Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BOŞU boşuna dünya başkenti demiyoruz. Her köşesinde ayrı bir ambiyans, ayrı bir doku var bu şehrin. Geçen hafta güzel havayı fırsat bilip attım kendimi Anadolu yakasına. Ufak bir Bağdat Caddesi turundan sonra sahile indim. Cıvıl cıvıl etraf, insanlar çimlerde. Biz de arkadaşlarla bu güzel atmosferde sohbet edip bir yandan da sahilde yürümeye verdik kendimizi. Kalamış’a geldiğimizde akşama karışalım diyerek marinanın tam karşısında Wyndham Otel’in roof katında yer alan Ouzo Restoran’da aldık soluğu. Hani bir deyim vardır “Anlatılmaz yaşanır” diye işte Ouzo’nun manzarası tam da bu cinsten. Şöyle bir etrafa baktım ferah çok şık ve nezih bir mekân yapmışlar. Komisi garsonu herkes girdiğin andan itibaren sana gülümsüyor samimi ve içten. “Buyurun siz seçin isterseniz” diyerek mezelerin, zeytinyağlıların olduğu dolabın önüne geldik. Manzarayı görmeniz lazım daha bu gün hazırlandım diyen 30-40 çeşit ürün tablo gibi karşınızda duruyor. Mezeleri, zeytinyağlıları seçip yerimize geçtik. Ortaya da Yunan salatası söyledik bol zeytinyağlı tam banarak yemelik. Zengin bir şarap kavları var ama buraya gelip de ouzo içmeden olur mu? Ege’nin iki yakasını da başarıyla taşımışlar Kalamış’a. Taze kaya koruğu, deniz börülcesi, kabak çiçeği dolması, enginar, çeşit çeşit peynirlerin olduğu bir tabak ve bir de füme balık tabağı aldık. Ouzo, Ege’yi yaşatmak adına bizim kıyılarımızdan karşı kıyıya uzanan bir tedarik zinciri kurmuş. Her şey yerinden geliyor. Hal böyle olunca yediğinizin tazeliğini lezzetini siz düşünün. Ara sıcak olarak ise alinazik üzeri karides kavurma, sakızlı ahtapot, kalamar tava ve deniztarağı aldık. Balığa geçmeden önce kırlangıç balığı ve kabuklu midyeden oluşan balık çorbası aldık. Ortaya ise mostradan seçtiğimiz fazla büyük olmayan bir kalkan söyledik. Mezelerinden ara sıcağına yediğimiz her şeyde lezzet yerindeydi. Yerinden gelen malzemeyi mekânın mutfağı çok iyi işlemiş. Mönüleri çok zengin özellikle mezeler, salatalar, peynirleri envai çeşit. Ouzo, lezzetleriyle, servisiyle bulunduğu konuma yakışan bir restoran olmuş. Çarşamba akşamları da Yorgo’nun seslendirdiği Türk-Yunan şarkılarıyla sirtakisi, zeybeği, buzikisi eğlence tavan yapıyormuş. Çalışanların sıcaklığı ve yemekleriyle tam bir Egeli. Öyle ki karşınızdaki Prens adaları bir anda Ege adalarına, deniz Ege denizine dönüşüyor. Fakat bir anda dilinizden dökülen Münir Nurettin eseri nerede olduğunuzu hatırlatıyor “Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış’tan...”

        ARTIK DOĞAL beslenmek lazım

        HANİ ‘Bıktım şehir yaşamından, taşraya gidip kafamı dinleyeyim’ derler ya işte Işıl’ın hikâyesi de buna benzer ama o boş durmamış üretmiş. ‘Hatice Teyze’ dediğimiz dükkâna girdiğinizde nereye baksanız farklı bir ürünle karşılaşıyorsunuz. Salçadan, tarhanaya, erişteden reçele, zeytinyağından sabuna kurutulmuş ürünlerden pekmezlere aklınıza ne gelirse. Burada satılan ürünlerin hepsi ev yapımı ve doğal. İçeriye girip de eliniz boş çıkma imkânınız yok. Ben de bir şeyler alacaktım fakat internetten de sipariş yapabileceğimi öğrenince yanımda taşımadan direkt İstanbul’a getirttim. ‘Hatice Teyze’ diye zaten direkt çıkıyor. Doğallığın ve sürdürülebilirliğin bilinciyle hareket eden, bu konuda bir şeyler yapan Işıl Tan ve diğer girişimcilere konuyla ilgili toplum gönüllülerine buradan teşekkür etmek istiyorum, sayelerinde gönül rahatlığıyla sağlıklı ürünleri tüketebildiğimiz ve toprağa, tarıma sahip çıkmanın önemini bizlere anlattıkları için.

        Doğal ürün için her şey burada

        TÜKETİM artıyor, üretici de bunu karşılamak için habire üretiyor. Artık aldığın yoğurt ekşimiyor, salça bozulmuyor, reçeli balı desen zaten bambaşka bir şey. Genetiğiyle oynanmış yani GDO’lu işleme tabi olmuş, soya her şeyin içine girmiş vaziyette. Tavuktur, yumurtadır bunlara hiç girmiyorum. E peki ne yapalım aç mı gezelim? Tabii ki hayır ama en azından bu yapaylığı en aza indirelim. Meyveyi sebzeyi mevsiminde tüketelim. Ve emin olun ekolojik olarak ürün satan yerler var. Yeter ki bunlara ulaşmayı bil. İşte tam da böyle bir yer anlatacağım size. Geçenlerde yeni sezon için Bodrum’a gittim. Tabii Bodrum çevresinde birçok köy var, burada insanlar kendi ürettikleri ürünleri satıyorlar hem kendilerine 3-5 kazanç sağlıyor hem de şehirde doğal diye güç bela bulup bilmem kaç lira vererek aldığın şeyleri ucuza alıyorsun. Ama Türkbükü’nde bir yer dikkatimi çekti. Bu işi profesyonelce yapıyor yanlış anlamayın profesyonelce derken para hırsı manasında değil, sadece birkaç ürünle değil, elinden geldiği kadar çok ürünü kendi yarattığı marka altında toplamış. Ayrıca kazandığı paralarla sürdürülebilir tarım ve hayvancılığa yörede hatırı sayılır destekler veriyor. Yani para kazanmaktan ziyade Işıl Tan benimsediği hayat felsefesiyle hem bizlere bu ürünleri sunuyor hem de doğaya sahip çıkıyor.

        Diğer Yazılar