Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Emre Ergani, Ersoy Çetin, Raşit Karakuş üçlüsünün el ele verip Ottoman Otel’in içinde açtıkları The Bar, bu yaz sezonunda İstanbul’da çıkış yapan mekân oldu. İlginin sebebi sadece mekânın yeni olması değil, bir kere konsept çok başarılı ve böyle olunca da büyük ilgi gördü. Daha önce burada birkaç farklı konsept denendi ancak hiçbiri bu kadar başarılı olamadı. Hepsini de bu sektörün en tanınmış insanları yapmasına rağmen. Bazen kader kısmet demek lazım. Bir yeri beş farklı kişi yapıyor bir şey olmuyor. Biri gelip bir konsept yapıyor mekân uçuyor. Aynen The Bar ve Park Şamdan gibi. Aslında The Bar’ın içinde bir de Park Şamdan var. İki konsept nasıl bir araya geldi, önce oradan ufak bir bilgi vereyim. Çetin Ersoy ile Emre Ergani’nin ayrılmaz ikili olduklarını bugün yeme içme sektöründeki herkes bilir. Emre, Biber Bar ile ilişkisine nokta koyup ortaklıktan ayrılınca Nişantaşı Park Şamdan’ın içinde The Bar’ı açtı. Geçen kış fena iş yapmadılar. Ancak bu kadar popüler olamamışlardı. Daha sonra Kuruçeşme Ottoman projesi ile birlikte her iki mekân da şaha kalktı. Park Şamdan’nın yıllardır belli bir müşteri kitlesi var. Her iki mekân da çok iyi iş yapıyor. Aslında Park Şamdan yemek veriyor, The Bar eğlence. Ben de çok merak ettiğim mekâna geçtiğimiz günlerde gittim. Suada G Balık’ta yemek yedikten sonra hemen karşısında bulunan mekâna tekneyle geçtim.

        ELİTLERİN YENİ BULUŞMA MEKÂNI

        Hafta sonu olmasına rağmen çok doluydu. Şimdi çoğu mekân hafta sonu iş yapar. Park Şamdan ve The Bar’ın müşteri kitlesi hafta sonu İstanbul’da kalmıyor. O yüzden hafta sonu olmasına rağmen dedim. Neyse içeriye girdim. Zaten Ottoman Otel çok güzel bir yerde. Şimdiye kadar otelin içinde yapılan en güzel mekân diyebilirim. O gece sadece Raşit Karakuş vardı. Raşit sektörde sevilen bir adam. Chocolate’ın ortakları arasında yer alır. Zamanında yanlış hamleler yaptılar. Süzer Plaza’nın altındaki mekânların yıkılmasıyla yaşadıkları talihsizlikle birlikte geriye gittiler. Ama şimdi Chocolate’lar kendini topladı. Marka büyümeye çok müsait. Neyse konumuza dönersek Raşit de işletmeciler arasında yer alıyor. Deniz kenarındaki bölümde oturduk. Sağın solun kaliteli düzgün insanlarla dolu. Biraz sohbetten sonra mekânı baştan sona gezdirdi. Çok başarılı bir mimari proje uygulamışlar. Mimarisini Ebru Mengenecioğlu yapmış. Tam bir yazlık mekân, kendinizi sayfiyede zannediyorsunuz. Tuvaletleri bile çok güzel yapmışlar. Zamanın nasıl geçtiğini inanın anlamadım. Karşınızda Boğaz püfür püfür esiyor. Bu gece bitmesin gibi bir havaya giriyorsunuz. Tadı damağımda kaldı. En kısa zamanda tekrar The Bar’a gidip Park Şamdan’da yemek yiyeceğim. Park Şamdan’ın klasik olmuş yemekleri vardır. Mesela köfte ve bonfile ile yaptıkları yoğurtlu kebabı, kuzu pirzolayı, dana kaburgayı ve dil meuniere’i unutmak mümkün mü? Ottoman ile birlikte kendini gençleştirdi. Çünkü genç tayfa Nişantaşı Park Şamdan’a yemeğe gitmeyi tercih etmiyor. Ancak yeni hamlesi ile bu zinciri biraz da olsa kıracak gibi gözüküyor.

        Yüksel'in hızına kimse yetişemiyor!

        İstanbul'da fırsat buldukça yeni yerler keşfetmeye çalışıyorum. Çok iyi olduğunu bildiğim halde yolumun kesişmediği yerlerden biri de Yeşilköy’deki Balıkçı Yüksel idi. Yüksel çok sevdiğim bir işletmecidir. Çok hatırşinas ve saygılı bir adamdır. Taji hatırlatınca ben de “Tamam gidelim” dedim. Akşamüstü saatlerinde denize bakan bir masada oturduk. Yüksel masaya geldi, siparişleri bizzat aldı. Sadece bizim siparişleri değil tanıdığı herkesin siparişini alıyor. Ara sıcak olarak kalamar ve ahtapot geldi. Ortaya yeşil bir salata yaptılar. Kalamar ve ahtapot gerçekten nefisti. Ana yemek olarak ise masaya ıstakoz geldi. Yüksel’in en çok sattığı ürünlerin başında geliyormuş. Bir baktım sadece biz yemiyoruz, herkes ıstakoz yiyor. Sanırsın kampanya var. Şunu fark ettim müşterilerin yarısı yabancı. Bir saat sonra baktık bir kişilik yer kalmadı. Taji benden sık geldiği için “Hep böyle” dedi. Yüksel “Ağabey ne olur diğer tarafı da görmeni çok isterim. Kahveyi ve tatlıyı orada mı alsanız?” deyince biz de ayaklandık. Hemen sola dönünce köşede bir mekân daha yer alıyor. Burası da çakılı. Diplerde bir masada oturmak zorunda kaldık. Yüksel o gece şovunu yaptı. Boğaz’daki balıkçılar da kimmiş der gibi bir ders verdi. Biz hep göz önünde olan yerleri yazdığımız için böyle yerleri gözden kaçırıyoruz. Gecenin finalini ise ortaya tadımlık incir tatlısı, ev yapımı baklava ile gerçekleştirdik. Gecede yaklaşık bin kişiye yemek veren Yüksel, hâlâ garson, komi, şef gibi ortalarda dolanıyor. Hiç aklımıza gelmeyen bir yerde bile iyi lezzet iyi hizmet verdiğin zaman insanlar her halükârda gelip seni bulabiliyor. Müşteriyi kazıklaya kazıklaya bir hal olan Arnavutköy’deki balıkçıların toplamı kadar işi nasıl yaptığını herkesin sorgulaması lazım.

        Mimaride harikalar yaratılan mekan

        Gerek iç tasarımı, gerekse lezzetleriyle son dönemlerde çok konuşulan Huxo’ya gitmek için Bahçeşehir’e doğru düştüm yollara. Huxo bu bölgenin AVM’si Akbatı’nın içerisinde bulunuyor. Akbatı; Akmerkez, Akasya gibi AVM’lerde imzası bulunan Akkökler’in eseri. Böyle olunca ortaya marka karmasıyla, mağazalarıyla ve yönetimiyle güzel bir AVM çıkmış. Huxo ise AVM’nin sokak gibi olan bölümünde yer alıyor. Huxo’yu ilk gördüğümde dekorasyonu ve tasarımının neden bu kadar konuşulduğunu anladım. Tabiri caizse mekânlara yaşam veren mimar Ali Türker buraya da dokunmuş. Mekânın arkasında ise Fulya Ağaoğlu var. Fulya Hanım bu işin okulunu okumuş bir işletmeci olarak mekânın üzerine titriyor. Huxo’yu şöyle bir inceledikten sonra sıra yemekleri tatmaya geldi. Risotto yatağında dana kaburga söyledim. Arkadan da lokum aldım. Etin tedarikini iyi yapmanın yanında pişirmek de çok önemli. Huxo bu konuda çok başarılı. Özellikle dana kaburgada et helva kıvamında. Bir de altında risotto ile servis ediliyor, denemeden geçmeyin derim. Et faslından sonra odun ateşi kullanarak pişirdikleri pizzalarından denemek istedim. Pizzada önemli nokta hamurdan ziyade pişirme şekli ve kullandıkları malzemenin kalitesi. Huxo bu konuda da gayet başarılı, odun ateşinde pizzanın lezzetini bir düşünün. Huxo’nun gözünüzü alamayacağınız bir noktası da tatlı bölümü. Pastane bölümünde her gün farklı tatlılar yapıyorlar. Limonlu cup kek, rokoko ve çilekli parfe benim tattıklarımdı. Tatlılarıyla adeta şov yapan mekân o bölgede buluşma noktası haline gelmiş. Fulya Hanım’ı ve Ali Türker’i tebrik ederim.

        Diğer Yazılar