Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Güzel memleketimizde sık sık “Bir şey anladıysam Arap olayım” durumları geçerli oluyor.

        Esasen ne Arap’ın suçu var, ki onun kendi derdi başından aşkın…

        Ne de hepimiz çok salağız!

        Lakin dün “ak” olan bugün birden “kara” oluyor…

        Veya “kara” ise “ak”lanıyor!

        ***

        Şimdi size bir konuşma aktaracağım.

        Bakın bir konuşma içinde kaç bilmece var:

        Trabzon gülerse Türkiye güler. Bizim hakkımız olan Trabzonspor’un kupasını almak için de çok ince ayar bir çalışma yapmaktayız. Trabzonspor haksızlığa uğramıştır. UEFA da Trabzon’u Şampiyonlar Ligi’ne aldığına göre daha fazla söze gerek yok. Her şey açık.

        İnşallah hakkı olan Trabzonspor’umuzun kupasını da Trabzon’un müzesine getireceğiz.

        Allah bize inşallah bunu nasip edecek.”

        Bunları söyleyen “tarafsız bakan”, zamanında Başbakan Erdoğan’ın çok çok yakını olan Erdoğan Bayraktar. Tarih 9 Ocak 2012.

        Aynı bakanın 24 Kasım 2013’te Trabzonspor’un Akyazı Stadı’nın temel atma töreninde Başbakan Erdoğan’ın yamacında bulunduğunu da ekleyeyim.

        ***

        Şimdi 2015 sonu. “Şike davası”nda Savcı “Kumpas” dedi!

        Bakar mısın memlekete: O kumpas, şu kumpas, bu kumpas. Ama o günlerde memleketin sevk ve idaresinden sorumlu olanlar Kumpir!

        Yukarıdaki açıklamayı “kumpas” ışığında da bir daha okuyun.

        Evet, ama yetmez!

        Akyazı Stadı’nın açılışından üç hafta kadar sonra “17 Aralık vakası” patlıyor.

        Yani Erdoğan Bayraktar’ın oğlunun da yer aldığı “mahdumlar”ın kimi içeri alınıyor!

        Allah bunu nasip ediyor!

        ***

        Tercüme edeyim:

        1.Bugün Savcı’nın “kumpas” dediği şike davası ve gözaltılar, tutuklamalar için o gün “Şike belli. Kupa Trabzon’un hakkı. Çok ince ayar bir çalışma yapıyoruz. Allah inşallah bize kupayı getirmeyi nasip edecek” demiş bir Bakan var…

        2. Bizzat, şahsen, kendisi de yaklaşık iki yıl kadar sonra “Kumpas mağduru” olduğunu iddia ediyor.

        Farklı “kumpas” elemanları olsa, hadi neyse; ama işte aynı “Cemaat şeyi.”

        Yani 2012 başında “Kumpas değil, kupa bizim” dediğin yolu açmış savcılar bir gün senin ceza alanına da girince “darbe” oluyor; sonra da “Trabzon’a kupayı getirmek nasip olmuyor” çünkü şimdi “şike de kumpas.”

        Pardon, sizin hayatınız bu kadar karmaşık, bu kadar oynak, bu kadar esnek bir şey mi hakikaten!

        Kader” deyip teslim olmak yerine durmadan çivileriyle oynadığınız hayattan bahsediyorum.

        ***

        İşin tuhafı, devrin Başbakan önce diyor ki, “Bilgim yok. Yargı bir karar vermiş. Bu karar doğrultusunda bir operasyon yapılmış.”

        Aman yanlış olmasın, bunu “şike baskınları” için diyor; 17 Aralık’ta da “yargı bir karar vermiş. O doğrultuda operasyon yapılıyor” dediğini bir düşünün Yok tabii; o gün hemen yargıya, polise operasyon yapılıyor; çünkü o bir “darbe.”

        Bakıyorum, devrin Başbakan’ı önce ağır şike yasası için bastırmış.

        Sonra UEFA’ya “Kişilerin suçları yüzünden kurumlar mahkum olmasın” demiş; bunu da 17 Aralık için değil, tabii şike için söylemiş!

        Derken açık açık demiş ki, “Ben sıradan bir taraftardan çok ötedeyim. Fenerbahçe kongre üyesiyim. Dolayısıyla kulübümün kişilerin yaptığı bir suç yüzünden ceza almasına müsaade edemem. Kişiler ile kurumlar ayrılmalı.”

        Şimdi eğer Zeki Rıza Sporel değilse, “kişiler” burada Aziz Yıldırım ve arkadaşları; “kurumlar” ise TOKİ neyin değil, Fenerbahçe.

        İki önemli nokta var:

        1.Henüz mahkum olmadıkları halde “suçlu” kişiler!

        2. Bir kongre üyesinin, kulübünün ceza almasına müsaade etmeme kararlılığı!

        İkisi de Montesqieu’den beri kuvvetler ayrılığı ile bir hukuk devletinin tam tarifi.

        ***

        Tam o günlerde, Havuz’dan cevval bir gazete yazarı “Kumpas”ı üç yıl önceden bilmiş.

        Mealen diyor ki, “Aziz Yıldırım NATO’culuğu bırakıp millici olunca ve Erdoğan’ı destekleyince, ABD ve darbeci, 27 Nisan muhtıracı paşalar ona komplo yaptı.”

        Şimdi bakar mısın:

        1.Yıldırım’a “kumpas” yapanlar, darbeci, muhtıracılarla birlik olan birileri. Bugünkü teşhisle Cemaat.

        2. Paşalara “darbeci” diye “kumpas” yapanlar da Cemaat.

        Ben o sıra Şeref Tribünü’ne bakakalmışım:

        Başkan”ın bir yanında 27 Nisan Muhtırası CEO’su ve Dolmabahçe Mutabakat Zırhlısı paşası Büyükanıt…

        Bir yanında ordu işlerinden kum havuzlarına, havuzdan barajlara geniş ufkuyla Nihat Özdemir Bey!

        ***

        Artık bir delikanlının kongre üyesi babasını arayıp “Sen Fenerbahçe’yi korudun, Yıldırım faydalandı” deyişini yahut Yıldırım’ın neden sonra “Esas hedef Erdoğan’dı” beyanı verişini, “Cemaat”in bu kadar çok yerde iktidar gücü kullanıp şimdi “kumpasçı anti-demokratlar”ı keşfedişini filan karıştırmayayım.

        Çünkü Pereira’nın kafası iyice karışacak, Van Persie daha da küsecek, bize Arap olmak da yetmeyecek!

        ***

        Mahallede biri böyle çok yanılıp yanıltsa, “la oğlum ya çok salaksın ya hepimizi salak sanıyon” derler…

        İlgili şahıslar 77 milyonun kaderine hakim bir iktidarın efendileri olunca hiç sorun değil yani Nani!

        Diğer Yazılar