulak asmayarak rehinelerin alınmasına izin vermenin, ardından Kobani’de zımnen (IŞ)İD destekçiliği yapmanın Türkiye’nin önüne koyduğu tablo budur.

        Diğer Yazılar