Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İki haberi alt alta koyun; nasıl bir ülkede, nasıl bir devlet yapısında, nasıl bir “paralellik, karaellik, terellelik” içinde yaşandığını ve ölündüğünü bir de oradan anlayın!

        Bu “haberler” doğruysa da “yalansa” da.

        ***

        İlkinin kaynağında “iktidar”ın tayin ettiği bir savcı var; ikincisinde “paralellik”le suçlanan bir savcı.

        Yani sıfatı “Cumhuriyet Savcısı” olan iki “bağımsız” yargı mensubu, devletin çeşitli birimlerini cinayet ve hatta katliamla suçluyor.

        Bu “iddialar” doğruysa da felaket “yalansa” da!

        ***

        Hrant Dink Suikastı davasının yeni safhasının savcısından “sızıp” iktidar medyasından yayılan haberdeki iddialara göre…

        1. Suikast sırasında iki “Jandarma istihbarat” mensubu da Dink’in öldürülmesini belli bir mesafeden izlemiş.

        2. Savcılık onların da ifadelerini almış o zaman ve demişler ki, “Bizim işimiz müdahale değil, sadece izlemek”ti!

        3. Buna dair kamera kayıtları dönemin İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü tarafından gizlenmiş.

        ***

        İktidar medyası” şimdi “Paralele karşı” bu haberi veriyor ama o dönem iktidarda Demirel değil, bizzat yine AKP vardı!

        Yani Jandarma ile Emniyet, AKP hükümetinin İçişleri’ne bağlıydı; Emniyet İstihbarat Şube Müdürü’nü özellikle tayin eden bu iktidardı.

        Hatta Dink Suikastı’nın hazırlığındaki ekiple bir şekilde haşir neşir olmuş Trabzon Emniyet Müdürü’nü bütün Emniyet’in İstihbarat Daire Başkanı yapan da bu iktidardı!

        Şimdi bu iddialar doğruysa, ister paralel, ister teğet, ister langadanak kesen bir çizgi; kim “ne istedilerse vermiş” ise, o da bu iddianamelerin bir parçasıdır.

        Fakat iktidar veya paralel vesaire bir yana; esas vahamet şu:

        Bir devletiniz var ve o devletinizin en önemli “güvenlik” birimlerinde birileri suikasta nezaret ediyor; delilleri gizliyor vesaire.

        Tamam, Çalışın, Övünün de bunun neresine, nesine güveneceksiniz?

        ***

        İkinci haberde bu kez “Paralelci, darbeci” diye içeri alınan bir Savcı var.

        MİT TIR’ları” Savcısı.

        Yani TIR’ları durduran, “insani yardım”ın örtüsünü açan Savcı!

        Onun iddiasını da özetlersek:

        1. TIR’larla zaten “cihatçı, terörist unsurlar”a silah taşınıyordu da…

        2. Esas vahimi, Reyhanlı, Cilvegözü ve Niğde’deki sabotaj ve saldırılarda “MİT parmağı” da vardı!

        3. Yani Reyhanlı patlamasındaki 53 ölümde, Cilvegözü patlamasındaki 14 ölümde, Niğde’deki “Işid” saldırısında bir polis, bir astsubay ve bir vatandaşın öldürülmesinde.

        ***

        İlk “haber”deki ve halen görevde olan Savcı bize devletin (ve hükümetin) jandarmasının, devletin (ve hükümetin) Emniyet mensuplarının, cumhuriyetin (ve iktidarın) önceki savcılarının, bir suikastın örgütlenişi, gerçekleştirilişi ve sonrasında karartılışındaki rollerine dair vahim iddialarda bulunuyor.

        İkinci “haber”deki ve şu sıra görevden içeriye alınmış Savcı da bize devletin (ve hükümetin) istihbarat teşkilatının, dolayısıyla hükümette birilerinin) “cihatçı-terörist katliam ve saldırılarda parmağı” olduğuna dair iddia ve imalarda bulunuyor.

        Bakar mısınız!

        ***

        Şimdi bu “haberler” ve “iddialar” yalan ise; devlette ve esas adalette yalan imal eden birileri var…

        O vakit Cumhuriyet savcılarının bir kısmı yalan ile sarmaş dolaş!

        Yok, bu “haberler” ve “iddialar” doğru ise, yüzde yüz doğruluk bir yana, nasıl deniyor, “kısmen doğruluk payı” bile var ise…

        Felaket!

        Ve iktidar içinde patlayıp devlet, siyaset ve gündelik hayattaki çürümüşlüğün kokusunu her yana bulaştıran bu “muhafazakâr iç savaş”ın iki tarafında temiz bir taraf olabilir mi…

        Herhangi birinin temiz bir tarafı kalabilir mi?

        Yıllarca bir ötekine yapışan, bir ötekini kullanan, ne istedilerse veren, ne istediyse alanların, yalan dolanların bu ülkeye verebileceği bir ahlak, doğruluk, dürüstlük, insanlık, vicdan, hukuk ve demokrasi dersi olabilir mi?

        Normalde, kim sizlere neden güvensin ama…

        Tabii öyle olmuyor!

        Not: Unutuyoruz tabii. Teşkilatı mahsusa bu döneme mahsus değil. Gladio, Kontrgerilla, Susurluk geleneği diye bir şey de vardı hep. Bunu gözaltından asit kuyusuna atılmış 12-13 yaşında çocuklar da biliyor!

        Diğer Yazılar