Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir seçim oldu.

        Bir hükümetin kurulmasını dahi beklemeden, acele o ki, devlet artık kimin yönetimindeyse, “bir karış barış”ın üstüne kırmızıçizgi atmak istiyor.

        Gerekirse baldıran içeriz” diyenler, Ortadoğu’nun zehrine tam bulaşmak için sabırsız.

        Ülke savunması ile iktidar takviyesi, halkın huzuru ile ağaların huzursuzluğu birbirine karışmış durumda çünkü.

        Tek başına iktidar olamayanın tek başına savaş yetkisi var demek.

        AKP, “üst akıl”ın peşinde büyük yanlışın kıyısında dolaşıyor…

        CHP’ye belki “acil iniş” sorumluluğu da düşüyor.

        Bu ülkenin yeniden ve daha beter yarılmaması için, kokpit, boşluğu hemen tek başına dolduran tek pilota bırakılamayacak kadar önemli.

        Üstelik acil iniş için tek madde bile yeterli:

        Savaşa hayır… Acil ve kalıcı barış!

        DEMOGRAFİK CUMHURİYET!

        Sanırım Karazlar vardı; Akadlar geldi, hakim oldu.

        Milattan Önce 2400 filandı.

        Sonra Gutlar geldi, onları sildi. MÖ 2150 dolaylarıydı.

        Asurlular geldi, onları bitirdi.

        Hititler Ankara’dan Kobane’ye kadar hakim olduğunda, geçmiş zaman işte, MÖ 1500’ler miydi?

        Derken Kizzuvatna gelip Suriye’yi, Hatay’ı böldü. Hititler onu yendi ama o halk oralarda kaldı.

        Truvalılar, Miletliler, İyonyalılar, Akalar da vardı tabii.

        Frigler Balkan muhaciriydi. Midas, artık seçimle mi gelmişti, bilmiyoruz ama, Saray’a kuruldu. Altını bol, kulakları uzundu.

        Asurlular ile Frigler, komşularla sıfır sorun anlaşması yaptı ama Kimmerler Frigya’yı yıktı.

        Sonra Lidyalılar vardı. Medler vardı. İranlı Ahamenişler gelip onları sildi, kimi Korsika’ya, kimi İtalya’ya, kimi Yunanistan’a kaçtı; Persler bir 200 yıl Anadolu’nun ve bölgenin demografik yapısına hakim oldular.

        Zaman çabuk geçiyordu; MÖ 540 filan olmuştu.

        Günlerden pazardı.

        Karya tatil merkeziydi; başkenti Milas’tan Bodrum’a taşındı!

        Bir ara Bayan Artemis yönetti bu beldeleri.

        Sene MÖ 330’a gelmişti; Anadolu’ya da İskender geldi. Bursa’dan değil, Makedonya’dan. O da Persleri süpürdü, ta Suriye’den öteye. Kobani de onda mı kalmıştı?

        Tabii o arada gelenler oluyor, gidenler oluyor, ara transferde de demografik yapı değişiklikleri vuku buluyor, elbet ölenler, öldürenler bir ötekinin yerini, yurdunu, evini, bazen çoluğunu çocuğunu alıyordu.

        İskender ölünce, çok sayıda paralel yapı ortaya çıktı.

        Bahçeli’nin seçim bölgesi ile HDP’nin kısmen güçlü olduğu seçim çevreleri Ptolemi’de, CHP’nin öne çıktığı bölgeler Lisimakos’da, AKP’nin ve yine HDP’nin ağırlıklı olduğu bölgeler Selevkos’da kaldı. Karadeniz’de ise Pontus kuruldu.

        O arada Galatlar geldi vurdu; Pergamon bağımsızlık ilan etti.

        Selevkos’un kurduğu Hatay ve Suriye çevresinde Işid henüz yoktu.

        Uzatmayayım.

        Aha Romalılar geldi, demografik, etnik, dinsel yapıyı kurcaladı.

        Bir kısmı kaldı, Doğu Roma, yani Bizans oldu.

        Kilikya’da Ermeni krallığı vardı; Sasaniler de bölgedeydi.

        Araplar akın etti.

        Derken “biz” geldik. 1071’di. O sıra Selçuklu idik!

        Bir de İlhanlılar vardı. Onlar da biz miydik?

        Süleyman Şah’ın bölgeye gelişi 1200’lerin başı. Alelacele kaçırılışı 2015. Bilse, kendini ancak kaçırarak koruyanların “demografik” şeyine iki çift lafı olurdu.

        Tarihe dönersek yine, sonra ne yapacağız ki, birlik ve beraberlik içinde bölündük: Beylikler kuruldu. Ahlatşahlar’dan Aydınoğulları’na, Germiyanoğulları’ndan kimi Türkçe yazıp konuşan Rum olan Karamanlar’a, Saruhanoğulları’ndan Karesi’ye. Kalesi buralarda değildi.

        Demografik yapı sürekli bi şey bi şey oluyordu.

        Moğollar yüklenip öyle bir demokratik yapı kurdular ki, oyları, soyları süpürdüler.

        Biz” İstanbul’a varana kadar, dokuz Haçlı Seferi filan oldu.

        Kimi sildi, kimi silindi, kimi bir köşede iş buldu, yatırım yapıp kaldı.

        O arada Alman seferi, İngiliz seferi, Çobanlar seferi gibi başka turistik geziler oldu.

        Derken biz fena halde İstanbul’u aldık.

        Derken Balkanlar’ı aldık.

        Derken Kanuni öldü; Yavuz geldi ve U dönüşü yaptı: Batı’dan Doğu’ya döndük.

        Demografik yapıyı bayağı bir şey yaptı.

        Halklar savaştı, sıvıştı, barıştı, yine savaştı.

        Kim kimdendi, bazen karıştı, bazen buluştu.

        Saray’da hangi hanım, hangi cariye nereden; hangi oğul kimden, haliyle çok eşli ve çok kültürlü bir yapı oluştu.

        Bazen hoşgörü bazen kılıç hakim oldu.

        Sonra “bağımsızlık hastalığı ve bölünme” başladı; Balkanlar, Kafkaslar, Mağrip, Arap yarımadası, kimi organik kimi yapay başka takımlara geçerken, Balkanlar ve Kafkaslardan, orada evini, toprağını mecburen terk eden yeni demografik yapı geldi.

        Ermeniler nedense öylecene gitti! Rumlar gitti. Süryaniler sıkıştı. Bazen mübadele, bazen mücadele, bazen çok daha beteri oldu!

        Uzatıyorum, yapmayayım. Hepimizin bildiği şeyler zaten.

        Hepimiz birdik, kardeştik, birlik, beraberlik ve bütünlük içinde imtiyazsız, sınıfsız bir kitleydik nihayetinde.

        Şeyh Sait oldu, Dersim oldu; kıyımlar, sürgünler oldu.

        Sonra köy boşaltmalar, isim değiştirmeler, zoraki göç ve yerleşimler oldu.

        İyi günler de oldu, çok kötü günler de.

        Çok ayrıştık, zaman oldu, epey kaynaştık.

        Kökenler hep önemli oldu ama herkes tam kökenini bildi mi, bilemedi mi? Tamam, bildi, bildi.

        Şöyle binlerce yıl sonunda, kimin kökeni ilk neredeydi; “biz” Orta Asya’da isek buradakiler kimdi? Onlar hangi semte taşındı? Zor mu gittiler, kolay mı? Böyle sorular hiçbir zaman popüler olmadı!

        Ve yazının başındaki MÖ 2400 yılından geldik MS 2015’e.

        Yani Akadlar’dan 4415 yıl sonraya.

        Esasen “Türk kökenli” olan Hititler’in Ankara’sında Milli Güvenlik Kurulu toplandı.

        Cümle aleme ilan etti:

        Bölgenin demografik yapısının değiştirilmesine yönelik eylemlerden duyulan endişe ifade edilmiştir.”

        Hakikaten, bu bölgede demografik yapının değiştirilmesine yönelik eylemler binlerce yıldır endişe verici.

        Milli Güvenlik Kurulu da bunu tam zamanında ve çok doğru tespit edip beyan etti işte!

        Yine de korkacak bir şey yok.

        Burası Demografik, Laik, Sosyal bir Hukuk devletidir…

        Ne dese, ne yapsa yeridir!

        Diğer Yazılar