Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir “istihbarat ve güvenlik devleti” kurmuşsunuz.

        Yani AKP öncesinde de öyle; “Cumhuriyetçi” kıyafetle.

        AKP’yle birlikte de öyle; “askeri vesayeti bitirip polisi güçlendiren” devlet!

        Ve derken, “Cumhuriyetçi ordunuz”un generallerinin üçte birinden fazlası “dinci, FETÖ’cü, darbeci” çıkmış!

        Ve derken, “destan yazıyor, kahramanlar” diye genellediğiniz, “istihbarat kabiliyeti”ni önceki “darbeci, cumhuriyetçi komutanlar”a karşı kullandığınız poliste binlerce memur, amir, bu arada il emniyet müdürlerinin neredeyse yüzde 90’ı, henüz hüküm olmasa da, söylenenlere göre “terörist” çıkmış!

        “Bağımsız yargı” yıllarca “Genelkurmay’dan brifingli yargı” olmuş; tutmuş yeni iktidar “yargıyı da askeri vesayetten kurtarmış” ama...

        O da ne, bir de bakmış, o “yargı” da meğer “FETÖ’ye bağımlı” imiş. Çare olarak bulduğumuz ise “kendimize bağımlı yargı.”

        ***

        Belki de zaten bu işin özü yanlıştır.

        Yani hakikaten bağımsız yargı, hakikaten işini yapan, demokrasi ve hukuka saygılı, kendi içinde alttakilerin hakkını bilebilen bir ordu; hakikaten liyakatle oluşturulan, kendi özlük hakları da insan hakları da tanınan ve herkesin insan haklarını, özgürlüklerini tanıması istenen bir polis işin doğrusudur.

        Belki işin doğrusu; birilerinin elinin altında, itaatkâr, biatçı, eskiden askere şimdi iktidara hazır olda duran, eleştiriyi, özgürlükleri boğan, 12 Eylül’ün YÖK’ü ile hükmedilen bir üniversite yerine, hakikaten özerk, özgürlükçü, farklı fikir, araştırma, eleştirilere kucak açmış, araştırmayı, tartışmayı teşvik eden, kamusal alandaki tartışmaları TV’lerdeki ezberci papağanlardan kurtaran bir akademik ortam oluşturmaktır.

        Genelkurmay’a, sermayeye, bir kısmı da “FETÖ’ye metöye bağımlı” medyadan yakınırken, doğrusu belki de hakikaten bağımsız gazeteciliktir. Bunun ortamının sağlanması, garanti edilmesidir.

        Ne yandaş, ne ilişik, ne yılışık medya...

        Özgürlükleri, eleştiriyi ve doğru ama çeşitli haberi kovalayan, toplumun farklı kesimlerini, seslerini yansıtabilen çok renkli gazeteciliktir.

        Sansürden, otosansürden, baskıdan, tehditlerden arınmış, bunlara pabuç bırakmayan, ama kimsenin pabucunu da çalmayan medya zihniyetidir.

        Doğrusu belki yazının, çizginin, tartışmanın, en serti olsa bile eleştirinin, mizahın, ironinin, aykırı fikirlerin özgür olabilmesidir.

        ***

        14 yılda “tabii güzel şeyler de yapmış” ama nedense “çok yanıltılmış, çok yanılmış, çok yanıltmış” bir iktidar, şimdi de “her şeyin en doğrusunu, tek doğrusunu bildiğini” söyler ve yanılmaz, şaşmaz, tartışılmaz olduğunu iddia ederse...

        Hepimiz bir dönüp yakın geçmişe bakarız; yok öyle bir garanti!

        O yüzden en iyisi özgür tartışma ortamıdır; en iyisi yargının hakikaten bağımsız, üniversitenin hakikaten özerk, askerin ve polisin hakikaten hukuka, özgürlüklere, insan haklarına saygılı olmasıdır.

        Gazeteciliğin hakikaten gazetecilik olabilmesidir.

        Öyle mail’e de maaile de dertli bir medya patronunun dediği gibi “devletin, milletin menfaatlerine bağlı bağımsız gazetecilik” filan olur mu hiç Kamil?

        12 Eylül devleti mi? 28 Şubat devleti mi? Koalisyon devleti mi? AKP devleti mi?

        Bunların hepsine bağımlı olduğunda, nasıl bağımsız olabilirsin ki? Savaş devleti mi, barış devleti mi? Susurluk devleti mi, AKP’nin çok eleştirdiği faili meçhul devleti mi, paşası da maşası da on binlerce “FETÖ’cü terörist” olarak ilan edilmiş devlet mi?

        Hangi millet? Sermayenin, güçlülerin menfaatleri mi yoksa şeyine şey yapılan millet mi? Ezilen, horlanan, aşağılanan milyonlarca insan mı? Şehitleri kutsanıp hayatları kıymetsiz sayılan sıvasız haneler mi?

        Ama özgür, bağımsız bir gazetecilikte, her ses, her nefes iyi kötü bir kanal bulur.

        Tabii yine kimi seller gibi akar, ama kiminin de sesi, nefesi, ruhu kurumaz hiç olmazsa!

        ***

        Belki de doğru sandığınız tahakküm bu ülke ve insanları için, dün olduğu gibi bugün de kökten yanlıştır!

        Belki de doğrusu hakikaten, her türlü tahakküme son verebilmek, bunu kabul edebilmektir!

        İktidar yıllarca, ama samimi ama değil, bunu savunmadı mı?

        Kendi savunduğunu inkâr olur mu hiç!

        Diğer Yazılar