Kanun, yargı, hukuk, hakikat, hakkaniyet, adalet
15 yıl gidip gelen dava.
Beraat, mahkumiyet, beraat, mahkumiyet, beraat, mahkumiyet…
Değişen heyet, aynı mahkeme, değişen kanaat…
407 sayfa gerekçe…
Üç hakim…
İkisi “bomba ve suçlu”dan emin…
Biri, heyet başkanı, “aksi kanaat”te: “Bomba olduğu bile belli değil!”
7 insan ölmüş patlamada…
Ağırlaştırılmış müebbet.
Ama bilirkişi emin değil, önceki mahkemeler beraat demiş, şimdi mahkeme başkanı hiç emin değil…
Müebbet, ağırlaştırılmış!
***
7 insan canının, onların can yakınlarının hukuku için “sorumlu, suçlu” lazım elbette.
Tartışılmaz bile.
Lakin, bilirkişisi mütereddit, mahkemeleri mütereddit, son mahkeme başkanının bombadan bile emin olmadığı davada bir insan ömrünün alınması tartışmasız mı?
***
7 canın ne kanı, ne hakkı yerde kalmalı.
Ama yargı 2-1’likr kanaatle oluşuyorsa, “bomba… yok tüp… yok bomba” kararsızlıkları, “suçlu… suçsuz… yok suçlu” gelgitleri, “kararda direnme… yok ara kararla vazgeçtik” kararları, “işkence izleri”, “düzmece iddiaları” mevcutsa…
Böyle “yargılar” adalet olabilir mi?
İki hakimle alınan kararda, “Bombayı o koydu, hiç kuşku yok” deniyor ama, bırakın biz fanileri, Mahkeme Başkanı hala diyor ki:
“Bomba olduğu tespit edilemedi. Sanığın suçu işlediğine dair kesin ve inandırıcı delil yok”!
Ama idam muadili ağır müebbet var!
O da hakim şu da. O da yargı şu da.
Suçta ısrar eden savcının, “suçu itiraf eden”… “Pınar Selek’le birlikte yaptık” diyen sanıklar hakkında beraat kararına itiraz etmemesi nasıl bir adalet!
Şüphelerle delil arayan kolluk ve yargı süreci, şüpheli kararlarla adalet inşa edebilir mi?
***
İdam cezası neden kalkar?
Sadece devletin öldürme yetkisi bakımından değil; o yetki hep var!
Şüpheli, tereddütlü, tartışmalı kanaatlerden, aceleden, hakimlerin ideolojik-sübjektif bakışlarından, eksik-yanlış-düzmece delilden kaynaklanan kimi infazdan geri dönebilme ihtimali hep bulunsun diye.
Yüksek yargının hikmeti de bu esasında.
Aynı deliller, aynı suçlamalar, aynı sanıklar, aynı mağdurlar, maktullerle farklı kanaatler, farklı kararlar mümkün diye.
Pekiyi, “iki hakim” mi haklı, “tek hakim” mi?
2, 1’den daha çok ama; hukuk ve adalet, ister jürili sistem, ister böylesi, bir oy çokluğuyla yetinebilir mi?
Bırakın onu…
Mevcut kanunların sınırlarıyla yetinebilir mi!
Bir suçun cezalandırılması önemlidir…
Bir suçsuzun cezalandırılma ihtimali önemsiz mi?
***
Bir sürü tanım ve kanunun nasıl tarihsel, nasıl geçici, nasıl muğlak olduğunu yaşayıp durdunuz ömrünüzde.
Darbelerinki, 20’lerin, 30’ların, 70’lerinki “kanun ve hukuk” değil miydi?
Neler, nasıl değişti; bir sürü şey hiç değişmemiş gelse de.
AİHM hukuku nasıl üstün hale gelebildi?
“Terör” hukuku nasıl muğlak ve geneldi, hoş hala öyle de; şimdi neler yapılmak isteniyor?
Arınç, “Bir kanun getireceğiz, o gazeteciler de çıkabilecek” diyor.
Yani, bir kanun vardı, onunla içeri alındılar; bir kanun gelecek, çıkacaklar.
Ne bu?
Adalet mi?
Siyasetçiler, ötekiler; kendilerini rehin alan kanunları kanunsuz kılabilirken; başkalarının hayatıyla, haysiyetiyle oynamakta nasıl da cömert oluyorlar?
Yeni durum adalet olacaksa, onca zaman can yakan diğeri neydi o zaman!
15 yıldır “Tüp müydü, bomba mı”yı çözemeyen ama bir ileri, bir geri derken 2-1 müebbet alınabilen bir ülkede yaşıyorsunuz!
Üç puanlı sistemde her şey olabilir dedikleri cinsten!
***
Ve aynı mevsimde, “bombası kesin” bir vakada, 34 insanın hukuku upuzun yatarken, Meclis komisyonu “OHAL refleksi. Kasıt yok. Koordinasyonsuzluk” diye karar veriyor.
Sanki OHAL var hala!
Kim emir verdi? Kim vurdu?
Ne önemi var!
Refleks ile buyruk seni de vurabilir, onu da vurabilir!
Uludere ile Afyon cephaneliği arasındaki…
OHAL Refleksi’nin infazlarıyla, kışlalarda disiplin kanununun yargısız infazlarının ölüme sürükledikleri arasındaki ortak kader budur.
Uludere’deki köylüler ile bir yandan aşağılanıp bir yandan korucu midibüsüyle Uludere uçurumuna yuvarlanan askerlerden kalan ortak keder budur.
Birbirini düşman sayanı bile aynı kader ve kaderde birleştiren otorite ve buyruk budur.
O yüzden, hakikat ve hakkaniyet, barış ve adalet herkes için!
Birimizin hukuku hepimiz için; hepimize adalet her birimiz için!