Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Astsubay Ömer Halisdemir ile Tuğgeneral Semih Terzi yüz yüze gelip birbirlerine baktıklarında, birkaç saat önceki durumları şöyleydi:

        Sivil iktidar, Genelkurmay’ın da isteğiyle, “Paşa”ya “Temsil, makam, rütbe vs.” 7 çeşit tazminat vermekteydi.

        Sivil iktidar “Paşa”ya gıcır gıcır Disiplin Yönetmeliği hediye etmişti. Alttaki askerleri, sadece emir-komuta etmesin, emir kulu, emir kölesi, emir manyağı da yapsın; iki dudak arası çiğnesin, ezip yutabilsin diye.

        Sivil iktidar “Paşa”ya, Cumhurbaşkanı’nın ıslak imzası daha kurumamış “Yargı zırhı, dokunulmazlık” bahşetmişti; darbe ayrı da, milletin bir kısmına kötü muamele ederse, dert etmesin, iktidar kollar diye.

        Sınırsız lojman, keyfince araç, demir kesen emir, sorunsuz otorite, sorumsuz otoriterlik, vakıf ve Oyak yönetim koltukları… Hepsi esas duruşta emir ve görüşlere hazırdı.

        Astsubay Ömer’e ise, arada bir vaat, her saat buyruk verilmiş, pek ufuk ve umut verilmemişti.

        ***

        “Semih Paşa” 15 Temmuz gecesi, Özel Kuvvetler’i basıp teslim almak istediğinde Komutan Zekai Paşa yoktu; makam odasında “Emir astsubayı” Ömer Halisdemir vardı.

        Belki komutanından emirle, belki inisiyatifiyle, orayı teslim etmedi; Genelkurmay ve iktidarın bin tür tazminat ve yetkiyle donattığı “Darbeci Paşa”yı, dendiğine göre alnından vurdu.

        Bu felaketten, bu trajediden, bu cehennemden Ömer Astsubay da sağ çıkamadı; “darbecilere ilk kurşun atan kahraman” oldu.

        O direnişi belki de gecenin seyrini değiştiren karar, kararlılık ve eylemdir.

        Lakin her ikisinin birkaç saat önceki durumu ortada işte:

        Sivil iktidarın bol palavra sunduğu “kahraman” ile bol yetki, zırh, tazminat, imkân, otorite sunduğu” darbeci.”

        ***

        Bu “önemli ayrıntı”yı tabii bir açıdan anlatıyorum.

        Başka açınız varsa, siz öyle anlatırsınız!

        Benim açım içinde şu da var:

        Sivil iktidar ve Genelkurmay, “darbeci paşalar”ın çoğunu son üç Askeri Şura’da terfi ettirmişti. Çoğu albaylıktan tuğgeneralliğe, amiralliğe.

        “Alnından vurulan Semih Paşa” da 2014 Şurası’nda general olmuştu. “FETÖ darbesi” denen 2013 vakasından sonra.

        Bugün tutuklanan, gözaltına alınan başkaları da.

        O Şura’da terfi edenlerden birini epey yazmıştım. Makamında, esas duruştaki astsubayı, tekme tokat, kafasına çay bardağı, çay tabağı darp ettiği için.

        Şikayetçi astsubay üst makamlarca sindirildi. Bana dava açıldı. Astsubayın savunmasını yapan Avukat Erkan Akkuş’a da dava açıldı. Albay’a da bir soruşturma açıldı, hemen takipsizlik çıktı. Genelkurmay da Albay’a sahip çıktı. Olabilir!

        İşte aynı Şura da o da “Paşa” oldu. “Semih Paşa” gibi.

        2. Ordu operasyonunda tutuklandığı açıklandı.

        Darbe başarılı olsa sıkıyönetim şeyi olacaktı diyorlar; belki yalandır!

        ***

        Niceleri gibi, iktidar ve Genelkurmay eliyle ondan önceki, hani bugün “darbe lideri” denen Akın Öztürk’ün Hava Kuvvetleri Komutanı yapıldığı Şura’da “Paşa” olmuş birisini de yazmıştım. İstanbul’daki “okul”da bir astsubayın canına okurken, bazı erleri de “etnik kökenleri”nden dolayı aşağılamıştı.

        Daha büyük bir “Paşa” da onu soruşturdu ama bir şey çıkmadı. Şimdi o otoriter, etnisiteye hakaret eden komutan da “darbeci” mi çıkmış ne?

        Çakırsöğüt’te uzman çavuşların, Bolu Komando Tugayı’nda uzman çavuşların “aşağılama, ordudan atmakla tehdit” gibi baskılara maruz kaldıklarını; Çakırsöğüt’te “komutanın hakaret ettiği, daha büyük komutanın onu kolladığı” vakada çok sayıda astsubay ve uzman çavuşun “isyan” ile suçlanabildiğini yazmıştım.

        O komutanlar da mı “darbeci” diye tutuklanmış şimdi?

        Doğruysa, hem de Çakırsöğüt birliğini Ankara’daki gruba destek için nakletmek üzereyken!

        ***

        Bunları asla, “Gördünüz mü”, hele “Oh olsun” diye yazmıyorum.

        Onca askeri kullanıp ölüme, sivilleri, polisleri öldürmeye, Meclis bombalamaya sürükleyerek ülkeye, yüzlerce aileye yaşattıkları felakette, çoluk çocuk kendileri de büyük bir trajedi içinde şimdi.

        Belki bazıları masumdur. Emir kulu nice “alttaki” ile “erat” gibi. Onlara kötü muamele, linç de asla olacak şey değil!

        Hepimiz gibi, ne üst rütbeler toptan kötü, ne alttakiler toptan iyi olabilir. Nitekim darbeye hizmet eden astsubaylar da var

        Helikopterleri kalkamaz hale getirip darbeye kilitler vuran epeycesi de. Darbe gecesi darbeye karşı tavır alan TEMAD gibi örgütleri de.

        Söylemek istediğim; “Kıyak, koruma, kollama, zırh, otorite ayrımcılık, üstünlük” gibi meseleler ve şimdi müşteki olan sivil iktidarın “Paşa”ya, paşalara sağladıkları. Sistemli, organize bir şey!

        İktidar ve Genelkurmay gibi, “bağımlı” Askeri Yargı’nın hep üsttekileri kollaması, alttaki askerlerin tüm davalarında “sivil” Milli Savunma Bakanlığı’nın üsttekilerden yana, astlara karşı tavır alması gibi.

        Mesele, ordu içinde “halk çocuklarını” ezmeye açık çek alanlar, “terörle mücadele”de sınırsız yetkileri olanların en azından bir kısmı; bunu doğal kabul edenler, işin tuhafı milletin büyük çoğunluğunca böyle yapmaları normal kabul edilenler, bir gün silahlarını böyle de doğrulttuğunda çok şaşırmamız!

        Sanki bu ülkede hiç darbe olmamış, sanki her yıl onca alttaki asker baskı, hakaret, küfür, dayak yüzünden intihara sürüklenmemiş, sanki “terörle mücadele” derken 30 yıl içinde 12, 13 yaşında çocuklar gözaltında kaybedilip kemikleri asit kuyularından çıkmamış gibi!

        ***

        “Sivilleşme” sanılanın balon olduğunu yıllardır yazıyorum.

        “İktidarı askeri vesayetten kurtardık” diye sivilleşme, demokratikleşme oldu sanıyor, öyle sunuyor ama “askeri esaret ve alttaki asker üstünde vesayet”i koyulaştırıyorsunuz.

        Zaten kendiniz bile sivilleşemiyorsunuz!

        Ordu hiyerarşisi; küçümseme, aşağılama, ezme, baskı, keyfi disiplin tehdidi ile işliyor. Tabii alttakiler üstünde. Yukarıdakilerde ne olduğu ortaya çıktı!

        Militarizm o keskin piramit sayesinde sapasağlam kalıyor.

        Yetmiyor. Bir de zırhlar, sınırsız yetki, yakıp yıkarak savaş emri veriyorsunuz.

        Bunu da bir gün Ergenekoncu dedikleriniz; bugün “FETÖ örgütü” dedikleriniz tepe tepe kullanıyor.

        “Militarizm” darbe yapmaya teşebbüs ettiğinde kınanacak, üstüne yürünecek bir şey değil.

        Militarizm bu ülkenin zihninden, ideolojisinden, kırmızıçizgilerinden, çocukların geleceğinden, ufkundan kazınacak bir şey.

        Bunun bir yolu, sadece orduyu demokrasi sınırına çekmek değil, demokrasiyi, hukuk devletini de ordu içine sokmak.

        Ana yolu ise, militarizmi devletten, sivil iktidardan, partilerden, gündelik dilden, “milli” eğitimden, hamasi nutuklardan, hatta bugün “darbeye karşı demokrasi savunan” meydanlardaki kimilerinin “demokrasi dışı” tehdit, linç, baskı, nefret, mezhepçilik, intikam, küfür, şiddet, otorite, idam histerisinden de sökmek!

        ***

        Trajediler öyle bir gecede yazılmıyor.

        Diğer Yazılar