Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eğer ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, Britanyalı mevkidaşının yaptığını yapıp ziyaretini iptal etmezse bu hafta içinde Moskova’da temaslarda bulunacak ve Başkan Putin ile görüşecek. Elbette bu görüşmeler ABD’nin Suriye rejimine yönelik sınırlı füze saldırısının gölgesinde yapılacak. Buluşmaların akabinde Suriye’de iki ülke arasındaki ilişkinin ne yöne gideceği hakkında bir fikir oluşması gerekir.

        2015 Eylül’ünde Rusya, Suriye’ye doğrudan müdahil olduğunda asıl meselesinin IŞİD olmadığı nereleri bombaladığından anlaşılabiliyordu. Rusya’nın birinci önceliği, bir hayli zayıflamış ve yalnızca İran ve Hizbullah’ın yardımıyla içinde bulunduğu durumdan çıkamayacağı anlaşılmış rejimi tahkim etmekti.

        Rusya’nın Suriye’ye büyük güçle dönmesi, hava kuvvetlerini etkili şekilde kullanması yetersiz insan gücüne rağmen rejimin ülkenin batısındaki hâkimiyet alanını genişletti. Nihayet Türkiye’nin, Fırat Kalkanı Harekâtı’na izin verilmesi karşılığında Halep’teki muhalif güçlere yardımını kesmesi neticesinde bu şehrin de düşmesiyle ülkenin ana merkezleri rejimin eline geçti.

        KABUK REJİM

        Bu arada şu noktaya dikkat çekmek gerekir. Esad rejimi aslında kabuk bir rejim. Eğer onun düşmesiyle devlet diye ne kalmışsa onun çökeceğinden de korkulmasa ve yerine geçecek bir kişi ya da grup, İran’a da kabul ettirilerek bulunsa, giderdi. Devletin tümden çökmesinin yaratacağı kargaşadan duyulan korku Esad rejiminin ömrünü uzattı bugüne dek.

        ABD, İdlib’de kimyasal silah kullanılması üzerine biraz iç politika dinamiklerine cevaben ama 2013 anlaşmasını da hatırlayarak bir boy gösterme gereği hissetti. Saldırısı sınırlı şekilde yapıldı ve bir pist açık bırakıldı. Füze taarruzunun ardından aynı üsten havalanan uçaklar “normal” bombalarla yıkıma devam ediyor. Dışişleri Bakanı Tillerson birinci önceliklerinde bir değişiklik olmadığını ve IŞİD’in imhasının birinci hedefleri olduğunu tekrarladı. Rusya ziyareti yapıldığı takdirde Moskova ile Washington’un Suriye’de sağladıkları mutabakatın sürdüğü anlaşılacak. Ancak, bir dönem ön plana çıkarılan Astana süreci yerini ABD’nin de başrol oyuncularından olduğu Cenevre sürecine bırakacak

        Tam burada Türkiye’nin durumuna geçmek gerekir. Türkiye Moskova’da varılan anlaşmayla Suriye rejiminin hükümranlığını tanımıştı. Astana’da da rejim unsurlarıyla muhalefet bir araya gelmişti. Amerikan füze saldırısına bu denli heyecanla arka çıkarak ve arkasının gelmesini dileyerek Ankara altında imzası olan mutabakatın dışına çıkıyor. Bundan daha önemlisi, Ankara gösterdiği tepkiyle Amerikan füze saldırısının, daha ileri aşamaları olan yeni bir stratejinin ilk adımı olduğuna, gerisinin geleceğine inandığını gösteriyor ve bunu arzuluyor. Bu durumda Astana devre dışı kalacak gibidir. Rusya da durumu kayda geçirecektir.

        İktidar çevrelerine yakın bir akademisyen olan Burhanettin Duran, Sabah Gazetesi’ndeki sütununda “Trump, ABD’nin Suriye’de kaybettiği alanı sınırlı bir füze saldırısıyla gerçekleştiremez. Kapsamlı bir Suriye politikasına ihtiyacı var. Rusya ile sahada gerilmeyi ve sonrasında pazarlığa oturmayı sağlayacak bir kararlı politika lazım... Bu yeni politika bölgesel müttefiklerinin kaygılarını da gözetmek zorunda. Ne DEAŞ’ı yenmek ne de muhaliflerin tasfiyesi Suriye’ye barış getirebilir” diye yazmış.

        NE YAPMALI?

        ABD’nin halihazırda böyle bir yönelimi yok gibi gözüküyor. O zaman Türkiye’nin siyasetini oluştururken içinden geçenlere göre değil sahadaki gerçekliğe göre hareket etmesi gerekir. Bu bağlamda İdlib’de olup bitenler ve yıkımın boyutları Türkiye’yi yakından ilgilendirecektir. Zira yıkılan kentten kaçan Cihadcılar ya Türkiye’ye ya da Kuzey Suriye’deki Türkiye’nin kontrol ettiği alana kaçacaktır. Bu cihet, Türkiye açısından PYD tehdidinden daha az kaygı verici sayılmamalıdır. İdlib’deki kaçışın düzenli, kontrollü ve Türkiye’nin başa çıkabileceği bir şekilde gerçekleşmesi ulusal güvenlik açısından azami önemdedir.

        Musevi okurların Pesah Bayramı’nı kutlarım.

        Diğer Yazılar