Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Papermoon'da yeni bir dönem başlıyor. Yeni bir dönem dediğime bakmayın. Uzun yıllar sonra genel anlamda yenilenen Akmerkez ile birlikte Papermoon da bahçesini yeniledi. Dile kolay 20 yıldır aynı konseptle hizmet veriyor. Kimler geldi kimler geçti. Kimleri ağırladı, ne aşklar, ne ayrılıklar bu mekânda yaşandı. Bir sürü rakibi açıldı. İlk zamanlar herkes “Biter yakın zamanda” dedikodusu yapsa da Papermoon daha da güçlendi, daha iyi yerlere geldi. İlk gittiğim günü hatırlarım. TGRT Televizyonu vardı. O zaman daha yeni dönemlerim, bir iş görüşmesi için gitmiştim. Herkes çok şık, herkes tanıdık. Bendeki ilk izlenimi iyi olmuştu. Çok sayıda müdür geldi geçti ancak benim ilk işe başladığım yıllardan beri tanıdığım Sezgin en uzun müdürlük yapan oldu. Hâlâ mekânın başında, çok başarılı ve çok dürüst. Zaten dürüst olmadığın zaman suyun çabuk kaynar böyle yerlerde. Neyse asıl konuya dönelim. Papermoon her zaman şehir kulübü oldu. Parayı bulan, hava atmak isteyen soluğu burada alır. Ama parası var diye öyle her istediği yerde oturamaz. Herkesin gizli masası var. Çok bilinmez ama kimin hangi masada oturduğun yıllardır bellidir. Dikkat edin bazı müşteriler hep aynı masadadır. Papermoon personeli de bunu bilir. Artık evi gibi kullanan aileler var. Bir ara barda erkek grupları oluşmaya başlamıştı. O yüzden aileler rahatsız oluyordu. Simdi o şekilde gruplaşmalar yok. Zaten iyi bir mekân böyle olmalı, tarzını bozmamalı. Bunu yapamayanlar bir süre sonra yok olup gidiyor. Beceremeyen, kaliteli müşteriyi kaçıran on tane mekân sayabilirim. Mafya gibi ne idüğü belirsiz adamların mesken edindiği yerler bitmeye mahkûm. Bu durum hemen duyulur ve aileler çocuklarını göndermez, evli olanlar eşleriyle gitmezler. Buna dikkat eden yüzlerce müşteri var. Papermoon bu konuda elinden geleni yaptı.

        MİNİMUM PERSONEL DEĞİŞİMİ

        Muhteşem bir şef kadrosu var. Hepsi başka mekânlarda müdür olacak seviyede. Hepsine çok sayıda teklif geliyor ama hiçbiri kabul etmiyor. Ben olsam ben de etmem. Daima işleri var. Maaşlar tıkır tıkır ödeniyor. En fazla bahşişi buraya gelen müşteri bırakıyor. Daha ne olsun. Papermoon’da çalışan garson, komi, şef olsun hemen hemen hepsinin evi ve arabası var. İşlerini kaybetmemek için canlarını dişilerine takıp çalışıyorlar. Devlet memuru olmaktansa Papermoon’da garson olmak inanın daha iyi. Ayda her garson 6-8 bin TL arası para kazanıyor. Garsonların en büyük geliri bahşiş, o da Papermoon’da fazlasıyla var. Esnaf lokantasında kimse bahşiş vermez ama burada vermek zorunda. Müşteri vermezse kendini rahatsız hisseder. Zorla yapan kimse yok. Hesabın en az yüzde 10’unu bahşiş vermek gerekiyor zaten. Papermoon’da Turan Çetinkaya, Türkay Cansız, Reşat Önat hepsi çok iyi şef, karşılamadaki Jülide Gençalp fevkalade güler yüzlü. Orkestra şefi Sezgin Yüce’yi unutmamak lazım. Şimdi yenilenen bahçesi ile Papermoon yeniden atağa geçecek. Papermoon’un bahçesi kapalıyken iş yapan bir iki mekân hemen havaya girmiş. Hemen “Papermoon’un müşterisi bize gelmeye başladı” diye konuşmaya başlamışlar. Papermoon ne zaman biter biliyor musunuz, harp olur, darp olur işte o zaman biter. Yoksa kusura bakmasın aynı şekilde devam eder. Bir kere öğle yemeklerinin vazgeçilmezi. Kimi arasanız çünkü buluşma noktası haline gelmiş. Ben bile bir gitmediğim zaman kendimi rahatsız hissediyorum. Yeni bahçe biraz daha büyümüş, fazladan kişi alacak hale gelmiş. Dekor aynı, sandalyeler değişmemiş. Cadde tarafında olan havuz yenilenmiş. En azından duvardan akan suyun sesini hissetmiyorsunuz. Yer döşemeleri yenilenmiş. Yeni çiçekler, gölgelik yapılmış. Öyle aman aman bir değişim Yenilenme çalışmaları genel anlamda doku bozulmadan yapılmış.

        Nişantaşı’nın yani parti mekanı

        Açıldığı günden beri büyük ilgi gören Atiye Sokak’taki Nopa’da son dönemlerde büyük değişim var. Artık her hafta sonu parti yapmaya başladılar. Öyle böyle partiler değil, inanılmaz. Bütün İstanbul sanki buraya akın ediyor. Nişantaşı’nda uzun süredir böyle şeyler yapılmıyor. Çünkü mekânların çoğu buna uygun değil. Artık derme çatma mekânlarda para kazanma zamanı geçti bitti. Büyük yatırım yapacaksın büyük paralar kazanacaksın. İki sandalye, iki masa dönemi günümüzde artık yok. Şu an çok iş yapan on yıllık mekânlar bu halleri ile bugün açılsa inanın iş yapamazlar. Eskiden kalma cumartesi akşamüstü başlayan parti bayrağını Nopa devralmış. İçeriye girer girmez aklıma Buzz geldi. Çünkü bir zamanlar cumartesi günleri Buzz da böyleydi. Nopa daha birkaç hafta olmasına rağmen partilerle aldı başını gitti. Nişantaşı’nda toplamda iki bin kişi varsa bunun yarısı o gün Nopa’da eğlenmeye gelmiş.

        EĞLENCE TAVAN YAPIYOR

        Nereye baksan tanıdık. Şehirde ne kadar ‘tikican’ ve güzel kız varsa soluğu Nopa’da almış. Ben de geçerken şöyle bir bakayım dedim ama öyle olmadı. Arkadaşlarım Yeşil Holding’in patronu Engin Yeşil ve kardeşim gibi sevdiğim Özgür Altun’un oturduğu masaya geçtim. Aslında hem partiyi merak ettiğim, hem de mekânın patronu Ferit Baltacıoğlu’nun “Niye gelmiyorsun” demesi üzerine hazır arkadaşlarımı da görmüşken geçip oturdum. Oturduğum yerden şöyle bir baktım İstanbul’da yaşayan kesim gerçekten eğlenmeyi seviyor. Ama bunu sağlayan yeterli sayıda ne mekân var ne de işletmeci. Uzun aradan sonra böyle bir şey yapılınca herkes akın akın gelmiş. Ferit ikide bir yanıma gelip “Nasıl olmuş beğendin mi” diye sordu. Gerçekten çok iyiydi. Mekânın diğer ortağı olan House Cafe’nin de kurucusu Canan Özdemir de bizimle oturdu. “Bunlar hep ekip işi” dedi. Büyük hak verdim. Tek başına kimse bir şey yapamaz. Ama House’da sadece Ferit göz önünde, oysa hemşerim olan Ramazan Üren ve Canan da ortak. Kimse kibir ve kapris yapmıyor, herkesin sorumlu olduğu alanlar var. Herkes bir işin ucundan tutunca tadından yenmez oluyor. Zaten yeme içmede işlerin böyle yürümesi gerekiyor. O gün Nopa’da bunu gördüm. Herkes işin başında. Canan da oradaydı Ramazan da oradaydı. Ama dünya Ferit’in etrafında dönüyor. Böyle de olması gerekiyor. Herkes ben önde olayım derdine düşse her kafadan bir ses çıksa buralara gelemezlerdi.

        Diğer Yazılar