Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KAHVALTI benim için en önemli öğünlerden biri. Kahvaltıyı oldum olası çok severim. Hatta üç öğün kahvaltı yapabilirim. Ama İstanbul’da öyle her yerde kahvaltı yapamıyorsunuz. Hepsi birbirine beziyor. Kahvaltı için gittiğim mekânların başında Rumelihisarı’ndaki Kale ve Nezih Kebap geliyor. Her ikisinin de kendine has bir tarzı var. İki mekân arasında mekik dokuyorum. Hisar’da oturduğum için ulaşım derdim yok. “Hep oralarda yiyorsunuz” diye sitem edenler oluyor. Vallahi İstanbul trafiği insanı çileden çıkardığı için yapabileceğim bir şey yok. Bir de Kale’nin kahvaltısı dışında, yaklaşık 20 yıldır tanıdığım Cansın Akarol ile ettiğim sohbetlerin yerini hiçbir şey tutamaz. Nezih’te ise Galip ile sohbetin sonu gelmez. Her gün organize olup bir yere gitmiyorum. Gittiğim yerin sahibi, işletmecisi ile oturup yarım saat lafladığım zaman sektörde neler oluyor öğrenmiş oluyorum. Bir de güne keyifle başlıyorsunuz tabii. Her iki mekânın lezzetini, fiyatını anlatmama gerek yok. Nezih de Kale de çok iyi iş yapıyor. Hafta sonları her iki mekâna da yaklaşık bin kişiye yakın insan giriyor. Nezih sadece kahvaltısı ile değil kebaplarıyla da çok meşhur. Benim favorim ise patlıcan kebabı ve fıstıklı kebap. Tabii ki arada başka mekânlara da gidiyorum. Emirgan Sütiş’in bende ayrı bir yeri vardır. İnanılmaz mistik bir havası var. Günün her saati iş yapar. Zaten İstanbul’da da böyle mekân çok azdır. Mekânın sahipleri yeni kuşaktan. Esat ve Emre Kocadağ kardeşler bu işi layığı ile yapıyorlar. Her ikisi de çok efendi. Babaların kurduğu tezgâhı sorunsuz bir şekilde daha da büyüterek devam ettiriyorlar. Esat daha çok iç işlerle ilgileniyor. Emre ise daha göz önünde. Markanın dış temsilcisi gibi. Emre ile uzun süredir konuşuyoruz sabah kahvaltısı yapmak için. Ama bir türlü denk getiremedik.

        ÇENGELKÖY’DEKİ YENİ SÜTİŞ

        Geçtiğimiz hafta nihayet bir araya gelip yeni açtıkları Çengelköy Sütiş’in yolunu tuttuk. Emre Kocadağ olmasa sabahın o saatinde, o yoğun trafikte kimse beni oraya götüremez. Hisar’da buluşup burnumuzun dibinde Lokma varken Sütiş’e gitmek için yola düştük. Çengelköy’e girer girmez inanılmaz farklı bir hava ile karşılaşıyorsunuz. Sayfiye bir yer gibi. Çok sayıda yeni mekân açılmış. Bunların çoğu balıkçı, arada kafe ve çay bahçeleri de var. Hepsi çok iyi iş yapıyormuş. İlerledikçe Sütiş’in tabelalarını görmeye başladık. Kocaman bir yalının içinde yayılmış. Girişte solda mutfak, sağda ise ürün teşhir yeri var. Oturmadan önce Emre ile mekâna şöyle bir göz atalım dedik. Mekân üç kattan oluşuyor. Üst katlarda hem büyük bir salon var, hem de özel odalar. 10 kişi baş başa kahvaltı yapacaksanız bu odalardan birini tercih edebiliyorsunuz. Böyle birkaç oda var. Özellikle hafta sonu dolup taşıyormuş. Küçük iş toplantıları bu odalarda yapılıyor. İnanılmaz para harcanmış. Yaklaşık 3 milyon dolara mal olmuş. Tam Galatasaray Adası’na bakan bir terası var. Bütün mekânı şöyle bir gezdikten sonra bahçede hazırlanan masaya geçtik. Sabah erken olmasına rağmen kahvaltı yapanlar vardı. Masayı öyle bir donatmışlar ki yok yok. Ancak ben en sevdiğim şeylerin başında gelen peynirli kol böreğini tercih ettim. Uzun süredir yemiyorum. Yanında bir de su böreği gelince yedikçe yedik. O günü börek günü ilan ettim. Muhteşem manzara karşısında çok keyifli bir kahvaltı yaptık. Finalde ise bol köpüklü Türk kahvesi aldık. Son yıllarda mekânlar acayip gelişti. Sütiş’i inceledikten sonra bu kanıya vardım. Artık iki sandalye iki masa ile bu işler olmuyor. Çengelköy Sütiş’i çok beğendim. Denemenizi tavsiye ederim.

        Diğer Yazılar