Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Belki o an, iki haberin diliyle şöyle de tasvir edilebilir:

        Irak’ta, Suriye’de ve mümkün olan her yerde, kimimizin tercih ettiği deyişle, “Müslüman Müslüman’ı katlederken”…

        İsrail devleti de, zaten her şeyi tartışmalı olan Kudüs’te “Müslümanların kutsal El-Aksa Camii”ne saldırdı!

        Her türlü değere saldıran İsrail!

        ***

        İsrail’in küstah ve saldırgan fırsatçılığı, “görünüşte demokratik” ama özde “bir din ve ırk devleti” olması sonucu, zaten kendini zor tutması, her pozisyonu değerlendirmesi, bir kişilik bir saldırıyı dahi sistemli ve başkalarının tüm değerlerine vuran karşı saldırıya dönüştürmesi çok olağan!

        Bu kez sadece Filistinlilere değil, “Müslüman alemi”ne toptan meydan okuma geldi.

        ***

        Onlarca yıldır, dünyanın her yerinde, sadece milliyetçilerden ümmetçilere Müslümanları değil, Müslüman olmayanlardan da özellikle solcuları, sosyalistleri yanında toplamış “Filistin yarası” kanamadan durabilir mi zaten?

        Dünyanın egemenlerinin tahakkümü, BM’nin iş İsrail’e gelince çöpe atılmış kararlardan oluşan ataleti kadar; İslam dünyasının ağaları, sultanları, despotları da esasen çok hoşlanmadı “Filistin hareketi”nden.

        Ne FKÖ ile laik-milliyetçi olduğu dönemde; ne Hamas’ın güç kazandığı sonraki devirde.

        Çünkü “bahar mahar” palavra, esasen “diklenen, ayaklanan halklar”dan hoşlanmıyorlar.

        Filistin’i “bir araç” şeklinde kullanırken, kendi halklarına tahakkümlerini “Filistin’in özgürlüğü”nü sözde savunmak gibi bir perdeyle de örttüler yıllarca.

        O yüzden, bunca kalabalık destek korusu önünde Filistin’in kadim yalnızlığı katmerlidir.

        ***

        Fakat İsrail egemenlerinin bu kez denediği sadece Filistin’e dair değil.

        2000’de beş yıllık bir süreye yayılan “İntifada”ya sebebini ve adını verse de, El Aksa’ya “dokunmak” orayla sınırlı değil.

        Çünkü El Aksa herhangi bir yer değil.

        Kafadan “Müslüman dünyası”nı kanırtıyor, kanatıyor, acıtıyor!

        “En kutsal yerlerden biri”ni kurcalıyor ve esasen “Orada, Kaya’da, milattan önce Yahudiler için iki kutsal tapınak vardı; artık üçüncüsünün zamanı geldi” diye homurdanan “köktenci Yahudiler”in hülyasını da kaşıyor.

        Nitekim sıradan birileri değil, İsrail Bayındırlık Bakanı’nın söylediği de tam bu.

        Yani “kaza” değil, “organize” bir saldırı söz konusu.

        Öyle ya, sadece inançlarla açıklandığında tarih de şöyle bir şey:

        Önce şu vardı, sonra bu. Başkasının inancı, kutsallığı önemsiz; bizimki en değerli!

        En son Romalıların “tapınak” yıktığı yerde, 2084 yıl sonra, 60 küsur bir yıllık devlet de o toprakların kadim bir halkı için aynı dertle yanıp tutuşuyor!

        ***

        Lakin başa dönersek…

        En sert tepkiyi Ürdün verdi; hemen elçisini geri çekti.

        Çünkü El Aksa’dan sorumlu vakfın arkasında Ürdün var.

        Pekiyi, “Müslüman dünyasına hakaret”e sert tepki veren Ürdün şu sırada neyle meşguldü?

        “Müslüman dünyası içi savaşlar”a savaşçı, silah, para yetiştirmekle; ABD ile aynı koalisyonda bazı “İslam toprakları”nın bombardımanına katılmakla!

        Kısmen bizim devletimiz, iktidarımız gibi!

        S. Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi!

        “Şia, İsrail’den de öncelikli düşmandır” diye Müslüman (ve elbet her din, mezhep ve etnisiteden) katleden Işid gibi.

        Işid ve benzerlerini besledikten sonra, ABD ile birlikte Işid’i bombalarken dahi, onun dilindeki “Daha tehlikelidir” sözünün ilk müellifi S. Arabistan işte!

        Müslüman olmayanlarınkini de, “başka Müslümanlar”ın kutsal saydığı her yeri de kolayca bombalayan, yakan, yıkabilen, aşağılayabilen “başka başka Müslümanlar”!

        ***

        Esasen, böyle birbirini katleden Müslüman dünyasının bir de İsrail’e ihtiyacı yoktu, palavra sıkmak için kuru sıkı doldurmak dışında!

        Lakin İsrail’in çok ihtiyacı var; bu efendilerin, ağaların, sarayların, despotların, darbecilerin, kanlı örgütlerin bir ötekini katletmedeki korkunç iştahına.

        (Aynı zamanda, dünyadaki tüm Yahudileri, tüm destekçileri, istikrarlı gerilimlerle sürekli büyük bir tehlikenin varlığına ikna edip Likud rezilliğine payanda olmaya zorlamak için!)

        ***

        Filistin yalnız bir adadır.

        Sadece, ABD ve diğerlerinin desteğinde İsrail’in kuşattığı, ezdiği, kana buladığı, yarasını sürekli açtığı bir ada değil…

        “Müslüman dünyası”nın da içten içe kuruttuğu, körelttiği bir direniş!

        Diğer Yazılar