Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İSTANBUL’DA her gün bir mekân popüler oluyor. Yeme içme sektörü hiçbir zaman bu kadar cazip olmamıştı. Sadece yatırımcı için değil aynı zamanda müşteri için de aynı şey oldu. Bir yeri keşfetmek, bir yeri konuşmak toplum arasında moda oldu. Biri “Güzel mekân“ diyor, arkasından 100 kişi daha aynı şeyi söylüyor. Sonra o güzel denen yerin adı sanı unutulup başka bir yer başlıyor. O yüzden yeme içmede popüler değil klasik olacaksın. Son günlerde adını sıkça duyduğum ama bir türlü gitme fırsatı bulamadığım bir mekân olan Balıkçı Apo’ya gittim. Yakın arkadaşım Taji’nin düğünü için yurtdışından gelen misafirleri Balıkçı Apo’ya götürmek için yollara düştük. Aslında başka bir programım vardı fakat ısrarlara dayanamayıp hem de görmüş olurum diye düşünerek ben de gittim. Balıkçı Apo, Çubuklu’da Hayal Kahvesi’nin hemen yanında. Açılalı iki sene gibi bir süre olmuş. Gidip beğenen de var, beğenmeyen de. Manzara muhteşem. Etraf sessiz sakin, sadece denizin sesi geliyor. Tabii ki Çubuklu’ya gitmek için tekneye bindik, yaklaşık yarım saat sonra mekâna vardık. Açıkçası Balıkçı Apo’ya gitmek için biraz efor sarf etmek gerekiyor. Ya çok paranız, ya tekneniz, ya da keyfinize çok düşkün olmanız gerekiyor. Bunlardan biri sizde mevcutsa Balıkçı Apo ideal bir yer. Ancak “Ben hem cebimi hem lezzeti düşünüyorum” diyorsanız size uygun bir yer değil. Biz masaya 14 kişi oturduk. Başlangıç olarak kalamar geldi. Kalamarı kendilerine has bir tarzda yapmışlar. Biraz sulu ama güzel. Sonrasında ahtapot geldi, taş gibiydi. Açıkçası çok beğenmedim.

        Arkadan çok meşhur, mekânın spesiyal yemeği ıstakozlu makarnayı ortaya söyledik. Sanırım masaya 6 tane ıstakozlu makarna geldi. Makarnası tam ev işi olmuş. Biraz fazla pişmişti. Istakoz çok küçük olduğu için karidesle karıştıranlar oldu. Sonra masaya tatlılar geldi. Zaman su gibi akıp geçti. Abdullah Bey her zaman olduğu gibi işin başında. Bizim olduğumuz saatte üç beş masa vardı. Sonra nasıl oluyor bilmiyorum ama işlerin iyi olduğunu söylediler. Finalde indirim yapılmış hali ile 2 bin 600 TL hesap geldi. Bana biraz pahalı geldi açıkçası. Gerçi artık balıkçılar birini yakaladı mı cebindeki son parayı alacak kadar gözlerini karartıyor. Sadece Balıkçı Apo’da değil, Arnavutköy’deki sıradan bir balıkçı da bile aynı muameleyi görüyorsunuz. Kimse lezzete bakmıyor. Yaz kış balık fiyatı aynı olur mu? Bir dönem ucuz olması bir dönem de pahalı olması daha anlamlı olur. En azından biz de balığın denizden çıkma tarihlerini karıştırmayız. O gün masaya şef Ali baktı. Allah’ı var çok iyiydi. Hizmette kusur etmedi. Mekânın sahibi Abdullah da çok mütevazı bir adam. Sonuçta yeni bir balıkçımız daha oldu. Eğer gitmek isterseniz İstinye’den kalkan tekneleri varmış. Yaz aylarında daha çok iş yapacağı her halinden belli. Biraz da fiyatlara dikkat etseler daha iyi olacak.

        Bebek’te kendi halinde mekân

        BEBEK son dönemlerde İstanbul’un en gözde semtlerinden biri oldu. Bebek aslında Beşiktaş’a bağlı ancak Bebek ve Etiler’in şöhreti daha fazla. Aynen Nişantaşı’nın bir semt olarak Şişli’den daha çok şöhrete sahip olması gibi. Bebek’te son dönemlerde özellikle Lucca’dan sonra çok sayıda mekân açıldı. Çoğu iş yapıyor çoğu da orta ölçekte devam ediyor, varla yok arası gibi bir şey. En çok iş yapan yerler neresi diye soracak olursanız Kırıntı, Chilai, Abbas, Lucca ve Bebek Kahve. Onun dışındaki mekânlar kendi halinde dönem dönem yükseliyorlar, dönem dönem de inzivaya çekiliyorlar. Benim dikkatimi çeken sürekli iş yapan Bebek’in gözbebeği Bebek Kahve. Kendi halinde bir mekân, öyle büyük bir yatırım da değil. Bildiğimiz herhangi bir mahalle kahvesi. Ancak günün her saati oturup ihtiyaçlarınızı giderecek kadar bir mönüye sahip. Tost, kahvaltı, omlet ne ararsan var. Öyle aşırı bir sunum, aşırı bir şey beklemek hata olur. Ancak en rahat edeceğiniz mekânların başında gelir. Kırık sandalye, eski masa ancak bu durumdan rahatsız olan kimse yok. Tam tersi eski havası ile Bebek’te birçok mekâna gitmeyecek isimler de Bebek Kahve’de soluğu alıyor. Bir tarafta tavla oynayan, bir tarafta okey oynayan ünlü isimleri görmek mümkün. Ünlülerin en fazla uğradığı mekânlardan biridir. Çay içmek, kahve içmek, iki sohbet etmek için ideal bir mekân. Zaten mekânın en büyük neşe kaynağı hem patron hem müdür hem garson hem de komisi olan Özcan Demir’dir. Özcan o kadar cana yakın ki sevmeyen biri çıksın kafamı keserim. Sadece Özcan değil bütün personel aynı kafada. Yeri gelir kendi çayınızı kendiniz almanız gerekebilir. Çünkü o gün Özcan’ın canı bir şey yapmak istememiştir. Ya da biri ile lafa dalmıştır. Ne kimse gocunur ne kimse kibir yapar. Çünkü Bebek Kahve öyle bir yer. Yeni olmadı. 1950’lerden beri hep böyleydi.

        Diğer Yazılar