Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör İsrail, İran ve Batı Şeria

        İsrail’in Gazze’deki katliamları aralıksız devam ederken, meselenin Gazze’den ibaret olmadığı, nihayetinde Batı Şeria’yı da içine alan bir büyük hamlenin parçası olduğu giderek daha belirgin hale geliyor.

        Türkiye’nin Filistin halkını temsil eden farklı grupları bir araya getirme yönündeki çabalarının, sert biçimde sabote edildiğini biliyoruz. Hamas ve El Fetih arasında bir yakınlaşmanın zorluğuna dair söylenecek çok şey olabilir. Tarihsel arkaplandan dünyaya bakışa kadar. Ancak bu yöndeki bir adımın bile İsrail’i ne denli ürküttüğü ortada.

        Dün gece itibarıyla iki gelişme yaşandı. Bunları da dikkate alarak bir durum değerlendirmesi yapmak yerinde olabilir.

        ABD VETOSU

        Birincisi, ABD beklendiği gibi Filistin’in BM’ye tam üyeliğine dair talebi veto etti. Dün gece Birleşmiş Milletler'in bu yöndeki önerisi, Güvenlik Konseyi'nde oylandı. ABD veto ederek Filistinlilerin kuruluşa tam üyeliğini engelledi. Güvenlik Konseyi’nde aralarında Çin, Rusya ve Fransa’nın da bulunduğu 12 üye lehte oy kullanırken, İngiltere ve İsviçre çekimser kaldı. Sonuçta ABD vetosu kararın çıkmasını tek başına engellemeye yetiyordu, öyle de oldu.

        Bu oylama öncesi farklı bir yumuşama havası olabileceği, ABD’nin de veto hakkını kullanmayacağı beklentileri de boşa çıkmış oldu.

        ABD'nin BM Büyükelçi Yardımcısı Robert Wood şöyle bir değerlendirme yaptı karar sonrası: "ABD iki devletli çözümü güçlü bir şekilde desteklemeye devam ediyor. Bu oylama Filistin devletine karşıtlığı yansıtmıyor, aksine bunun ancak taraflar arasındaki doğrudan müzakereler sonucunda gerçekleşebileceğinin kabulü" dedi.

        Bu değerlendirmenin anlamı şu: İsrail istediğini alıncaya kadar bu tür karar ve yaklaşımlara geçit vermeyeceğiz. Bunun ne anlama geldiğine döneceğim. İkinci gelişmeyi aktardıktan sonra.

        İSRAİL’DEN SALDIRI

        13 Nisan gecesi İran’ın yaptığı saldırının ardından İsrail’in misillemesi bekleniyordu. Dün gecenin ilerleyen saatlerinde bu kez İsrail İHA’larla İsfahan Havalimanı bölgesine saldırıda bulundu. İran medyası saldırıyla alay eden bir yaklaşım sergiledi. İsrail’in kendi içinde bu saldırının zayıflığı üzerinde tartışma var.

        Tarafların karşılıklı “hamle”lerini bir kez daha gözden geçirince, kendilerine yönelik “gösteri” suçlamasını haklı çıkarırcasına hareket ettiklerini söylemek herhalde yanlış olmaz. Şöyle ifade etmek daha doğru. İki taraf da bir anlamda kendi gündemlerini sürdürmeyi ve aynı zamanda kamuoylarını ikna etmeyi sağlayacak “kontrollü” saldırılar yaptı.

        Ancak bu süreci hep karşılıklı bir anlaşma ve müzakerenin sonucu gibi değerlendirmek çok yanıltıcı olabilir. Bu saatten sonra hiçbir hamle “kontrollü” başlığı altında devam edemez. Çünkü İsrail, elbette ABD’nin desteğini de arkasına alarak Gazze’nin ardından atacağı hamlelere yönelik hazırlıklarını sürdürüyor. Ayrıca İsrail, İran'a yönelik nokta hedef saldırılarını da sürdürebilir.

        BATI ŞERİA VE SONRASI

        İsrail, Gazze’yi adım adım yıkıp boşaltırken, Batı Şeria’da yaptıkları biraz geri planda kalıyor. Oysa işgal altındaki Batı Şeria’da tutuklamalar, baskınlar ve yıldırma politikaları kesintisiz devam ediyor. Ama asıl önemli olan İsrail’in kendisine yeni “yerleşim alanları” oluşturma yönündeki saldırgan tutumu giderek artıyor.

        Daha geçen Mart ayı sonunda İsrail, Batı Şeria'da 800 hektarlık (sekiz bin dönüm) bir alanı 'devlet arazisi' ilan ederek bu alana el koydu. Bu uzun yıllardır adım adım devam eden bir işgal politikası. Yerleşim alanı lafı da bunun üzerini örtmek için uydurulan bir cambazlık sadece. Filistinlilerin toprakları ellerinden alınıyor, İsrail oraya yerleşiyor.

        ABD’nin BM’deki vetosunun gerçek yüzü burada. Amerikalı yetkilinin ifade ettiği “Tarafların müzakeresi sonucunda ortaya çıkacak bir Filistin Devleti” nerede şekillenecek? Gazze yıkıldı, Batı Şeria adım adım işgal ediliyor.

        İsrail, yakın zamanda Batı Şeria’da bu süreçleri hızlandıracak. Bunu süreci takip eden herkes bir parça olsun biliyor. Sonrasında eğer bir Filistin Devleti’ne dair müzakere (!) yapılacaksa, bunun İsrail’in Filistinlileri sürgün ettiği farklı alanlarda olacağı ortada.

        ASIL ZORLUK BARIŞ İSTEMEK

        Burada en büyük zorluk gerçekten Filistin halkı için kalıcı bir barış ve devlet talebi olanlar için ortaya çıkıyor. Türkiye’nin ve özellikle de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın uğradığı haksız eleştirilerin bir anda yükselmesinin bu gelişmelerle çok ama çok yakın bir bağı var. Tam da bu nedenle Cumhurbaşkanı grup toplantısında kendisinin ve içinden geldiği siyasi hareketin Filistin’le ilgili duruşuna işaret etti.

        Her adım, her hamle, her gerilim, yanlış ve doğru bizi ilgilendiriyor. İç siyasetin dalgalanmalarının biraz olsun yatışması bu açıdan çok değerli. Elbette devam etmesi de.