Bize de böyle hesap ödeyen turist lazım
BODRUM’DA bir gece kulübünde 98 bin 318 liralık hesap ödenmiş. Tahminim hesabın ödendiği yer dünyaca ünlü kulüplerden Billionaire’den başka bir yer değildir. Ya da Maça Kızı olma ihtimali yüksek. Tatil cenneti, zengin turisti çekmeye çalıştığımız koskoca Bodrum’da pahalı içki stoku bulunan mekân sayısı bir elin beş parmağını geçmez. Nerede ödendiği, kimin ödediği hiç önemli değil. Önemli olan birinin gelip bu parayı harcaması. Bunun Türk olduğunu düşünmüyorum. Ya Azeri ya Rus ya da Arap. İnanılmaz derecede tüketim yapılmış. Sadece servis parası yaklaşık 9 bin TL. O gece garsonlar bayram etmiştir. Biz böyle olayları senede bir kere yaşayıp ağzımız açık izliyoruz. Yunan adalarında bu tarz şeylere o kadar alışkınlar ki artık dönüp bakmıyorlar. Şimdi biz bu olayı bir sene konuşuruz. Ama Mikonos’ta bu hesabı veren Türkler var inanın. Fakat hepsi gizli saklı, kimseye çaktırmadan. Benim adım çıkmasın dediği için haber olmuyor ama mekân sahipleri canıma minnet diyor parasına bakıyor. Bize de böyle turist lazım. Yiyip içip sonra pisliğini bırakıp giden turisti kim ne yapsın. ‘Mass turizm’in dışına çıkıp daha butik otel, restoran ve eğlence yeri yapmamız gerekiyor. Mikonos’ta topu topu iki ya da üç tane beach var. Bu beach’ler ada turizmini sırtlamış durumda. Bizim de Bodrum’da böyle yerler yapmamız gerekiyor. Otel iskelelerine sıkışmış beach’lerden artık vazgeçmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Bağımsız yerlerin tahsis edilmesi, müziğin serbest bırakılması gerekiyor. Ayrı dünyalar yaratılmalı. O zaman bu ödenen hesaplara inanın ki şaşırmayacağız. Gümbet’te 10 TL’ye içki satan yerler var. Adam ne yapsın merdiven altı üretim yapıp getirip turiste satıyor. Pahalı iş yapıldığı zaman bunlara gerek kalmayacak. Bodrum’un tüm sezonda yaptığı ciroyu Mikonos’ta üç tane beach yapıyor. Nisanda sezon açılıyor ekimde kapanıyor. Bizim gibi sıkıştırılmış bir sezon yok. Her sene trendleri daha da yükseliyor. Darısı başımıza. Bodrum ve Çeşme’de önce mönüleri değiştirmek lazım. Artık müşteriyi hamburger, lahmacun, pide eksenine sıkıştırmayalım. Adadaki gibi kuralım balık tezgâhlarını, güzel masaları. Gerçi orada ıstakozla makarnayı bizdeki lahmacunla aynı fiyata satıyorlar. Bazen de Allah korusun öyle bir şey olursa beach’lerde aç kalır mıyız diyorum. O zaman bir makarna 200 TL olur mu olur vallahi...
İstanbul’un yeni Fransız’ı
SON birkaç yıldır dünyada yükselen yıldız haline gelen Türk yeme içme sektörüne dünyaca ünlü bir marka daha girdi, Fransız gastronomisinin pazarlanması konusunda en büyük pay sahibi markalarından Fauchon. Eksen Grup’la birlikte mayıs sonunda Anadolu yakasının lüks AVM’si Akasya’da açıldı. Fauchon’u görmek için geçtiğimiz günlerde Akasya’da aldım soluğu. Fauchon öylesine bir mağaza değil, üst segmente hitap eden markaların olduğu birinci katta 2 katlı bir villa olarak tasarlamışlar. 700 metrekarelik 3 ana bölümden oluşan “flagship” birçok farklı konsepti içinde barındıran bir lokomotif. 42 ülkede 500’den fazla şubesi mevcut. Kraliyet Ailesi’nin alışverişini yaptığı, devlet başkanlarının seçim zaferlerinden sonra soluğu aldığı bir marka. Fauchon’da 3 ana bölüm var. Bir yanda cafe-restoran bölümü, bir yanda pastanesi, bir yanda da hediyelik gurme butiği. Tabii şu anda genel olarak ilgi pastane bölümünde, envai çeşit rengârenk tatlı var. İlgimi çeken bir diğer bölüm de gurme market oldu. Hediyelik şeklinde foie grass’lardan havyarlara, şampanyalara kadar çeşit çeşit gurme hediyelikler şık kutularda sunulmuş. Fauchon’un bu denli yayılmasının diğer sebebi girdiği ülkelerin mutfaklarını da mönülerine dahil etmeleri. O gün kuru fasulye ile ağır ateşte pişen kuzu incik aldım. Vallahi zannedersiniz Hünkar’da ya da Borsa’da yiyorsunuz. O kadar lezzetli. Sıra tatlıya geldiğinde seçim yapmakta zorlandım. Seçim yapamayacağınız kadar çok çeşit var ama antepfıstıklı ve kaymaklı ekleri görünce dayanamadım. Yemekten sonra mutfaklarını gezdim. İçerisi arı kovanı gibi. Hem bizden, hem de Fransa’dan gelen aşçılar var. Buradan Erol-Varol Kaynar kardeşleri tebrik ediyorum...
