Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Algı Yönetimi Nedir?

        İlk olarak ABD'de ortaya çıkan bir uygulama olan algı yönetimi, hedef kitlenin bir kişi veya kuruma yönelik duygu, düşünce ve davranış biçimlerinin istenilen yönde değiştirilmesini amaçlayan sistemli bir iletişim faaliyeti demektir. Halkla ilişkiler faaliyetleri arasında sayılan algı yönetimi, siyasetle ilgili bir kavram olarak ortaya çıkmıştır. Kamuoyunun yönlendirilmesi ve alınan siyasi kararları desteklemesi için tek yönlü yürütülen propaganda faaliyetleri, algı yönetimi çalışmaları kapsamında değerlendirilmektedir.

        Zihinsel faaliyetlerimiz veri alma, veriyi işleyip ürün haline getirme ve bir çıktı sunma sürecinden ibarettir. Zihinsel faaliyetlerimiz algı ile başlar. Bu algılar, yorumlama işlemine tabi tutulur. Duyumlar fiziksel ve fizyolojiktir. Algı, ise psikolojiktir. Sesler, ışıklar, renkler, kokular, duygular fiziksel görünümlerine göre değil, psikolojik işlemlere göre algılanmaktadır. Algının psikolojik işlem olması sayesinde; nesnelerin, olayların ve olguların görünmeyen hallerini de algılamak ve anlamlandırmak mümkün olmaktadır.

        Uyaranların seçilmesine, örgütlenmesine, yorumlanmasına, anlamlandırılmasına bağlı olarak algılamanın değişiklik arz etmesi, algılama ile iletişim ilişkisine odaklanmayı gerektirmektedir. İletişim tarafları arasında karşılıklı olarak arzu edilen algılama işlemi gerçekleştiriliyor ve iletinin taşıdığı içerik, anlaşılması gerektiği gibi algılanıyorsa, etkili iletişimden söz edilebilir.

        Duyu hücrelerinin dış çevredeki fiziksel ve fizyolojik enerjileri yakalayarak sinirsel enerjiye dönüştürmesi işlemine algı denilmektedir. Bu sinirsel enerji beyinde işlenmekte ve işlemin sonucunda algısal ürün ortaya çıkmaktadır. Bu işlemin adı algılamadır. Algılama sayesinde elde edilen ürün ise algı kavramı ile anlatılmaktadır. Ses, ışık, renk, sıcaklık, koku gibi fiziksel olayların yanı sıra psikolojik, sosyolojik olay ve ilişkilerin tanınması, anlaşılması, yorumlanması ve anlamlandırması algılama (perceiving) kavramı ile tanımlanmaktadır. Algılama anında, bireyin o andaki ruh hali, beklentileri, geçmiş yaşantıları, diğer duyu organlarından gelen veriler, toplumsal ve kültürel etkenler devreye girmektedir.

        Nesnelerin, olayların, duyuların derlenip düzenlenmesine, teyit veya tadil edilmesine algı organizasyonu denilmektedir. Bütünü oluşturan parçaların bir bütün olarak algılanması, organize olan algının yapısal olduğunu göstermektedir. Kişinin dikkat, ilgi ve seçmelerine göre algının gerçekleşmesi ise algının fonksiyonelliğine işaret etmektedir.

        Yapısal faktörler, fizik çevrenin bireyin sinir sisteminde uyandırdığı tepkilerdir. Kişiler, bütünü oluşturan her bir parçayı ayrı ayrı değil bir bütün olarak algılamaktadır. Örneğin müzik notaları ayrı ayrı anlamsızdır. Belirli bir ölçüye göre bir araya getirilip organize edildiğinde, müziğin ahengi kendisini belli etmektedir. Bu durumda algı yapısal olarak organize olmaktadır.

        Bireyin ihtiyaçları, ruh hali, duyguları, beklentileri, tutumu, düşünceleri, deneyimleri, toplumsal şablonu, yönelimleri, değerleri algıyı etkileyen faktörlerdir. Böyle durumlarda da algılama, fonksiyonel olarak organize olmaktadır. Algılama sürecinde; bireylerin çevrelerini kendi kurallarına göre düzene sokması, kendi zevkine, görüşüne, zihinsel yapısına ya da toplumsal şablonlarına ve bireysel tutumlarına göre seçici davranması, algılamanın fonksiyonelliğinden kaynaklanmaktadır. Buna göre algılama hem yapısal hem de fonksiyonel bir süreçtir ve bu faktörlerin ortak ürünüdür.

        Her algı, bilgi birikimini yeniden düzenleme süreci başlatmakta ve iletişim bu noktada devreye girmektedir. İletişimde anlam, gönderilenden ziyade algılanan içeriktir. Etkili iletişimde, alıcının zihninde var olan kavramlarla bağlantılar kurulması amaçlanmaktadır. Göstergeye yüklenen anlamla algılanan anlam arasında ne kadar çok sayıda bağ kurulursa, etkili iletişim o kadar başarıyla gerçekleşmektedir. İletişimde iletiyi, en az simgeyle en fazla anlamı en etkili araçla hedef kitleye ulaştırmak esastır.

        Algı organizasyonu ve yönetimi, toplumsal şema ve bireysel tutumla ilgilidir. Şema, algı verisi hakkında mevcut kayıtlarla bağlantılar kurulmasına neden olur. Böylece, karmaşık bilgi yığınlarını işlemek kolaylaşır. Bir uyaranla karşılaşıldığında iki evreli süreç başlar. İçinde bulunduğu bağlam ile kişinin önceki deneyim ve beklentilerine dayanarak bir tahmin oluşturması, birinci evredir. Bu evrede, uyaranla ilgili şema bellekten geri çağırılır. İkinci evrede, algı verisinin özellikleri ve nitelikleri ile şema eşleştirilir. Eşleşme olursa süreç tamamlanır ve uyaran alınır. Eşleşme olmazsa süreç tekrarlanır ve algı verisi ile eşleşme denk düşünceye kadar veriye dair tahminde bulunma işlemi sürer.

        Deneyimler sonucu oluşan, ilgili olduğu bütün nesne ve durumlara karşı bireyin davranışları üzerinde yönlendirici etki yaratan, ruhsal ve sinirsel olarak bireyin davranış ortaya koymaya hazır olma haline tutum denilmektedir. Belirli bir konuda beyan eden kanaatler, bireysel tutumları göstermektedir. Tutum, bireyin algı verisine tepki verme eğilimidir. Tutumlar bilişsel ve duygusal öğelerden oluşmaktadır.

        Toplumsal şema ve bireysel tutumlarla bireyin bağlantılar kurmasına ileti ne kadar katkı sağlarsa, etkili iletişim o denli başarıyla gerçekleşir. Toplumsal şemalar daha yerleşiktir ve toplumsal baskı ile korunur. Bireysel tutumların değiştirilmesi kolay olmamakla birlikte, medya içeriğinin katalizör rolü sayesinde; tutumlar bazen tahkim edilir, bazen zayıflatılır ve uygun medyatik üretimlerle kimi zaman da tutum değişikliği gerçekleştirilir.

        Bireyin toplumsal şablon ve bireysel tutumlarıyla uyumlu verilere odaklanmasına seçici dikkat denir. İleti, şablon ve tutumlarına hitap ederek bireyin ilgisine mazhar olmaz ise iletişim gerçekleşmez. Duyu organlarına gelen uyarılara yönelme ya da organizmanın dış etkilere cevap vermesi, dikkatin oluşmasıyla mümkündür. Bu sebeple, iletişimde hedefin dikkatini çekmek önceliklidir. Uyarıcının şiddet ve büyüklüğü, tekrar, hareket ve değişiklikler, seçici dikkatin etkenleridir. Bir kişi, bir şey dikkatini çekmişse ve algıladığı bir nesne veya durumdan hoşlanmışsa ona yönelir. Birey kendisine zarar verecek şeylerden kaçar ve faydalı olanlara yaklaşır. Bundan dolayıdır ki birey, şablon ve tutumlarıyla uyumlu iletilere kendisini maruz bırakır; şablon ve tutumlarıyla uyumsuz iletileri ise reddeder. Demek ki, bireyleri seçici algılamaya maruz bırakmak demek, onun şablon ve tutumlarına işlerlik kazandırmak demektir.

        İletişimcinin amacı, algısal süreçte etkili bir iletişim kurmak ve hedef kitleyi seçici algılamaya maruz bırakmaktır. Sürecin ilk aşaması ileti sunumudur. Burada önemli olan hedefin ilgisini çekmektir. İkinci aşama iletiye dikkat edilmesini sağlamaktır. Bu aşamada amaç seçilmeyi temin etmektir. Sürecin üçüncü aşaması kavramadır. İletinin hedef kitlenin ilgisini çekmesi, dikkatleri üzerinde toplaması yeterli değildir; kendini kavratması gerekir. Bu aşamada kişi, ilgisini çeken iletinin görsel ve işitsel olarak kodunu çözer ve iletiyi anlamlandırır. Dördüncü aşama, içeriğin kabul edilmesi veya reddedilmesidir. Beşinci aşama, bir önceki aşamada edinilen kanaat doğrultusunda yeni bir karar alınması ya da tutumun yeni bir biçim almasıdır. Son aşamada, oluşan veya değişen tutuma yönelik bir davranış, eylem ya da bir tepki verme söz konusudur.

        Bireyleri seçici algılamaya maruz bırakmak için altı aşamalı iletişim etkinliği gerçekleştirmek gerekmektedir. Altı aşamanın başarısına bağlı olarak algıların organize edilmesi, yönetilmesi ve seçici algılamaya maruz bırakılması, etkili iletişim sayesinde mümkün olmakta ve bireylerde beklenen davranışların yaratılması sağlanmaktadır.

        YAZAR

        Cengiz Anık

        KAYNAK

        • Bruno, Frank. J. Psikoloji Tarihine Giriş. Çev. N. Hisli. İzmir: E. Ü. E. F. Yayınları, 1982.
        • Kapferer, Jean. N. Les Chemins de la Persuasion. Paris: Bordas, 1978.
        • Krech, David ve Richard Crutchfield. S. Sosyal Psikoloji Nazariye ve Problemler. Çev. E. Güngör. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1970.
        • Taylor, Shelley. E., Letitia A. Peplau, ve David O. Sears. Sosyal Psikoloji. Çev. Ali Dönmez. Ankara: İmge Yayınları, 2007.