Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İSPANYA İç Savaşı kanlı 20. yüzyılın sembol mücadelelerinden biriydi. 3 yılda 500 bin can alan savaşta milliyetçilerin kazanması, büyük ölçüde Nazi Almanya’sı ile Faşist İtalya’nın desteğiyle mümkün olmuştu. Fransa ve İngiltere, meşru hükümete karşı sürdürülen başkaldırıyı engellemek ya da Cumhuriyetçilere yardım etmek için kıllarını kıpırdatmamışladı. Stalin’in yardımının niteliği, 1937’den sonra desteğin azalması, Anarşistlere karşı Komünistlerin tavrı uzun zaman tartışılmıştı.

        İspanya İç Savaşı, faşizan güçlere karşı ilk önemli uluslararası desteğin de cephesiydi. Dünyanın pek çok ülkesinden gönüllüler İspanya’ya gelerek Cumhuriyetçi saflarda çarpışmışlar, müthiş bir dayanışma göstermişlerdi. Türkiye solu o zamanlar da içe dönük ve milliyetçi olduğundan olsa gerek konuyla ilgili bir doktora öğrencisinin bana söylediğine göre, uluslararası gönüllüler arasında yalnızca bir Türk vardı.

        İspanyol İç Savaşı’nda kaybeden tarafın ve Cumhuriyetçilerin kalesi Katalonya’nın efsanesini ise gazeteci olarak savaşı izlemeye giden ama İspanya hakkında hemen hiç bilgisi olmayan George Orwell yazmıştı. Tarafgir bir açıdan yazılan ve epeyce de eksiği bulunan “Katalonya’ya Selam” (Homage to Catalonia) yıllar yılı dünya kamuoyunun konu hakkındaki en popüler başvuru kitabı olmuştu.

        İberyalılar 1936-39 arasında süren savaşları hakkında 20. yüzyılın sonlarına kadar genelde sessiz kalmışlar, savaşla ilgili ilk ticari film olan “Toprak ve Özgürlük”ü (Land and Freedom) yapmak, solcu İngiliz yönetmen Ken Loach’a kalmıştı. Katalanlar, Falanjist diktatör General Francisco Franco döneminde ağır eziyet çekmişler, güzelim başkentleri Barcelona 1992 Olimpiyatları’na kadar belini doğrultamamış, ancak o günden sonra Avrupa’nın ve dünyanın gözde şehirlerinden birisi haline gelmişti.

        ‘BARÇA SİLAHSIZ ORDU’

        Barcelona’nın adını taşıyan 1899 yılında kurulan ve muhtemelen dünyanın en popüler futbol kulübü sayılan Barça, Katalonya’nın İspanya’dan farklı bir kimliği olduğunu savunmuş ve Katalanizm’in simgesi sayılmıştı. Yazar Manuel Vazquez Montalban’a göre, “Barça, Katalonya’nın silahsız ordusuydu.” Kulübün kendisini “bir kulüpten fazlası” diye tanımlaması da Katalan kimliği ile kendisi arasında kurduğu bu bağ nedeniyleydi. Kulüp bu tarihsel işlevine rağmen Katalan bağımsızlığı hakkında bir tutum benimsememişti. Yaklaşımı sonuç ne çıkacak olursa olsun Katalanların “oy verme hakkına” sahip olduklarıydı.

        Tarihsel olarak Katalan bağımsızlığından yana olanların yüzde 15-20 arasında olduğu söyleniyor. Ancak 2008 ekonomik krizinden sonra, İspanyol ekonomisinin yüzde 19’unu oluşturan ve Avrupa’nın en zengin bölgelerinden birisi olan Katalonya’da bağımsızlığa verilen destek yüzde 45’lere kadar çıkmış. Krizden sonra 2015 yılında bağımsızlık sözü vererek iktidara gelen iki ayrılıkçı parti siyaseten durumları sallantıda olduğundan ani bir hamleyle referanduma gitme kararı aldı.

        Kendisi de zayıf durumda olan ve Bask partisinin desteğiyle hükümeti kurabilen Mariano Rajoy bu karara hayli sert bir şekilde cevap verdi. Yasadışı ilan ettiği referandumun yapılmasını engellemek üzere binlerce polisi Katalonya’ya gönderdi, seçim malzemelerine el koydu. 1978 yılında Katalanların yüzde 90’ının da desteğini alarak kabul edilen İspanyol Anayasası, “İspanyol milletinin bölünmez birliğine” atıfta bulunarak, “Tüm İspanyolların ortak ve bölünemez vatanı olan” İspanya’nın parçalanamayacağını söylüyor.

        Başka üyelerdeki ayrılıkçı hareketlerin böyle bir referandumdan hele de “Evet” çıkarsa ilham alacağından kaygılanan AB, İspanya’dan ayrılan Katalonya’nın AB üyesi olmayacağını ilan etti.

        Görünen o ki Katalanlar, “oy verme haklarını” İspanyol hükümeti ne yaparsa yapsın kullanacaklar. “Hayır” çıkma ihtimali hiç de düşük değil. “Evet” çıktığı takdirdeyse Rajoy, Katalonya’nın özerkliğini iptal edebilir. Ya da araya iyi niyetli arabulucular girer, İspanyol Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği 2006 tarihli Estatut adlı büyük anlaşmaya geri dönülür ve Katalonya’ya daha fazla mali özerklik de tanıyacak bir yeni mutabakat kotarılabilir.

        Pollyanna’nın hayali bu son senaryodur elbette.

        Diğer Yazılar