Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan doğal, teknolojik veya insan kaynaklı olaylara afet denir. Esas olarak afet, olayın kendisi değil, doğurduğu sonuçtur.

        Afetler can kaybına, ağır yaralanmalara, mal kayıplarına ve altyapıların (kritik tesisler, okullar, hastaneler, yollar, vb.) zarar görmesine neden olur. Bu durumun, doğrudan fiziksel kayıplar yanında geçim kaynaklarını, kamu hizmetlerine erişimi (eğitim ve sağlık hizmetleri vb.) kesintiye uğratan ve sosyal ve ekonomik gelirler üzerinde olumsuz ikincil etkilere yol açan başka dolaylı sonuçları da vardır. Bu nedenle afetlerin sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerinde de yıkıcı etkisi bulunmaktadır.

        Afet türleri doğal ve insan kaynaklı afetler olmak üzere iki ana başlık altında incelenmektedir. Doğal afetler, jeolojik, meteorolojik, hidrolojik, klimatolojik, biyolojik veya kaynağı dünya dışında olan tehlikelerden kaynaklanan doğa olaylarının sonuçları olarak tanımlanmaktadır. Deprem, sel, heyelan, çığ, kuraklık, fırtına, dolu, hortum, göktaşı düşmesi gibi olaylar afete neden olabilecek doğa olayları arasında sıralanabilir. İnsan kaynaklı afetler ise politik faktörlerin ve insan faktörlerinin etkin olduğu savaşlar, iç çatışmalar, terör eylemleri, büyük yangınlar, büyük göçler ile endüstriyel kazalar gibi teknolojik olaylar ve bunların doğurduğu sonuçlardır. İnsan kaynaklı afetler de doğal afetler gibi can kaybına, hastalıklara, sosyal, ekonomik ve çevresel kayıplara neden olur.

        Afet yönetimi, afetlerin etkilerini azaltmak amacıyla afet öncesinde zarar azaltma ve hazırlık, afet anında müdahale ve sonrasında iyileştirme ve geri kazanım için ihtiyaç duyulan kaynakların ve faaliyetlerin organizasyonu ve yönetimini kapsayan, çok disiplinli, çok aktörlü dinamik bir süreçtir. Afet yönetiminde iki temel yaklaşım bulunmaktadır. Bunlar, yalnızca afete müdahale eylemlerini içine alan "geleneksel afet yönetimi" ile afet öncesi, afet sırası ve sonrasındaki tüm süreçleri içine alan "modern afet yönetimi" yaklaşımlarıdır. Modern afet yönetimi temel alınarak üç ana afet yönetimi modeli geliştirilmiştir.

        Modern Afet Yönetim Modeli, toplumların afetlerin etkilerinden en az düzeyde etkilenmesi, can ve mal kayıplarının mümkün olduğunca önlenmesi amacıyla afet öncesinde, sırasında ve sonrasında "hazırlık, acil müdahale, iyileştirme ve zarar azaltma" evrelerini içine almaktadır. Model, getirdiği sistematik yaklaşımla afet yönetimi süreçlerinin netleşmesini sağlamaktadır ancak yürütülecek çalışmaları ve uygulanacak yöntemleri içeren bir yönetim ve örgütlenme biçimi önermemektedir.

        Bütünleşik Afet Yönetim Modeli ise afet ve acil durum yönetimi ile ilgili geleneksel kavramların ve bir olaya anında müdahale ve sonrasındaki kurtarma sürecine odaklanma anlayışının yerine geçen kavramsal ve pratik bir yaklaşımdır. Bu modelde, afet yönetiminin her evresinde risklerin yönetimine odaklanılmaktadır. Bunun neticesinde risk senaryoları hakkında daha kapsamlı bilgi ve anlayışa gerek duyulmaktadır. Modern yaklaşımlarda zarar azaltma ve hazırlık aşamalarına odaklanılarak can ve mal kayıplarının önüne geçilmesi hedeflenmekte, güvenli yaşam alanlarını ve dirençliliği artıracak uygulamalar ile yasal altyapı geliştirilmektedir. Bütünleşik afet yönetim sistemi, afet yönetiminde ülkedeki tüm kaynakların (insan kaynağı, her türlü araç, gereç ve malzeme) koordineli olarak kullanıldığı bir sistemdir. Bu sistem ülkelerin sürdürülebilir kalkınmasının afetler nedeniyle kesintiye uğramamasını sağlayacak önlemlerin alınması amacıyla zarar azaltma ile hazırlık evrelerine ayrılan kaynakların ve çabaların giderek arttırılmasını sağlamaktadır.

        Ülke kaynaklarının etkin kullanımı açısından kalkınma planlarında toplumun afetlerde zarar görebilirliğine ilişkin değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu değerlendirmeler temel alınarak önleyici tedbirlerin alınmasına özen gösterilmektedir. Bütünleşik model, modern afet yönetiminin evrelerini bütüncül bir yaklaşımla ele almaktadır. Her evrede yürütülecek çalışmalar ve bu çalışmaların sorumlularının belirlenmesi gerekmektedir. Model, afet öncesi, sırası ve sonrasındaki tüm evreler için kapsamlı planlama faaliyetlerini gerektirmektedir.

        Toplum Tabanlı Afet Yönetim Modeli, afet yönetiminin yalnızca kurum ve kuruluşların görevi olmadığını kabul eden tüm toplumun karar alma süreçleri de dahil olmak üzere afet yönetim sisteminin içinde yer aldığı bir yaklaşımdır. Afetin etkilerinin önlenmesi/azaltılması için yerel düzeye hatta bireylere sorumluluk vererek aşağıdan yukarıya bir yapılanma gerektirmektedir.

        Gelişmiş ülkeler afetlerle mücadelelerini modern afet yönetimi terimleri ve evreleri üzerine şekillendirmektedir. Bu doğrultuda, risk temelli afet yönetim uygulamaları tercih edilmektedir. Afet yönetiminin zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme evrelerinde risklerin belirlendiği ve önleyici tedbirlerin her evrede hayata geçirildiği bütünleşik afet yönetim modeli en kabul gören yaklaşımdır. Öte yandan her bir bireyin, afet yönetiminde belirli bir bilinç düzeyine ulaşmasının yanı sıra afet yönetimi süreçlerinde sorumluluk aldığı toplum tabanlı afet yönetimi yaklaşımı da giderek güç kazanmaktadır.

        Türkiye'nin ise jeolojik ve jeomorfolojik yapısından ve iklim özelliklerinden kaynaklanan, can ve mal kaybına, ekonomik ve çevresel kayıplara neden olan doğal afetlerle karşı karşıya olduğu görülmektedir. Sismolojik olarak dünyanın en aktif bölgelerinden birinde yer alan ülkemizde, 1900 yılından günümüze kadar 290 yıkıcı deprem yaşanmış olup yaklaşık 700.000 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Ayrıca sel/su baskını, heyelan, kaya düşmesi, çığ gibi afetler de bölgeler/mevsimler bazında sıklıkla yaşanmaktadır. Ülkemizde etkili olan en yaygın üç afet türü sırasıyla deprem, yangın ve seldir.

        Ülkemizde doğal afetlere ilişkin politikalar ilk olarak 1939 yılında yaşanan ve 30 binden fazla insanın ölümüne neden olan Erzincan Depremi sonrası geliştirilmeye başlanmıştır. 1959 yılında çıkarılan bir kanun ile afet yönetimi konusundaki yasal boşluk giderilmeye çalışılmıştır. Ülkemizde afet yönetimi alanında en büyük kırılma ise 1999 Büyük Marmara Depremi ile yaşanmıştır. Ülkemizin deprem gerçeğiyle en acı şekilde yüzleştiği bu felaket, afet yönetim sisteminin ele alınması ve iyileştirilmesine yönelik kararların da öncüsü olmuştur.

        2009 yılında, afet yönetimindeki çok başlı ve karmaşık yapı yerine bütüncül bir afet yönetimi yapısına geçilmesi amacıyla bu alanda görevi bulunan İçişleri Bakanlığı'na bağlı Sivil Savunma Teşkilatı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Başbakanlığa bağlı Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü birleştirilerek Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) kurulmuştur. Böylece afet öncesinde alınacak önlemler, afet sırasında yapılacak müdahaleler ve afet sonrasında yürütülecek iyileştirme çalışmalarının tek elden koordine edildiği bir sisteme geçilmiştir.

        AFAD'ın kuruluşu esasen bir zihniyet dönüşümünün kurumsallaşmış ilk adımı olarak düşünülebilir. Böylece kriz yönetimine odaklı afet yönetimi yaklaşımı yerine her aşamada risklerin yönetilmesine odaklanan bir yaklaşım benimsenmiş, toplum odaklı "Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi" hayata geçirilmeye başlanmıştır. İlk olarak Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) hazırlanarak etkili bir başlangıç yapılmıştır. Afetin meydana geldiği an anlamına gelen "sıfırıncı dakikada" afete müdahalenin başlatılması amaçlanmıştır. TAMP ile deprem ve diğer tüm afet türleri için gereken arama kurtarma, güvenlik, enerji, sağlık, beslenme, barınma, ulaştırma, haberleşme, hasar tespit ve psiko-sosyal destek gibi alanlarda kapasite ve koordinasyon güçlendirilmiştir. Kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının tüm kaynaklarını içine alan etkili bir kaynak planlaması yapılarak afetlere müdahale kapasitesi geliştirilmiştir. TAMP'ın ana çözüm ortakları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Türk Kızılay'dır. TAMP, 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. Afet anında sürdürülebilir ve güvenli haberleşme sağlanması amacıyla Kesintisiz ve Güvenli Haberleşme Sistemi kurulmuştur. 2015 yılında afetlerde acil olarak ihtiyaç duyulan çadır ve çadır içi malzemelerin afet bölgesine vakit kaybetmeden ulaştırılması amacıyla 81 ile yayılan lojistik depo sistemi de hayata geçirilmiştir. Tüm illerde bulunan arama kurtarma ekipleri güçlendirilerek afete müdahalenin en kritik unsurlarından olan arama kurtarma kapasitesi artırılmıştır.

        Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yürüttüğü kentsel dönüşüm çalışmaları ve etkili yapı denetim uygulamaları afet risklerinin azaltılması için büyük önem taşımaktadır. Bunlara ek olarak ülkemizin son yıllarda ulaştırma, sağlık, enerji gibi tüm alanlarda yakaladığı gelişim ile afetlerin etkin yönetimi için güçlü bir altyapı oluşturulmuştur.

        Afet yönetiminde ihtiyaç duyulan tüm veri, bilgi ve kaynakların tek bir sistem üzerinden ortak bir veri tabanında toplanması, afetin tüm aşamalarının dijital ortamda yönetilmesi ve kaynakların verimli şekilde kullanılması amacıyla Afet Yönetimi ve Karar Destek Sistemi (AYDES) çalışmaları da yine aynı dönemde uygulamaya alınmıştır.

        Afetlerde yaşanan can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi için toplumun tüm kesimlerinin afetler konusunda bilinçlendirilmesini hedefleyen Afete Hazır Türkiye Eğitim ve Bilinçlendirme Projesi 2012 yılında başlatılmıştır.

        Ülkemizin her noktasındaki deprem, çığ, kaya düşmesi ve heyelan duyarlılıkları ile tehlikelerini tek bir haritada göstermeyi amaçlayan Bütünleşik Afet Tehlike Haritaları projesi 2015 yılında başlatılmıştır. Deprem kaynaklı risklern azaltılması konusunda iki önemli çalışma olan Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği güncelleme çalışmaları tamamlanmıştır.

        Afet risklerinin belirlenmesi, her türlü tedbirin topyekûn bir şekilde alınarak bu risklerin önlenmesi ve azaltılması için yürütülecek faaliyetlerle, rol ve sorumlulukları belirlemeyi amaçlamayan Türkiye Afet Risk Azaltma Planı (TARAP) çalışmaları da 2015 yılında başlatılmıştır. Afet nedeniyle zarar gören ekonomik, sosyal ve psikolojik şartların iyileştirilmesi amacıyla hazırlanmakta olan Türkiye Afet İyileştirme Planı çalışmaları son yıllarda hız kazanmıştır.

        Afet yönetimi yaklaşımları dijitalleşme çağının zirveye ulaştığı bu dönemde veri temelli yaklaşımlara dönüşmektedir. Afetler ve muhtemel etkileri üzerine çok daha yüksek doğruluğa sahip verilerle daha gerçekçi değerlendirmeler yapılabilmektedir. Dijital dönüşümünü hızla gerçekleştiren ülkemizde, afet yönetim sistemi de bu doğrultuda geliştirilmektedir. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tabanlı mekansal verilerin ışık tuttuğu yeni afet yönetimi uygulamaları ile afetlerde can ve mal kaybını en aza indirecek önleyici tedbirler hayata geçirilmeye başlanmıştır.

        Günümüzde, tehlikelerin belirlenmesi, risk analizleri, afet bölgesinin hızla tespiti, hasar tespit çalışmaları gibi konularda nesnelerin interneti, yapay zeka, robotik ve drone teknolojileri gibi pek çok alandaki ilerlemeler toplumların afetlere dayanıklılığını güçlendirmeye öncülük etmektedir. Afet yönetimi kavramları ve afet yönetim sistemleri de bu değişimden etkilenmektedir. Dolayısıyla dijitalleşmenin hızla dönüştürdüğü alanlardan birinin afet yönetimi olması kaçınılmaz görünmektedir.

        Ülkemizin afet yönetim sistemi, dijital dönüşüm çağının tüm fırsatlarının etkin şekilde kullanıldığı ve yakın gelecekteki teknolojik gelişmelerin planlamalara ve geliştirilen sistemlere entegre edildiği, sürekli iyileştirilen dinamik yapısıyla sürdürülebilir afet yönetim sistemleri arasında farkını ortaya koymaktadır. Risk odaklı planların sürekli iyileştirilmesi, kaynak yönetiminin canlı veri ile desteklenmesi, risk analizi ve erken uyarı sistemlerinde en ileri tekniklerin kullanılması ile çağı yakalayan hatta çağın ötesine geçen bir sistem inşa edilmiştir. Afet yönetimi alanında yaşanan bu tarihi dönüşümle afetlerle mücadele konusunda ülkemiz Cumhuriyet tarihindeki en gelişmiş noktasına ulaştırılmıştır. Son yıllarda insanı merkeze alan politikaların birer birer hayata geçirildiği Türkiye'de, afetlerle mücadelede kararlılığın sürdürülmesi Türkiye'nin afet yönetim sistemini daha da ileriye taşıyacaktır.

        YAZAR

        Fuat Oktay

        KAYNAK

        • AFAD. "Açıklamalı Afet Yönetimi Sözlüğü." https://www.afad.gov.tr/aciklamali-afet-yonetimi-terimleri-sozlugu
        • Akyel, Recai. "Afet Yönetim Sistemi: Türk Afet Yönetiminde Karşılaşılan Sorunların Tespit ve Çözümüne İlişkin Bir Araştırma." Doktora Tezi. Çukurova Üniversitesi. 2007.
        • Balcılar, Mehmet ve Fuat Oktay. "Türkiye'nin Afetselliği: Afet Etkileri ve Afetlerden Etkilenme Saha Araştırması Sonuçları, Afetlerle Kalkınma Tecrübeler, Politikalar ve Beklentiler." İçinde Afetlerle Kalkınma: Tecrübeler, Politikalar ve Beklentiler. Yay. Haz. Murad Tiryakioğlu. Ankara: Efil Yayınları. 2016.
        • Gülkan, Polat. vd. Afet Yönetiminin Stratejik İlkeleri: Türkiye ve Dünyadaki Politikalara Genel Bakış, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ankara. 2013.
        • Oktay, Fuat. "The preparation and integration of Turkey's National Disaster Response Plan." İçinde Disaster Management and Human Health Risk IV, Reducing Risk Improved Outcomes. Yay. Haz. S. M. Şener vd. Southampton: WIT Press, 2016.