Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Savunma muhabiri, meslektaşım, kardeşim Barkın Şık’ı da anarak!

        ***

        7.15: Sabah sporuna katılmak için spor kıyafetlerini giyip çıktı.

        8.30: Eve döndü. Nöbetçi olduğu “işyeri”ne gitti. Evrakları Binbaşı’ya imzalattı.

        8.40: Evrakları Kurmay Yarbay’a götürdü. Yarbay birini imzalamadı, birinde düzeltme istedi.

        Yarbay’ın yanından çıkınca Binbaşı’ya rastladı, “Ne oldu” sorusuna “Düzeltmeler yapıp tekrar götüreceğim” dedi.

        Çay ocağına Binbaşı ile gittiler. Düzeltmeler hakkında konuştular. “Akşam bölük nöbetçisiyim. Askerleri yatırıp ileriki tarihli işlerle ilgili çalışacağım” dedi.

        9.30: Yakın arkadaşı Başçavuş …’yi gördü. Arkadaşına göre “rengi soluk ve durgundu.” Arkadaşı “Kaça satıyorsun” dedi.“Neyi” diye sordu. Arkadaşı “Turşuyu” dedi. Cevap vermedi. “Arkadaşının yanağından makas alıp” gitti.

        Arkadaşı onu şöyle anlattı: “22 yıllık arkadaşlığımız var. Astsubay okulunda beraber okuduk. İlk defa Kıbrıs’ta beraber çalışma imkanımız oldu. Aracımı 2 ay önce ona satmıştım. Sakin, efendi, mülayim, ağırbaşlı, beraberken konuşkandır. Birbirimize takılır, şaka yaparız. Olay sabahı normalden farklı ruh hali vardı. Şaka yapmama rağmen ruh halini değiştiremedim. Sıkıntısı var gibiydi.”

        Çay ocağından, görev yaptığı odaya gitti. Odada 7 personel daha görev yapıyordu ancak sadece biri odadaydı. O da çay ocağına gitti. Odada yalnız kaldı.

        11.00: Çay ocağına giden Başçavuş döndü. Onu, sandalyesinde hafif aşağıya kaymış, başı sağ öne eğilmiş gördü. Yaklaşınca sol göğsü üstünde kırmızılık gördü. Omzuna dokunup “Vedat Abi” diye seslendi. Göğsündeki deliği ve masa üzerinde tabancayı gördü. Hemen sol çapraz odadaki kısım amiri Binbaşı ile Sağlık Binbaşı’ya bildirdi.

        Üçü odaya geldi. Sağlık Binbaşı nabzı kontrol etti. “Nabız alamıyorum” dedi. Binbaşı Tabip Üsteğmen’i arayıp ambulansla gelmesini istedi. Kurmay Yarbay’a bildirdi. Tabip Üsteğmen ambulansla geldi. Nabzı kontrol etti, kalp masajı yaptı. Birisi kurtarıcı soluk verdi.

        11.15: Ölüm saatinin bu olduğuna karar verilip müdahaleye son verildi.

        Askeri Savcılık olay yerine gitti. (Savcılık uzun uzun nerede hangi oda olduğunu, koridoru, dolapları, masaları, bilgisayarları tespitini yazıyor). Masa üstünde bir adet tabanca, kabzesi koltuk istikametinde, namlusu masanın sol tarafına paralel. Bilgisayar açık. Ekranda Microsoft excell sayfası. Telefon ahizesi yerde. Koltukta kan. Koltuk sırtında mermi deliği. Masa altında bilgisayar kasası yanında boş mermi kovanı. Müteveffa üzerinde mavi çarşaf. Baş iki masa arasında, ayaklar soldaki duvar istikameti boyunca sırt üstü yatıyor. Kolları hafif yana açılı. Sol göğüs bölgesinde bir adet mermi çekirdeği deliği. Tabancada bir adet, şarjörde bir adet canlı mermi. Koltuk iç kısmında saplanmış mermi çekirdeği. Çekmecelerde iki canlı mermi. Not yok.

        17.15: Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde otopsi: Ateşli silahla akciğer ve kalp yaralanması sonucu iç kanama.

        Polis raporu: Mermi masadaki tabancadan. Parmak izi yok.

        T. İş Bankası yazısı: Yatırım hesabı aracılığıyla 6 ay muhtelif pay senetlerinden 335,01 TL temettü geliri,, muhtelif pay senetleri alım satımında 1525,23 TL kar, 4624,15 TL zarar (net zarar 3098,92 TL).

        Yeminli ifadeler: Uyumlu, çalışkan, sakin, mülayim bir insandı. Kötü alışkanlıkları yoktu. Sadece borsada yatırım yapıyordu. Husumetli, kavgalı olduğu biri yoktu. Ölümünden önceki haftadan itibaren tabanca taşımaya başlamıştı. Kıbrıs’a alışamamıştı. Baskı yapıldığına, mobing uygulandığına, amirlerden hakaret içerikli söz işittiğine dair beyanı yoktu.

        Sonuç: Silah kendinin. El kendinin. Mermi kendinin. Bir el atışla kendini yaralayarak kendi ölümüne sebep olduğundan şüphe yok. Bir kusurlu yok. Kovuşturmaya gerek yok. Emanete kayıtlı eşyalarının mirasçılarına teslimine…

        ***

        Askeri Savcılık, Astsubay Vedat Tanrıverdi’nin, 40 yaşının dolmasına bir ay kala, 11 Kasım 2013’te Kıbrıs’ta “kışlada intihar”ına, bir yıl sonra, 20 Ocak 2015’te böyle “açıklık” getirdi.

        O odalarda, o imzalarda ne olduğunu bilmiyoruz! Kıbrıs’ta bir süre önce bir astsubayın komutanı tarafından hakarete, darba uğradığını ama kendisi sürülürken komutanın paşa olduğunu, birkaç gün önce bir başka astsubayın daha intihar ettiğini biliyoruz.

        İktidarın, asker intiharlarının araştırılmasını Meclis’te reddettiğini biliyoruz.

        “Mirasçılar” bir eşi, bir de küçük ikizleri!

        Bu tebligat oğullarının neden intihar ettiğini sorgulayan “müştekiler”e, anne ve babasına!

        Sabah sporu yapan, komutanların “çok şefkat, anlayış, nezaket” gösterdiği, çayını içip odasına giden bir insanın intiharını nasıl da açıklayıcı! “Kalp yaralanması” hariç!

        İçinde “Borsada zarar” geçiyor ki… Hani aklınızda bulunsun!

        Velev ki öyle…

        İktidar haneleri ve sahnelerinde gecede milyonlarca doların, avronun eritildiği devirde, 3 bin TL zarar ölüm fermanı demekse, helal olsun düzenin ağalarına, paşalarına!

        Bir günde üç polisin, bir günde üç astsubayın, bir günde üç uzman çavuşun, bir günde üç erin intihar ettiği, bir günde üç, beş işçinin can verdiği, bir günde üç işçinin barakada yandığı ülkede…

        Sevsinler “İç Güvenlik Paketi”ni!

        ZALİMLİK, ZULMETMEK BİR HAK MIDIR?

        Öldürmeye, ölmeye yetiştirilen bu insanların neden kendilerini yok edebildiğini anlamak istiyorsanız, buyurun bu mektubu okuyun:

        Saygıdeğer Umur abi Ben halen görevde olan Astsubay olarak Ankara’da çalışmaktayım. Kimlik bilgilerim sizde saklı kalsın lütfen. 04.02.2015 günü denetlendik. Denetleme karşılamasında General neredeyse 50 yaşına gelmiş Uzman Jandama. Çvş. E.’yi tekmelemek suretiyle darp etmiştir. Bu olay beni çok derinden yaralamış, sinirlerim bozulmuştur. Arkadaşımız çok çalışkan disiplinli bir personel olmakla birlikte yıllarca özel harekatlarda canını esirgemeden çalışmıştır. Ayaklarında rahatsızlığı vardır. General hiç sorgusuz içtima esnasında direk bu arkadaşımızın yanına giderek tekmelemeye başlamıştır. Buna karşılık olarak arkadaşımız hiçbir tepki gösterememiştir. Bu olay nedir, tüm personel karşısında bu yapılan nedir?

        Bu hususta sizden yardım bekliyorum. Bu arkadaşımıza yardım etmek için ne yapmalıyız?

        Üstelik bu yetmezmiş gibi General gittikten sonra Yarbay’ın arkadaşımızla görüşerek, General’in arkadaşımızı er sandığını söylemesi ve

        hemen üzerinde baskı kurmaya çalışmaları manidardır.

        Özürleri kabahatlerinden büyüktür. Ne demek er sanmak, er insan değil midir? Analar babalar evlatlarını paşalarımız tekmelesin diye mi askere gönderiyor?

        Zalimlik, zulmetmek kendilerine verilmiş bir hak mıdır?

        Sabah 07.00 den itibaren akşam saat:17.00 a kadar içtima alanında sevgili komutanımızın birliğimizi denetlemeye gelmesini bekleyerek geçmiştir. Akşam saat 17.00 gibi gelen komutanımız saat:21.00’e kadar denetlemiştir. Bu uygulama ne kadar doğrudur?

        Dün öğlen yediğim yemekle duruyorum halen, evime girer girmez size yazıyorum.

        Arkadaşımız eve gittiğinde eşine, çocuklarına ne demiştir, nasıl davranmıştır, ne durumdadır? Acaba kendisine bir şey yapar mı? Korkuyorum.

        Hukuki alanda hakkını araması gerektiğini telkin ettik.

        TSK'da insanlar boşuna intihar etmiyor. Hemen de kılıf hazır, maddi sorunları var, psikolojik sorunları var vs. Gerçekler acı maalesef.

        Sizden tekrar yapabileceğiniz ne varsa yapmanızı isteyerek şimdiden teşekkür ediyorum.

        Diğer Yazılar