Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Size iki “istatistik” sunacağım, müsaadenizle.

        Hiçbir felaket bir ötekiyle…

        Hiçbir ölüm bir diğeriyle…

        Hiçbir kayıp bir başkasıyla karşılaştırılmaz.

        Lakin, her gün, her an, her ahval ve şeraitte koşar adım ölüme giden bir toplum…

        Hele hele, çocuklarını, gençlerini, ekmek parası peşindeki insanlarını bu kadar kolayca öldürebilen, bundan irkilmeyen bir halet-i ruhiye, olsa olsa hayalet-i ruhiyedir!

        Ona her şey olağan gelir…

        Ona her ölüm kader gelir…

        Ona her felaket kısmet gelir!

        Eğlenmek için de, ekmek için de katledilen, olmazsa kendini katleden bir millet ile onun siyaseti, devleti; ölümün karşısına hayatı, hakikati, hakkaniyeti koymakta zorlanır.

        Kanı durduracak, evlatlarını tüketen döngüyü kıracak, bir ötekini düşman belleyip gırtlamaktan alıkoyacak bir umut ve ufku büyütmekte de aciz kalır.

        ***

        Yıl 2012.

        İlk 6 ayın bilançosu:

        A) “Terör ve terörle mücadele”de…

        1. “Şehit” sayısı: 56

        2. “Ölü ele geçirilen, etkisiz hale getirilen” sayısı: 122

        3. Toplam: 178 insan!

        B) “Terör” değil, sadece “iş hayatı” denen piyasada “iş kazası” denenlerde ölen sayısı:

        1. Ocak: 62 işçi

        2. Şubat: 42 işçi

        3. Mart: 59 işçi

        4. Nisan: 75 işçi

        5. Mayıs: 69 işçi

        6. Haziran: 59 işçi

        7. Toplam: 366 insan!

        ***

        Bakın, tekrar söylüyorum; hiçbir büyük meseleyi bir ötekiyle, hiçbir büyük acıyı, tek insan bile olsa hiçbir kaybı diğeriyle karşılaştırmıyorum.

        Sadece, “ölüme alışan, ölümle savaşmaz” diyorum!

        Biri tarihimizin en derin, zamanında konuşmaktan hep kaçılmış ama bastırılmış, sindirilmiş ve son 30 yılda 50 bin ölüyü bulmuş, “hayalet-i ruhiye” halinde olağanlaşmış meselesi.

        Diğeri, öyle derin filan değil, gündelik ve sıradan sayılan, ekmek için ölmek, hayat için ölmeyeyatmak müessesesi!

        ***

        Siz bunlara isterseniz, mevsim dolayısıyla, suya ölmeye gidişler ile suyun öldürmeye gelişlerini de ekleyin.

        Hep güncel, değil mi? Gündelik, sıradan, normal, olağan, tekrarlanan!

        Bu memlekette, minik süt kızları, hem de Devlet Üretme Çiftliği’nde gündeliği 3-5 TL’ye çalıştırmaya götürürken, topluca dereye düşürüp kamyondan, minik bedenlerini suda boğmaya vesile olanlar bir hesap verdi mi?

        Ne bilsin bunu, Samsun’da, kapıcı dairesi olarak en alttaki yeri bildirilen ve derenin öfkesinde, tutunamadıkları bir hayattan kayan çocuklar!

        Dere yatağını değiştirenler, toplu konutu öyle dikenler hep reddediyor sorumluluğu; çünkü doğal felaket!

        Öyleyse şimdi neden ilan ediyorlar, “Dere yatağı ıslah edilecek. Vahşi çöp atık deposu tahkim edilecek. Yeni sel kapanları yapılacak. Kapıcı daireleri iptal edilecek. Cek, cak!”

        Bunları boğulan çocuklar nasıl duyacak?

        ***

        Mayıs’ta, Hatay’da geziye götürülen Kur’an Kursu öğrencileri denize salınmış, 6’sı boğulmuştu. Yetkililer “Ölenlere rahmet, ailelere sabır” diledi!

        Öyle ya…

        Sabreden başka ailelerin de “rahmet” sırası geldi:

        Mesela, Adana’da, Züleyha Özge ile Zeynep arkalarında birbirlerine neşeyle sarılmış bir fotoğraf bırakıp su oldular

        Mesela, daha yeni, Eyüp Göktürk’te üç kız kardeş, Bahar, Elif, Narin kum oldu.

        Maden alanıydı, kum çekiliyordu, denize girmek yasaktı; tamam ama, birileri orası için bilet bile kesiyordu!

        ***

        Çocuklarını bu kadar kolay kaybetmeyi kabullenen bir toplum ile bunu normalleştiren bir piyasa ile yasa ve siyaset ile devlet çarkı ,esasında hayat adına utanç verici.

        En başta ve arada yazdığımı, iki arada bir derede yine yazayım:

        Ölüme alışan…

        Ölümle savaşmaz!

        ***

        Sonra Dışişleri Bakanı diyor ki, “Prof. Büşra Ersanlı’nın terörist olduğuna inanmıyorum.”

        İyi de, buna inanmamızı isteyen kanunları, kollukları, kullukları kimler eyledi?

        Kumu çekilmiş deniz mi, pimi çekilmiş dere mi!

        Diğer Yazılar