Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Saniye Koç “Şehit polis” oğlu Cemil’i bayraklı tabutuna sarılıp yolcu etti.

        Dört gün sonra da, dayanamadı, oğlunun yanına koştu.

        Onu ömrü boyu pek dinlememiş, duymamış olanlara son sözü şu oldu:

        Olan hep gariban çocuklarına oluyor.”

        ***

        O sıra Diyanet, minik çocuklara diyordu ki, “Şehit olun. İyi bir şey.”

        Devlet zaten en üst kattan talimat vermişti:

        Bir ülkenin vatan olması için şehit kanına ihtiyaç vardır. Şahadet korkulacak makam değildir.”

        Başüstüne diyordu, “garibanların çocukları.”

        İktidara adanmış bir Rektör Yardımcısı da o çocuklara çok bilimsel seslenmişti:

        Ülkeyi ayakta tutmak için cahil nesiller lazım.”

        Gariban çocukları” anladı ki, “ülkeyi ayakta tutmak için hep cahil olmaları” ve “ülkenin vatan olması için hep şehit olmaları” şart.

        Hiç olmazsa biraz şefkat, biraz itibar, biraz insanlık istediler.

        Hadi oradan” dedi efendiler, patronlar, ağalar, paşalar ve Komutan!

        Anlatacağım.

        ***

        Aralık sonu. Er Taha Yapar izinden Piyade Okulu’na döndü.

        Bir süre sonra ağaçta asılı cansız bedeni bulundu.

        Komutan; subay, görevli astsubay ve erbaşları “intihar brifingi”ne topladı. “Suç duyurusu” ve “Disiplin” kayıtlarından okuyalım. Tabii ki herkes henüz masum!

        Komutan’dan nöbetçi Astsubay’a: Otur lan hain!

        Komutan’dan 4 çocuk babası diğer Astsubay’a: Otur lan, şerefsiz, hain, it soyu.

        Komutan: İntihar edenin can dostu kimdi?

        Onbaşının tekmili: GÇ- Van komutanım.

        Komutan: Vanlı değil mi? Al sana bir o. çocuğu.

        Vanlı onbaşının gözlerine yaş yürüdü.

        Komutan: Mevtayı kim buldu?

        Er: Ağaçta asılı biri gördüm. İnsan mı maket mi anlayamadım. Anlayınca Uzman Çavuş’a haber verdim.

        Komutan: Bu adam cenazem dışarıda sahipsiz kalmasın, burada cenazeme sahip çıkarlar diye kendini asmaya gelmiş.

        ***

        Ocak sonu yine brifing. Yine subay ve astsubaylar, ilgili er erbaşlar. İntihar edenin ailesi de gelmişti.

        Komutan, Astsubay’ı kastederek: Mahkemeye mi vereceksiniz aha bu o. çocuğunu, hayvan oğlu hayvan it soyunu.

        Komutan “Mevtanın can dostu Onbaşı”ya: O. çocuğusun, it soyu, hayvan oğlu hayvan.

        Komutan Çavuş’a: Sen

        Çavuş: Çavuş SZ, Van komutanım.

        Komutan: Bir o. çocuğu daha.

        “Hain” denen Astsubay, fısıldayarak Binbaşı’ya: Kendimi kötü hissediyorum. Gözüm karardı.

        Binbaşı fısıldayarak: Sakin ol. Derin nefes al. Kendine gel, sakın düşme.

        ***

        Hain” Astsubay intihar eden erin acılı ailesini olay yerine götürmüştü. Soruları cevaplamıştı. Aile, “Hakkını helal et komutanım. Allah kimseye bu acıyı yaşatmasın” dedi.

        ***

        Şimdi Astsubay’ın “Disiplin Sorgusu”ndan okuyalım:

        Soru: Neden sivil savcılık makamına şikayette bulundunuz?

        Astsubay: Şahsıma hakaret edildiğini düşündüğüm için.

        Soru: İlave etmek istediğiniz?

        Astsubay: Yoğun baskı altında kaldım. Rahatsızlandım. Revir, GATA’ya sevk etti. GATA anksiyete bozukluğu tespit etti. Şubatta istifa dilekçesi verdim.”

        Sonra işlemler, muayeneler, tekrar işlemler…

        Astsubay o ara sivil kıyafetle Komutan’ın önüne çağrıldı, tekmil verdi.

        Komutan: Bu adam neden sivil? Lan oğlum ne şerefsiz adamsın. Lan devleti size ..ktirmem, ne adi adamsın.

        Binbaşı: Sivil olmasının sebebi, istifa dilekçesi verip hastaneye sevk edildi.

        Komutan: Hastaneye göndermiyorum. Bir günde mi psikolojin bozuldu.

        ***

        Astsubay istifa dilekçesini geri çekmek zorunda kaldı.

        Bu ay bir gün Komutan onu odasına emretti.

        Komutan: Haysiyetin, şerefin yok mu? Neden sivil savcılığa müracaat ettin? Beni orada yargılamayacaklarını bilmiyor musun? Seni mahvedeceğim şerefsiz hırsız. Dışarıda açlıktan ölürdün. Seni kim astsubay yaptı? Allah onların da belasını versin. İstifayı neden çektin?

        Astsubay: Hiç devlet malı çalmadım. İstifayı çekmem gerekiyordu.

        Komutan: Çekmeye Yüzbaşı mı zorladı?

        Astsubay: Hayır, hiç baskı yapmadı. 4 çocuğum olduğunu, iyi düşünmemi söyledi. İyi niyetli telkinler yaptı.

        Komutan: Erkeksen git istifa et.

        ***

        Diğer astsubay da benzer ifadelerle şikayette bulundu. O da istifayı düşündü.

        İfadesine göre Komutan ona da “Beni sivilde yargılatamazsınız. Şahitlerin kimler” dedi.

        Eşi zaten rahatsızdı; kendi de rahatsızlandı.

        ***

        Avukat Erkan Akkuş şimdi onlar adına “suç duyurusu”nda bulundu: Hakaret, mobbing, istifaya zorlama, memleketini söyleyip tekmil veren askerlere kökeninden dolayı “ırkçılık”, Anayasal suç ve tanık er ve erbaşlara baskıyla ve metin gösterilmeden ifade imzalatmak gibi ithamlarla.

        ***

        Bir yanda Diyanet, Siyaset yankılanıyor, “Şehitlik iyidir. Korkmayın. Şehit olun” diye…

        O yanda “Bize cahil nesiller lazım” diye buyuruyor Makbul Akademisyen…

        Bakıyorsun, “kendi çocukları neden şehit olmuyor o vakit” diye… Soruyorsun, “kendi çocuklarınızı okula niye gönderiyorsunuz o vakit” diye.

        Şehit Cemil Koç”un anası Saniye Hanım, evladının yanından duyurmaya çabalıyor, “Olan hep gariban çocuklarına oluyor” diye.

        Bir Saniye durup düşünüyor muyuz, belli değil!

        Diğer Yazılar