Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Devletin sönümlenmesi” derken Marx böyle bir şey kastetmemişti ama olsun; zaten Sovyetler’in vardığı ve sonunda “sönümlendiği” yeri de kastetmemişti.

        Bizimki daha ziyade kabak bir lastik gibi.

        Bak, önüne geleni ezmesine eziyor ama kendi de yama tutmuyor; patlak ve çatlak.

        Sosyalizm ütopyası”ndaki gibi “dileyen balık tutuyor, dileyen kitap okuyor” gibi bir şeydeğil; çünkü ağaların kitapla balıkla pek işi olmaz…

        Kitap “Kırmızı”, de ki balık da ağa takılan ne varsa işte o!

        ***

        Şöyle bir özet yapalım:

        Seçimle bir parti iktidara geldi.

        Ordunun başındaki paşalar bundan hoşlanmadı.

        Zaten hiç darbe yapılmamış bir ülke olduğu için darbe yapılması çok büyük sürpriz olurdu!

        Ordunun cumhurbaşkanı adayına da tavır almasından ve seçimi iktidarın daha da kuvvetle kazanmasından sonra, “yapılması muhtemel olmuş darbeler” bir bir ortaya çıkarıldı.

        O sırada iktidar ile “Paralel” çok paralel, hatta tek eldi. “Darbeciler” içeri alınırken savcı, hakim, emniyetçi ile seçilmiş-atanmış iktidar odakları tam paralel mutabakat içindeydi.

        Uzatmayayım…

        Darbeciler”in içeri atılması ameliyesinde ktidar tarafından ön saflara tayin edilmiş elemanların bir kısmı bu kez iktidarın “kasa, kutu, sıfır istifleri”ne daldı.

        İki günde istifleri sıfırlayanlar toparlanıp onları “darbeci” ilan etti bu kez.

        Onların “darbeci” ilan edilmesi sonucu önceki “darbeciler” artık “darbeci” olmaktan çıktı.

        Böylece iktidar her ahval ve şeraitte “darbe” önlemiş oldu.

        ***

        Yanıltılmışız” filan diye yarım yamalak sözler oldu ama…

        Şöyle bir düşünün.

        Bir devletin bir kısmı önce silahlı bir kısmını “darbeci” ilan ediyor…

        Sonra da “Emniyet ve yargı”nın bir kısmını “darbeci” ilan ediyor.

        Yani devleti 12 yıldır fazla yönetenler, bu sürenin nedeyse tamamını “darbeciler”le birlikte idrak etmiş.

        Bir iktidar düşünün ki, bir süre için bir sürü komutanın “darbeci” olduğunun farkında değil.

        Sonra onları “darbeci” ilan ederken bu kez Emniyet ve yargıda, parti ve bürokraside birçok kişinin “darbeci” olduğunun farkında değil.

        Onların “darbeci” olduğunun farkında değilken o komutanların “darbeci” olmadığının da farkında değil.

        Neyin farkında dersen…

        Esed’in, bak yıllarla, aylarla demiyorum, günlerle gitti gideceğinin farkında.

        Kobani’nin düştü düşeceğinin farkında.

        ABD’nin, Almanya’nın ve önüne gelenin Ankara’yı dinlediğinin farkında.

        İşte bu uyanıklık ve farkındalıkla haklı olarak her şeyi bildiğini düşünen, hiç yanılmadığından emin olan bir iktidar ve başbaşkanı var!

        O yüzden de 400 milletvekili istiyorlar:

        Tabii HDP barajı geçemezse süper olur!

        ***

        Yanlış anlaşılmasın; başbakan değil, başbaşkan dedim.

        Başbakan da şimdi “Paralel, hain, terör örgütü, inlerine gireceğiz” dediği Cemaat liderinin meğer ayağına gitmiş, hem “darbe”den sadece üç ay önce, hem Dışişleri Bakanı sıfatıyla…

        Cümbür cemaat Hoca’nın yanında hediye poşetlerle esas duruşta poz vermiş Havuz medya elemanları gibi.

        Ve diyor ki, “O zamanki Cumhurbaşkanı’nın haberi vardı.”

        O zamanki Cumhurbaşkanı da diyor ki “Hayır, şaşırmış, karıştırmış. Benim haberim yoktu.”

        Başbakan tekrar diyor ki “Ben müsaade almadan şuradan şuraya gitmem…” (ki bu hakikaten doğru olabilir) “Sayın Gül’ün haberi vardı.”

        Eski Cumhurbaşkanı tekrar diyor ki “Hayır haberim yoktu. Sonra öğrenince de kızmıştım.”

        Bakar mısın gülüm; dileyenin Pensilvanya’ya gittiği, dileyenin oraya “in” dediği, dileyenin “out” dediği bir ütopya değil mi bu!

        ***

        Şöyle bitireyim:

        Darbeci” komutanların “darbeci olmadığı” anlaşılıp tahliye edilir ve beraatları verilirken…

        Darbeci olmadığı anlaşılan darbecileri darbeci ilan edenler”in “darbeci olduğu” anlaşılıp polis, hakim, savcı, medyacı, Tübitakçı filan içeri atılıyor!

        Tabii bu arada “Terörist” denip sonra “Barış ve çözüm süreci” yürütülenlere yeniden “terörist” dendiğini de bir not olarak yazalım.

        Zaten darbeci olmayan darbeci komutanlar da terör örgütü ilan edilmiş; onları terör örgütü ilan edenler de şimdi terör örgütü olmuştu.

        Fakat iktidar ile başbaşkan hep yanılmaz, hiç yanılmaz!

        ***

        Açıkçası Marx bu kadarını asla öngörememişti:

        Devletin sönümlenmesi” midir “dönümlenmesi” mi yoksa “fırdöndüleşmesi, bönleşmesi” mi bilmiyorum ama ütopya gerçek oldu:

        Dileyen dilediğini içeri atıp tutuyor, dileyen yalan yanlış bildiğini okuyor, dilediğinin canına okuyor!

        Diğer Yazılar