Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Buradaki Mısır darbesi yazılarında bazılarına şu başlıkları atmıştım:

        Bunun tek adı, darbedir! ( 4 Temmuz)

        ‘Darbeci ordular’ arasına sıkışmış Türkiye! (8 Temmuz)

        Kafası karışık halefler selefler için… (9 Temmuz)

        Dayakçı darbelerin Oyakçı ekonomisi! (10 Temmuz)

        Darbe darbedir, katliam da katliam! (28 Temmuz)

        Darbe katliamdır, katliam da darbe! (29 Temmuz)

        O gün neredeydin, şu gün nerede, dede? (30 Temmuz)

        ***

        Böylece “dilsiz şeytan” olmadığımı kanıtladım!

        Katliamlarla gelen 12 Eylül darbesi ne ise, katliam getiren Mısır darbesi de odur!

        Hangisinde sen nerede, ben nerede, dede!

        Yoksa her darbeci, her katliamcı, her despot bahanesini bulur:

        Ya “anarşi vardı, kan gövdeyi götürüyordu, ülke uçurumun eşiğindeydi, siyasiler körleşmişti” der…

        Ya da “halk bu lideri istemiyordu, kamuoyu yanımızda, terörizme savaş açtık, meydanı işgal ediyorlardı” filan diye kusar.

        Başbakan da haklıdır:

        Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır!

        Dilsiz şeytan karşısında susan da!

        Cinlik edip şeytanca ayrımlar yapan da!

        ***

        Fakat Başbakan bunu “Mısır darbesi ile Batı medyası” için söylüyor.

        “Batı medyası” elbet ikiyüzlü.

        Geçmişte ne darbeler, ne katliamlar, ne işgaller, ne yalanlar destekledi; hepsini biliyoruz.

        “İkiyüzlülük”ün bir manası daha var:

        Bir yüzü böyle ikiyüzlü iken, bir yüzünde de, her şeye rağmen “Darbeye, darbe… Katliama, katliam” diyenler de var.

        Oysa Başbakan bir türlü S. Arabistan, Kuveyt, Emirlikler’e filan dönüp “İkiyüzlüsünüz” demiyor, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan” demiyor.

        Oysa Mısır darbecilerinin “bir nevi Özal”ı” olarak, ekonomist El Biblevi hükümetinde Planlama Bakanlığına oturtulan ekonomist Eşref El Arabideyiverdi ki, “Bizim IMF’ye ihtiyacımız yok. S. Arabistan ve Körfez ülkelerinden 12 milyar dolar bizi kurtarır.”

        “Darbeye darbe demeyen” ikiyüzlü ABD’nin “Oyak benzeri devasa holding sahibi” Mısır ordusuna yıllık 1.3 milyar dolar bahşişini haklı olarak mesele ediyoruz, hükümet ve milletçe…

        Ama Suudilerin, şeyh ve emirlerin halktan ve haktan kaçırıp zalimlere sunduğu 12 milyar doları göremiyoruz.

        Oysa onlar zaten “Darbeye darbe” diyorlar ve zaten o yüzden destekliyorlar!

        Bir daha söyleyeyim:

        Darbeyi tam da darbe olduğu için 12 milyar dolar ile besliyorlar!

        ***

        Çünkü darbeci ordunun ve ona yapışmış ödlek, titrek, kaypak liberallerin tek derdi, kimlikleriyle “İslamcılar”, siyasetleriyle “Müslüman Kardeşler” değil; bizatihi orada dayanışma içine girmiş yoksullar, işsizler ve işçilerin sınıfı aynı zamanda!

        Halkların ama inançla ama başka türlü, demokrasi, eşitlik, adalet, hak talep etme ihtimali.

        Hem piyasa kapitalizminin hem de kirli dolarla ihya olmuş despotik İslam kapitalizmlerinin temel derdi!

        O yüzden…

        Mısır darbesine darbe, katliama katliam deyip…

        Başka darbeler, başka tahakkümler, başka dayatmalar, başka haksızlıklar karşısında susuyorsanız da dilsiz şeytan olursunuz!

        Susmak bir yana, bunları üretiyor, yaratıyor, çoğaltıyor veya bunları yapana kanka çıkıyorsanız da kim bilir ne olursunuz!

        ***

        “Dilsiz Şeytan Anketi” yapmak en doğrusu:

        Darbeler, katliamlar, haksızlıklar: Her birinde tek tek işaretleyeceksin, susup susmadığını. Bağırıp bağırmadığını. Ne yana yattığını, ne yanda iki büklüm kaldığını, nerede dik durduğunu.

        İster Mısır’dan başla, ister Türkiye’den. Öyle 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a, 27 Nisan’a atlamayacaksın.

        27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan… darbe ve muhtıralar?

        Balkanlar, Adana, Ermeniler, Süryaniler, Dersim, Zini, Zilan, Muğlalı-Özalp, Çorum, Maraş, Taksim. Bingöl, Güçlükonak, Kozan, Kıbrıs, Susa, Yavi, Sivas, Başbağlar, Hayata Dönüş, Uludere ve ötekiler?

        Tüm idam sehpaları?

        Binlerce infaz, binlerce kayıp, binlerce sürgün, binlerce mapus?

        Alın terinin, emeğin, çocukların rızkının, insanların işlerinin alınması, çalınması, gaspı?

        Amerika yerlileri, her daim Afrika, köle ticareti, Talkan, Yunanistan, Cezayir, Nazi Nihai Çözüm’ü, Dresden, Hiroşima-Nagazaki, İspanya, Portekiz, Mai-Lai, Kamboçya, Şili, Arjantin, Haiti, Endonezya, Etiyopya, Halepçe, Bosna, Ruanda, Sudan, Bahreyn, Irak, Suriye, Reyhanlı, Deir Yasin, Filistin-Cenin, Sabra-Şatilla, Hocalı, Pakistan, Afganistan, diğerleri?

        Ülkenizdeki haksızlıklar karşısında, geçmişte veya bugün susan, susturulan gazeteciler?

        Mısır’da ya da Türkiye’de, haksızlığa uğrayanların dahi “azınlıklar”ı, “öteki inanç ve kimlikler”i hedef seçebilmesi? (Misal: Mısır’da misilleme olarak kilise saldırıları!)

        ***

        İnsan, sadece “darbeye darbe, katliama katliam” demeyene değil, gözü dönmüş vahşete ölü sayısı çok olunca “Katliam” derken dahi bir de “Meydanda temizlik” diyebilenlere de ayrı şaşıyor!

        Sonra, daha beteri, bu kez karşıdan onları linç etmek isteyen demokratlara!

        Her demokratın derdi bir ötekini halletmek.

        Her cinin hülyası bir diğerini çarpmak.

        Kimi şeytanı, şeytan da öteki şeytanı taşlıyor.

        Darbeyi ayır, katliamı ayır, kurbanı ayır, mazlumu ayır, zalimi ayır.

        Nasıl olacak böyle!

        Bu kadar demokrat iktidarlar da o kadar demokrat muhalifler de bizi öldürüyor!

        Diğer Yazılar