Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2007 yılındaki Hrant Dink Suikastı’nın 2016 yılında “ilk kez yayınlanan görüntüleri” ortaya çıktı.

        9 yıl da değil; 9 yıl 7 ay sonra.

        Birinde, suikast gününden önce, “6 Jandarma İstihbarat elemanı”nın “muhtemel olay yeri”nde keşif yaptıkları ortaya çıkıyor.

        Yıllar yıllar önce, ömrü uzun olsun, çok çalışkan bir polis muhabirimiz vardı; sabahları Emniyet’i, karakolları arar “olması muhtemel olaylar”ı sorardı.

        Anlaşılan bu elemanlar daha da çalışkan.

        Çünkü cinayetten önce cinayet mahallindeler!

        İkinci görüntüde “Polis-Jandarma işbirliği”nin seçkin örneklerinden biri var:

        Bu kez suikasttan sonra, yani bir insan, bir gazeteci öldürülmüşken, “katili” aralarına almışlar, fotoğraf, video “çekiniyor”lar.

        Bir şeyden çekindikleri yok.

        Aslanım benim, aferin oğlum, hadi poz ver, cebindeki bayrağı da çıkart” diye, aşırı keyifli bir gün idrak ediyorlar.

        Çünkü onlar için bir insan, bir gazeteci öldürülmemiş sanki; “bir Ermeni öldürülmüş!”

        ***

        Bu görüntüler yeni çekilmedi.

        9,5 hafta”, pardon yıldır bir yerlerde tutulmuş, gizlenmiş.

        O orada, Samsun’daki bu görüntülerin Trabzon’daki “esas abiler”i, tamam bugün hemen hepsi “Fetö sanığı” ama, tam o günler terfi ettirilmiş, Emniyet İstihbarat’ın başına getirilmiş.

        Bir kişi de değil; neredeyse Trabzon Emniyeti’nde kim varsa!

        O elemanlar kullanılarak önce “askeri vesayet ve darbe tehdidine karşı” politik tavırlar alındı; sonra “askeri vesayeti sona erdiren” operasyonlar yapıldı. O sayede, 2007 cumhurbaşkanlığı da dahil, seçimler, “demokratik zaferler” kazanıldı.

        Ah, bu görüntüler anlatmıyor ama, “Dink’i kuşatan kanun” da iktidarın eseriydi; aşırı derecede savunuldu.

        Ah, şimdi “Fetö parmağı” olarak arkeolojik kazısı tamamlanıp gün yüzüne çıkartılan bu görüntüler anlatmıyor ama, en yetkili ağızlar “Örgüt yok, münferit, öfkeli gençler” diyebildi; şimdi “Fetö zanlısı, sanığı” olan polisler öyle raporlar yazdı, savcılar ve hakimler de öyle kanaat ve karar bildirdi.

        Sivil toplum örgütü” diye kutsanan, “milliyetçi, mukadesatçı”diye övülen, “aynı hedefe giden benzer bir yol” diye görülen bir yapının, kimi kapının toplu eserlerinden biridir belki; ama belli ki tek başına sahnelemesi mümkün değilmiş!

        ***

        Bu görüntüler bize, bu ülkenin jandarma, polis (ve yargı) gibi kritik güvenlik ve adalet mecralarında, “hiç çekinmeden katille resim, video çekinen” birilerinin olmuş olduğunu da kanıtlıyor, di mi Kamil?

        Bunun sadece “devlet ve adalette Fetöcü bir kaza, arıza” mı olduğunu, yoksa yapısal bir “doğal felaket” olarak işin ruhunda mı bulunduğunu, başkalarının ırkından, dilinden, dininden, mezhebinden, fikrinden, yazı yazıp haber yaptığı yerden, doğduğu mahalden, cinsiyetinden ötürü aşağılanmayacağını kendimize bir sormak lazım.

        Ancak bir demokratik hukuk devleti (hiç olmazsa ilkesel olarak) bunun yapısal olmaması gerektiğini garanti eder. Varsa!

        Bu görüntüler şimdi “Fetö kazıları”nda ortaya çıkarılana kadar 9,5 yıldır nasıl, neden, nerede gizlenmişse…

        Bir problem de odur işte!

        NAL DEYİP MIH DEMEMEK OLMAZ!

        Biliyorsunuzdur belki; Atina Belediye Başkanı’nın işadamı damadı “Yunanistan’da cunta yönetimi kurmak isteyen, darbeci, dinci, sinsi bir terör örgütü”nden dolayı tutuklandı.

        Başkan, darbe girişimi sonrasında damat gözaltına alındığında, “Vallahi bana 1,5 yıl önceki o tapeli darbe girişiminden sonra söz vermişti, ayrılacaktı; ayrılmamışsa cezasını çeksin” dedi.

        Tam da, “darbeci Spartalılar” için, “Hayvan Mezarlığı” yanında “Hayınlar Mezarlığı” tabelası diktikten sonra!

        Bir ara serbest bırakılan damat bu kez tutuklandı!

        Elbette şu anda o da henüz masum, suçu kanıtlanmadı, hüküm giymedi. Hele hele, damadı tutuklandı diye kayınpeder asla suçlanamaz. Hele hele, damat tutuklu diye, karısının pasaportu asla iptal edilemez. Bunlar hukuk devleti şeyleri.

        Ancak ortaya çıktı ki, damadın büyükçe şirketi aynı zamanda kayınpederin yetkili olduğu alanlarda da at oynatmış; arazi, konut, AVM işlerine girmiş. Piyasa elbet serbest ama eski Atina’da “etik” diye bir şey vardı hiç olmazsa.

        Üstelik 1,5 yıl önceki “darbe girişimi”nden sonra bile olmuş öyle işler ve damadın şirketi kayınpederin nüfusuna ve nüfuzuna daireler de vermiş diyorlar.

        Şimdi, iki gözü, bir aklı, bir kalbi, bir de muhakemesi olan bir kişi; hem nala hem mala, hem şıha hem mıha bakar.

        O yüzden, ikisi de Atina için sorundur: Hem nal, yani“darbeci, terörist, hayın” meselesi çok önemlidir; hem de arazi, rant “mıh”lama!

        Ama taammüden at gözlüklü iseniz; dün düncü bugün bugüncü iseniz; ne iki olay arasındaki geçmiş bağı görürsünüz, ne de bugün ikisinin de ciddi mesele olduğunu.

        Mıh olmadan nal çakılmaz; nal olmadan mıh vurulmaz!

        Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır; yeter ki at izi it izine karışmasın!

        Diğer Yazılar