Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yurdum insanı olarak bir yeri abartmayı neden bu kadar seviyoruz anlamış değilim. Biri beş, beşi on yapıyoruz. Anlatırken ağzımızın suyu akıyor. Hani vatan sevgisi, hani memleket sevgisi? İnanın bunların hepsi yalan. Zaten köşe yazarlarını saymıyorum. Şimdi konuyu nereye getirecek diye merak ediyorsunuz, hemen anlatayım efendim. Her sene artık geleneksel hale gelmiş Lucca’nın Mikonos’ta yaptığı partilere iştirak ediyorum. Lucca’nın sahibi Cem Mihrap çok sevdiğim, sohbet ettiğim, yanlışını gördüğüm zamanda eleştirdiğim birisidir. Yukarıda Allah var, çok medeni bir insan. Şimdiye kadar kaç kere sorun yaşadığımı ben bile hatırlamıyorum. Ama bir gün “Niye bunu yapıyorsun” demediği için çok seviyorum. Lucca, İstanbul’da en sevdiğim mekânların başında geliyor. Ekip olarak çok çalışıyorlar. Herkes yaptığı işte en üst noktada. Lucca’da çalışan yıldız olur. 11 yıl geçmişi ve binlerce kemikleşmiş müşterisi var. Her neyse asıl konuya geleyim. Lucca partisine birçok arkadaşım gittiği için program yaptım, yollara düştüm. Arkadaşlarım Kerem Dildar, Umut Akgül, Çınar Oskay, Çağdaş Ertuna, Onur Baştürk, Koray Bilici... Kimi arasan vardı. Gerek iş dünyasından, gerek medyadan birçok arkadaşımla iki gün geçirdik. Lucca’nın partisi daha önce İstanbul’a gelen Interni’de yapıldı. Interni bana göre Mikonos’un en güzel yerlerinden biri. Tarzı Lucca’ya çok yakın. O yüzden karşılıklı işler yapıyorlar.

        LUCCA MİKONOS’A SEFERE ÇIKTI

        Geçtiğimiz aylarda Interni, İstanbul Lucca’dan aşçılarını alıp iki gün aktivite yaptı. Bu sefer Lucca aşçısını, bar şefini, işletmecisini alıp Interni’ye gitti. Bir nevi dayanışma. Karşılıklı birbirlerine ‘favor’ yapıyorlar. Interni, İstanbul’a geldiğinde Yunan misafir geliyor. Lucca oraya gidince o gece ağırlık olarak Türk oluyor. Cuma gecesi parti vardı. Mekânın yarısından fazlası Türklerden oluşuyordu. Aklına kim geliyorsa mekânda yerini almıştı. Lucca ekibi Cem Mihrap başta olmak üzere Alper İri, Mehmet Yarangümelioğlu, bar şefi Aydın Gürhan, mutfak şefi Tuncay Uçar ve Pelin Çakar olmak üzere hepsi işbaşındaydı. Cem, Mehmet ve Alper gelen misafirlerle ilgilenirken Aydın barda içki hazırlıyor, Tuncay ve Pelin mutfakta yemek yapıyorlardı. Muhteşem bir gece oldu. Geç saatlere kadar sürdü. Daha sürerdi fakat sesle ilgili sorun yaşandı. Müzik kısıldıkça kısıldı. DJ Yakuza’nın yapacak bir şeyi kalmadı. Zaman zaman Yakuza’nın yanına Murat Tokuz geçti. Bütün gece inanılmaz eğlendik ve bir o kadar güzel yemekler yedik. İsteyen Lucca’nın mönüsünü, isteyen Interni’nin mönüsünü tercih etti. Bu organizasyon her sene geleneksel olarak devam edecek. Geçen sene Klua’da yapılmıştı. Ama artık bundan sonra Interni’de devam edecek gibi görünüyor.

        SADECE TRAFİK ÇEVİRMESİ YOK

        Lucca’nın partisi bittikten sonra kendimizi Mikonos’un gündüz ve gece hayatına vurma zamanı geldi. Şunu anladım, bizimkiler daha havaalanında içmeye başlıyor. Mikonos’a geldiğinde zaten kafa bir dünya. Sonra her şey çok güzel gelmeye başlıyor. İnanın 48 saat uyumayıp dağıtan var. Tabii ki tercih meselesi. Özgürlük sadece içki içilen, ortada polisi görmediğin yer mi demek anlamadım. Ama algıyı iyi yapıyorlar hakkını vermek lazım. Yollara trafik polislerini koymuyorlar. Bizde trafik polisi olmadı mı jandarma devreye giriyor. Kardeşim millet bir nefes alsın. İnsanlar niye Bodrum’a, Çeşme’ye gidiyor, bütün yılın yorgunluğunu atmak için. Eş dostla eğlenmek, kafa dağıtmak için. Ama yok kardeşim içmeyeceksin, bunu da en çok oradaki bürokratlar yapıyorlar. Karışmayıver kardeşim. Adı üstünde tatil beldesi. İçen içer, içmeyen içmez kafasına gelmediğimiz için bu sorunlar yüzyıllarca devam eder. Ama kaybeden ekonomi olur, memleket olur. Ondan sonra özgürlük var diye millet kendini böyle abuk sabuk yerlere atıyor. Binlerce Euro hesap ödüyor. Para elin memleketine gidiyor. Batıyor dedikleri Yunanistan bizden iyi durumda. Bu sene ekonominin beli doğrulacak, kriz falan kalmayacak, bir de kâra geçecekler. Bizde bu kafa olduktan sonra daha neler göreceğiz. İnanın onun dışında hiçbir şey yok. Bol bol alkol verip, bol bol hesap geçiyorlar. Yoksa Mikonos’un bir numarası yok. Beşinci sınıf bir havaalanı var. Ama polis sivil giyinmiş. Canından bezmiş gibi değil. Bizde polisler canından bezmiş gibi beş karış suratla duruyorlar. Bu birimleri sivilleştirip daha uygun bir hale getirmek lazım. Bizde turist içeriye girerken zaten bir sıfır yenik başlıyor. Gelen herkese Nijerya’dan gelip yerleşmeye çalışan muamelesi yapıyoruz. Çünkü kapı delik, her önüne gelen elini kolunu sallayarak memlekete giriyor. Mikonos’a indiğin zaman polis gayet kibar, işlemini yapıp seni gönderiyor. Bizde böyle bir sistem yok. Avrupalı ve diğer ülke gişelerinin ayrılması lazım. Çakma saat satmaya gelenle milyar dolarlık yatırım yapacak şirketin CEO’sunu aynı sıraya sokarsan bin yıl geçse senden bir şey olmaz. Havaalanları tamam, gösteriş tamam ama personel nerede? Orada sınıfta kalıyoruz. Oysa biz hizmette çok iyiyiz. Çağırın ben size günlerce aylarca ‘brief’ vereyim. Dünyayı anlatayım. Kim ne yapıyor, kimler nasıl karşılanıyor. Bir müşteri olarak, bir gezgin olarak bunu samimiyetle söylüyorum. Mikonos’a uçak indiği zaman düşecek diye korkuyorsunuz. Ama kimin umurunda herkes zaten hazır, o kafaya gelmiş.

        KİM DEMİŞ MİKONOS UCUZ DİYE

        O zaman bakın kimler geliyor, kimler gidiyor. Mega yatların yanaştığı marinamız var Bodrum’da. Ama tüketim yok. Gelip mola veriyorlar. Bütün dükkânların ağzına kadar dolu olması gerekiyor ama Bodrum bu sene kan ağlıyor. Esnaf iflas etmiş. En az 50 mekân seneye olmayacak. Mikonos’ta kapanan bir yer duydunuz mu? Vallahi ne gördüm, ne duydum. Daha çok mekân açılıyor, daha çok iş yapıyorlar. Gündüz öyle bir rüzgâr var ki kumlar uçuşuyor. Ama her yer insandan geçilmiyor. Acayip kalabalık. Bizim Bodrum Çarşısı gibi çarşısı var. Birbirinden ünlü gece kulüpleri var. Hepsi ağzına kadar dolu. İnsanlar gündüz beach’leri geziyor, akşam merkeze gelip bir yerlere gidiyor. Çok yer var. Önüne gelen mekâna oturabilirsin. Bir de özel yerler var, rezervasyon yapılması şart. Çok yer gezdim ve Yunanistan çok ucuz diyenlere buradan bir şey söylemek istiyorum. Siz acaba Türkiye’de Euro kazandığınız için mi çok ucuz diyorsunuz. Ben ucuz bir şey göremedim. Taksiye bin 40-50 TL, bir mekânda şöyle güzel bir yemek yiyip kaliteli bir şarap içsen kişi başı 300-400 TL’ye geliyor. Orada Euro kullandığımız için matematik şaşıyor. 100 Euro diyoruz, Türk parasıyla 300 TL yapıyor. Hiç ucuz değil arkadaşlar, birbirimizi kandırmayalım. Bunlar küçük hesaplar. Namos’ta kim ne kadar hesap ödedi? Zengin Türkler nerede eğleniyor? Kim masaya çıktı, kim oturduğu yerde eğlendi? Kim kiminle geldi? Hepsi haftaya köşemde olacak. Şimdilik bu kadar. Anlatılacak daha çok şey var. Duyunca çok şaşırcağınız şeyler var. Takipte kalın, her şeyi öğreneceksiniz.

        Diğer Yazılar